ŞIRNEX - Devlet baskısı nedeniyle 12 kişilik Hezer ailesinden geriye anne ve baba kaldı. Ayşe Hezer, kurduğu kalabalık sofraları özlemesine rağmen esas olanın direniş olduğunu belirterek, "Ne ben, ne de çocuklarım baş eğmedi, eğmeyiz" dedi. 

Kurdistan’da 1990'lı yılların başında “güvenlik politikaları” kapsamında koruculuğu kabul etmeyen onlarca köy devlet tarafından boşaltılıp yakıldı. Baskılar sonucu göç etmek zorunda kalan ailelerden biri de 12 nüfuslu Hezer ailesi oldu. Şirnex’in Hezex (İdil) ilçesi Zorava köyünde yaşayan Hezer ailesinin yaşadıkları, bu topraklarda Kürtlerin yaşadıklarına ayna tutuyor. 

Hezer ailesi, 1987'de Zorava köyünden ilçe merkezine taşındı. İlçede yurtsever kimliğiyle tanınan ailenin 13 yaşındaki en küçük oğlu Eyüp çalışmak için gittiği İstanbul’da gözaltına alındı, çocuk yaşına rağmen işkence görür ve tutuklanır.  

İKİ KARDEŞ AYNI CEZAEVİNDE 

Eyüp’ün tutuklu olduğu süre zarfında bu kez ağabeyi Yakup tutuklanır. İki kardeş aynı cezaevinde 5 yıl tutuklu kalır. Tahliye edildikten sonra ise Eyüp’e 125 yıl, Yakup’a ise 28 yıl hapis cezası verilir. İki kardeş, yeniden tutuklanmamak için Avrupa’ya gitmek zorunda kalır. 

RÊBER VE BİŞENG 

2004 yılına gelindiğinde ise Rêber, her gün ev baskını ve işkenceye daha fazla dayanamaz, PKK’ye katılır. Rêber’in, bir suikast sonucu yaşamını yitirmesinin ardından kardeşi Bişeng de PKK’ye katılır. Bişeng, 2022’de Zap’ta yaşamını yitirir, ancak ailesi cenazesini teslim alamaz. 

Aileden geriye kalan Tajdin, Yusuf ve Mevlüde de baskılar nedeniyle ülkeyi terk eder. Hezer ailesinde geriye kalan biri engelli 3 kişi de, şartlar nedeniyle ülkeyi terk eder. 

12 KİŞİLİK AİLEDEN ANNE VE BABA KALDI 

Aynı zamanda Barış Annesi olan anne Ayşe Hezer (59) de bu baskılardan nasibini alır. İki kez gözaltına alınan anne Hezer, işkence görür, tutuklanır ve bir ay sonra serbest bırakılır. 

Kalabalık ailesiyle birlikte yaşamak için ilçe merkezinde iki katlı ev yapan Ayşe Hezer ve baba Muhammed Hezer (66), bu evde artık yalnız yaşıyor. 

KURDİSTAN GERÇEKLİĞİYLE BÜYÜDÜ 

Anne Hezer, bir bir giden çocuklarının yaşadıklarına değinmeden önce, kendi çocukluğunu anlattı. Babasının ve annesinin sürekli Kürt ve Kurdistan gerçekliğinden söz ettiğini ve kendisine Kürt marşları ezberlettirdiklerini söyleyen Hezer, “Yurtseverliğim ailemden geliyor. Kurdistan’ın varlığından haberdar olduğumda henüz çocuktum. Babam bize, ‘burası Kurdistan’ diyordu. O günden bu yana mücadeleye ve kimliğime olan bağlılığımda hiçbir zayıflama olmadı” dedi. 

İMAMLIK YAPTI, İŞKENCE GÖRDÜ, PKK’YE KATILDI 

“Yaşadıklarımız birkaç cümleyle anlatılmaz” diyen Hezer, oğlu Rêber’in Adana Üniversitesi’ni kazandığını, öğrencilik yıllarında Kürtçe gazete dağıttığını ve gençlik çalışmalarında yer alındığını belirtti. Oğlu Rêber’in hem dini bütün bir genç, hem de yurtsever olduğunu belirten anne oğlunun ilçede imam olarak da görev yaptığını söyledi. Anne Hezer, oğlunun gözaltında işkence görmesinin ardından PKK’ye katıldığını belirtti. Oğlu Eyüp’ün ise İstanbul’da gözaltına alındığını ve çocuk yaşına rağmen işkence görüp tutuklandığını belirten Hezer, oğlu için “Kemiklerini kırıp, sakat bıraktılar” dedi. 

Zap’ta yaşamını yitiren kızı Bişeng’in cenazesi için defalarca kan örneği verdiğini kaydeden Hezer, cenazesini alabilmek için mücadelesinin devam edeceğini söyledi. 

3 yıl boyunda ayda birden fazla kez evinin polislerce basıldığını ifade eden Hezer, “Bu devlet bana çok şey yaşattı. Devletin evimi basmadığı gün yoktu. Evim her gün basılınca savcılığa gittim, artık evimi basmaktan vaz geçsinler diye dilekçe verdim. Zaten çocuklarım her biri bir tarafa dağılmıştı. Baskınlarda eşime 'eşini bırak, onun yüzünden başına bunlar geliyor' diyorlardı” sözleriyle yürütülen psikolojik savaşa da dikkat çekti. 

HER YIL SOFRADAN BİR TABAK EKSİLDİ 

Hazer’in kurduğu kalabalık sofralardan geriye iki tabaklık sofralar kaldı. Her sofra kurduğunda çocukları ve torunlarını hatırladığını ve yemeğin boğazına düğümlendiğini dile getiren Hezer, “Güzel bir yemek yapsam çocuklarım, torunlarım, gelinlerim aklıma gelir. Soframdan çok tabak eksildi. Keşke çocuklarım, torunlarım, gelinim bu masanın etrafında olsaydı. Eve girerken biri bana kapı açsın isterim ama açan olmuyor. Bu kapının arkasında kimse kalmadı” ifadelerinde bulundu. 

'BEN BAŞ EĞMEM' 

“10 çocuktan geriye boş bir ev kaldı” diyen Hezer, tüm baskılara rağmen Kürt kadının mücadelesinin bitmeyeceğini belirtti. Hezer, şöyle devam etti: “Ne çocuklarım ne ben, devlete hiçbir zaman baş eğmedik. Zulmün olduğu her yerde direndim. Cezaevinden çıktığım gün bana 'partiye gitmeyeceksin yoksa tekrar içeri girersin’ dediler. Aynı gün partiye gittim. Benim gibi binlerce anne var ve hepsi direniyor. Anneler çocukları için, güzel bir gelecek için direnmeli.” 

MA / Zeynep Durgut

Editör: Haber Merkezi