Miyase İlknur Cumhuriyet yazdı: CHP İstanbul İl Kongresine şöyle bir uğrayıp çıkacaktık. Öyle de yaptık. Yazı yazmayı ise hiç düşünmemiştik. Genel Başkan Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu ve blok liste uygulamasının lehte ve aleyhte konuşmalarını dinledikten sonra çıktık. Tabii çıkan sadece biz değildik. Kongreyi izlemeye gelen partililerin önemli bir kısmı da salonu terk etti. Partililerin salondan erken ayrılmasının nedeni tek aday ve blok liste uygulaması mı, yoksa motivasyon eksikliği mi ölçmek zor.


Heyecan olmadığı kesin. İktidara yürüyen parti olarak sık sık konuşmacılar tarafından vurgu yapılmasına karşın partililer alkışlarında pek de cömert değillerdi. Bu durumu gören İBB Başkanı İmamoğlu, heyecanı artırmak için dinleyicilere ayağa kalkmaları ve alkışlamaları için özel çağrı yapmasa kimsenin yerinden kıpırdayacağı yoktu.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında en çok alkış aldığı bölüm, Filistin’e 1970’lerin başında İsrail’e karşı savaşmaya giden devrimcilerin mezarının bulunduğunu anımsattığı bölüm oldu. Bir kez daha gördük ki, CHP örgütü ne zaman sol dense, ne zaman devrim ya da Atatürk dense bir hoş oluyor. Daha doğrusu parti yönetiminde usulünce mesaj veriyor.

Son anda kongrenin yapılacağı yerin Haliç Kongre Merkezi’nden sahilde kurulacak çadıra kaydırılması “iptal olma” tartışmalarına yol açsa da sonuçta birkaç bin kişilik çadırda kongre açıldı. Dışarıda kalan olmadı. Herkese yer vardı. Giriş çıkışta da bir sorun yaşanmadı.

Salona girdiğimizde kürsüde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdar-oğlu konuşuyordu. Konuşmasında sık sık demokrasi vurgusu yaptı. “Demokrasi dediğimiz olguyu kendi iç dünyamızda da kurmalıyız” dediğinde ön ve arka sırada “keşke” mırıldanmaları oldu. Bu da partililerin tek aday ve blok liste uygulamasına olan tepkisinin bir ifadesiydi.



CHP Genel Merkezi yönetimi, ilk kez büyük illerde tek adayla seçime gidilmesini önceden işaret ederek istediğini de yaptırdı. Bunu da “iktidara gidiyoruz parti içinde bir tartışma, çekişme görüntüsü verilmesi hoş olmaz” gerekçesine dayandırdı. Oysa kongrelerde yarışın ve bu yarış nedeniyle tartışmaların olması CHP’nin zaafı değil en büyük avantajıydı. Bugüne kadar sağ partilere “bizde kapı kulluğu yok parti içi demokrasi var. İsteyen genel başkanlığa bile aday olabilir, kürsüde eksik gördüğü her şeyi eleştirebilir” diye dile getirdikleri en büyük argümanları da ellerinden gitmiş oldu.

İstanbul’da tek aday olmasaydı da Kaftancıoğlu kongreyi rahatlıkla kazanabilecekken neden İzmir’de Deniz Yücel’in başına gelen durumla karşı karşıya bırakıldı anlamak güç. Tek adaya tepki gösteren delegeler blok liste uygulaması nedeniyle il yönetimi ve kurultay delegeliklerinde şans bulamayacaklarını gördüklerinden tepkilerini il başkanlarının üstünü çizerek gösteriyorlar. Bu da il başkanlarının listelerinden daha düşük oyla seçilmelerine neden oluyor.

CHP’de ilk kez tek adayla il başkanı seçilen Yücel ve Kaftancıoğlu değil elbet. İstanbul’da daha önce Ali Sohtorik, Necdet Uğur, Ali Topuz ve Erol Ünal da tek aday olarak kongrelere gidip il başkanı seçilmişlerdi. Ama en azından listeleri çarşaf liste uygulaması ile seçildiğinden örgütte kimse kendini dışlanmış hissetmiyordu. En son tek aday olarak 1979’da seçime giden Istanbul Il Başkanı Erol Ünal olmuştu. 1979’dan bu yana tam 41 yıl sonra yeniden tek adaylı seçime gidildi Istanbul’da.

Kongre ve kurultaylarda yarış olmasının iktidara yürümenin önünde engel olacağı gerekçesi ise tarihi gerçeklerle pek de örtüşmüyor. Öyle olsaydı Aytekin Kotil ile Faruk Erginsoy’un yarıştığı 1977 kongresinden sonra CHP yüzde 42 oy alarak birinci parti çıkamazdı. Yine 6 Haziran 1988 İstanbul İl Kongresi’nde Ercan Karakaş ile Doğan Öztunç yarışmış, kongreyi Karakaş kazanmış ama sandık kurullarında listede aday olanların yer alması nedeniyle il seçim kuruluna yapılan itiraz sonucu kongre iptal edilmiş ve bu olaylı kongreye rağmen bir yıl sonraki yerel seçimlerde SHP birinci parti olmuştu.

Ülkedeki tek adamlık rejimini devirme konusunda umudunu CHP’ye bağlamış milyonlar, umudunu bağladıkları partide göstermelik de olsa demokratik bir tavır bekliyorlar. Kongrelerin yarışlara sahne olması ne Kaftancıoğlu ne de Kılıçdaroğlu için risk oluşturmayacağı halde bu yönde karar alınması parti içinde kırılganlıkları ortadan kaldırmak yerine kalıcı hale getireceği gerçeği nedense göz ardı ediliyor.

Editör: Haber Merkezi