ANKARA- Ağır hasta tutuklu Mehmet Emin Özkan’ın hastalığından bağımsız olarak hukuki durumu nedeniyle şimdiye kadar tahliye edilmesi gerektiğini belirten İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, TMK’ye tabii suçlarda en fazla 7 yıla kadar tutuklu yargılamanın yapılabildiği Özkan'ın ise 8 yıldır yargılamasının yapıldığını kaydetti. 

Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 2 Ekim 1993'te meydana gelen olaylar gerekçesiyle müebbet hapis cezası verilen ve 302 kez revire; 374 kez de hastaneye sevk edilen 83 yaşındaki ağır hasta tutuklu Mehmet Emin Özkan'ın tahliyesi, devletin ilgili kurumlarınca engelleniyor.

Adli Tıp Kurumu (ATK) Özkan için "Cezaevinde kalabilir raporu" verirken, Kamu Denetçiliği Kurumu (Ombudsmanlık) tarafından da “yasal düzenlemeye aykırılık" bulunmadığını savunarak, Özkan için yapılan başvuruyu reddetti.

Özkan'ın tahliyesine bir engel de yeniden yargılamasının yapıldığı mahkemeden geldi. Tutulduğu Diyarbakır D Tipi Cezaevi'nde Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) odasına dahi gelemeyen Özkan, yargılandığı Adana 7'nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tahliye edilmedi.

Özkan'ın tahliyesi önündeki tüm engellerin hukuksuz olduğuna dikkati çeken İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, yeniden yargılanma sürecindeki hukuk ihlallerini ve CMK’ya aykırı verilen kararları değerlendirdi.

‘TÜM HUKUKSUZLUKLAR AÇIĞA ÇIKTI'

Özkan’ın yüzlerce kez hastaneye sevke edildiğini ve revire kaldırıldığını hatırlatan Türkdoğan, “Türkiye’nin hukuk sistemi, adli tıp uygulamaları ve adalet anlayışı öyle bir noktaya geldi ki bütün hukuksuzluklar aslında bir nevi Mehmet Emin Özkan şahsında açığa çıkmış durumda. Özkan, 1996 yılında tutuklandı, o dönemin Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) tarafından kendisine müebbet hapis cezası verildi. Kendisi hakkında hazırlanan müddetnamelerde tahliye tarihinin 2026 olduğu anlaşılıyor. Fakat Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), DGM yargılamalarıyla ilgili olarak Türkiye’yi sözleşmeye aykırı davranmaktan mahkûm etti. Çünkü DGM heyetlerinin içerisinde askeri hakimler bulunmaktaydı. 2000 yılından önceki DGM yargılamalarında Türkiye’nin toptan bir karar alması ve o dönem hüküm giyen tüm mahpuslar bakımından yeniden yargılama yollarını açması gerekir” dedi.

ABDULLAH ALTUN ÖRNEĞİ

Diyarbakır'da, kapatılan DGM tarafından 1999 yılında ömür boyu ağır hapis cezasına çarptırılan ve başvuruda bulunduğu AİHM tarafından yeniden yargılanması istenmesine rağmen başvurusu kabul edilmediği için AYM’ye başvuran Abdullah Altun ile ilgili AYM’nin, ihlal kararını hatırlatan Türkdoğan, “AYM başkanı sık sık açıklama yapıyor, ‘AYM kararları hem dikey hem de yatay olarak uygulanmalıdır' diyor. Dikey uygulama, ilgili kişiyle alakalı bir karar varsa doğrudan uygulanması gerektiğini söyler. Yatay uygulama ise AYM bir başvuruda hukuka aykırılıkla ilgili genel bir ilke belirlemiş ise bu ilkeye tüm mahkemelerin uyması gerektiğini ifade eder. Anayasa’nın 138. Maddesi bunu gerektiriyor. AYM’nin 2018’deki kararında yeniden yargılama gerektiği çok açık” diye belirtti.

İNFAZI DURDURULMADI

Yargılamanın yenilenmesi kararının ardından teknik olarak tutuklunun infazının durdurulacağına vurgu yapan Türkdoğan, “Bu kural Özkan için uygulanmamış fakat Diyarbakır savcılığı 2013 yılında Lice Davası nedeniyle çeşitli askerler hakkında kamu davası açtı. Bu dava açılınca Özkan’ın avukatları cezanın haksız olduğuna dair bir başvuruda bulundu. Lice olayları ile ilgili yeni bir dava açıldığı için de Özkan’a hüküm verdikten sonra kapatılan Adana DGM yerine faaliyet yürüten ilgili Ağır Ceza Mahkemesi yargılanmanın yenilenmesi talebini kabul etti. Fakat CMK’daki bir boşluk veya bir yorum nedeniyle infazı durdurulmadı” diye konuştu.

8 YILDIR YENİDEN YARGILANIYOR

Kişinin, yeniden yargılanma talebi kabul edildiğinde hukuki statüsünün de değişeceğini dile getiren Türkdoğan, "Hükümlü olmaktan çıkar. İnfazı geri çekmiyorsanız yargılamayla ilgili olarak CMK’nın ilgili hükümlerinde TMK’ye tabii suçlarda en fazla 7 yıla kadar tutuklu yargılama yapabiliyorsunuz"  hatırlatmasında bulundu. Özkan için yeniden yargılama kararının 2014’te verildiğini anımsatan Türkdoğan, aradan 8 yılın geçtiğini belirterek hukuken 7 yıldan fazla tutuklu bulunan Özkan’ın tahliye edilmesi gerektiğini ifade etti. 

Türkdoğan, Kamu Denetçiliği Kurumu’nun karar aşamasında öncelikle Adalet Bakanlığı’ndan Özkan ile ilgili gelen görüşleri irdelemesi gerektiğine ve bu görüşlerin eksik olduğuna değindi. Türkdoğan, “Çok rahatlıkla bilgi belge talep etmesi gerekirdi. Şayet bunları talep etmiş olsaydı onlar da bu yoruma kesinlikle ulaşacaklardı ve belki de CMK’nin uygulanması konusunda bir tavsiye kararı geliştirebilirdi” dedi. 

'HİZBULLAH HÜKÜMLÜLERİNE TAHLİYE VAR'

Özkan’ın hastalığından bağımsız olarak hukuki durumu nedeniyle şimdiye kadar tahliye edilmesi gerektiğini vurgulayan Türkdoğan, şöyle devam etti: “Özkan bu konuda sadece bir örnek. Benzer durumda olan çok sayıda mahpus var. Bu mahpusların tamamının mutlaka yeniden ele alınması ve infazlarının durdurulması gerekiyor. Peki, Türkiye ne yaptı? DGM zamanında yargılanan ve AİHM’e bile başvurmamış olan Hizbullah sanıklarından birçoğunun infazı durduruldu ve tahliye edildi. Hizbullah davasından hüküm giyen hükümlüler bakımından siz AİHM ve AYM’nin ilgili kararını uygulayıp, 7 yılın ardından tahliye ediyorsunuz ama Özkan gibi çok sayıda Kürt mahpusa ayrımcılık yapıp kanunu en aleyhte olacak şekilde uyguluyorsunuz. Türkiye’deki Yargıtay’ın ve AYM’nin bunu görmesi gerekir.”

Ağırlaştırılmış müebbet hapisle ilgili olarak Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin tavsiye kararlarının da Türkiye’nin önüne geldiğini dile getiren Türkdoğan, “Ölünceye kadar infaz diye bir şey olamaz” dedi.

'60 YAŞ ÜSTÜ TAHLİYEDE TMK SUÇLARI HARİÇ TUTULUYOR'

Türkiye’deki İnfaz Kanunu’na bakıldığında yaşı 60 ve üzeri olan hasta mahpusların tahliye koşullarının yaşla doğru orantılı biçimde kademeli olarak daha kolay olduğunu sözlerine ekleyen Türkdoğan, buna rağmen, 3713 Sayılı TMK kanunu kapsamındaki suçlardan ceza alan mahpusların bu haktan hariç tutulduğunu vurguladı. Türkdoğan, “Artık hasta ve ileri yaştaki mahpusların TMK kapsamında olup olmadığına bakılmaksızın bu ayrımcılığın ortadan kaldırılması gerekiyor. Bu görüşlerimizi hem Meclis’e gönderdik hem de AYM’ye hukuki görüş olarak sunduk ancak AYM oy çokluğuyla reddetti. Şu anda adli suçlarda işletilen kurallar pekâlâ TMK kapsamındaki yaşı ileride olan mahpuslar bakımından da düzenlenebilir, hiçbir engel yoktur” diye aktardı.

‘NASIL CEZAEVİNDE KALACAK?’

Kamu Denetçiliği Kurumu’na “83 yaşında ve bu kadar hastalığı olan bir insan cezaevinde nasıl kalacak” sorusunun sorulması gerektiğine dikkati çeken Türkdoğan, uzun süreli hapsetme uygulamalarında belirli bir yaş ve sağlık sınırının konması gerektiğini belirtti. Kamu Denetçiliği Kurumu’na ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla hükümlülerin sayısı noktasında başvuruda bulunduklarını dile getiren Türkdoğan, bu konuda da cevap alamadıklarını söyledi. Türkdoğan, “Bu sayının özellikle hasta mahpuslar bakımından giderek arttığını görüyoruz. Bunların ortaya çıkarılıp durumun vahametinin ortaya konması gerekirdi” diye belirtti.

‘SİYASİ İKTİDARIN BAKIŞINA UYGUN RAPORLAR'

“ATK, siyasi iktidarın TMK kapsamındaki mahpuslara bakışına uygun raporlar üretiyor” diyen Türkdoğan, ATK’nin raporlarının objektif olamayacağını söyledi ve bu noktada eğitim ve araştırma hastaneleri ve üniversitelerin ilgili ana bilim dallarının raporlarının esas alınması gerektiğini belirtti. Türkdoğan, şunları söyledi: “ATK sonuçta bir kamu kurumudur ve bağımsız değildir. Kaldı ki Türkiye’de bağımsız olduğu iddia edilen Merkez Bankası ve TÜİK gibi kurumların şu anda ne halde olduğunu herkes biliyor. Türkiye’deki insan hakları ihlallerini anlatırken ekonomiyle ilgili kurumların yönetilme biçimini örnek verir noktaya geldik. Çünkü keyfi uygulamaları başka türlü insanlara anlatamıyoruz. Düşünebiliyor musunuz, herhangi bir yerde tutulan bir hasta mahpus İstanbul R Tipi hapishanesine gidecek. Nasıl gidecek, ringle gidecek. Nasıl gidebilir? Bir güne varan yolculuğu nasıl çekebilir? Peki, orada ona kim bakacak.” 

‘KANUNU HİLELİ YORUMLUYORLAR’

İnfaz Kanunu’nun 16’ncı maddesinin, kişinin hapishanede tek başına kalıp, kalamama kriterini barındırdığını da aktaran Türkdoğan, şöyle konuştu: “Kanunda ‘bir mahpus yaşamını tek başına idame ettiremiyorsa tahliye edilebilir’ deniyor. Şu anda Özkan’a oğlu bakıyor. ATK bunu bile bile nasıl ‘cezaevinde kalabilir’ raporu verebiliyor. Bu kadar vicdansızlık olmaz. Özkan yaşamını tek başına idame edemeyeceğinin şüphesi bile yok. Kanunları hileli bir şekilde yorumluyorlar. Bunların hepsinin görev suçu kapsamında ele alınması gerek.” 

‘ARTIK ÇÖZÜLMELİ'

Hasta mahpuslar sorununun tamamen politik olduğunun altını çizen Türkdoğan, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu saatten sonra hukuken veya ATK vasıtasıyla çözebileceğimiz bir durum kalmadı. Meclis’teki siyasi partilerin bu soruna el koyması gerekiyor. Doğru düzgün bir infaz kanunu oluşturmaları ve bu kanunun Mandela Kuralları’na uygun hale getirilmesi lazım. Türkiye, Avrupa’da nüfusuna oranla cezaevlerinde en fazla insan barındıran ülke konumunda. Hem ihlalde hem başvurularda hem de tutsak sayısında birinci sırada. Sorun oldukça ciddi ve büyüktür. Mehmet Emin Özkan şahsında hasta mahpuslar sorununun artık mutlaka çözülmesi gerektiğini düşünüyorum.” 

Editör: Haber Merkezi