ŞIRNEX - 30 yıllın ardından tahliye olan Ömer Evsen, “dışarıda da özgürlük yok” sözleriyle adaletsizliğe dikkat çekti. Evsen, "Cezaevlerinde tepeden tırnağa tecrit var” diyerek, hak ihlallerinin son bulması için daha fazla girişime ihtiyaç olduğunu söyledi. 

Şirnex’in Hezex (İdil) ilçesine bağlı Xendek köyünde 1992 yılında gözaltına alındıktan sonra Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde (DGM) “Devletin birlik ve bütünlüğünü bozmak” iddiasıyla yargılanarak ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan Ömer Evsen, 30 Ekim’de Diyarbakır 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nden tahliye oldu. 

EVİNE HAVAN TOPU İSABET ETTİ, EŞİ ÖLDÜ

Evsen, 30 yılda 10’dan fazla farklı cezaevine sürgün edildi. Evsen tutukluğunun ikinci yılında iken köyde bulunan evlerine askerler tarafından atılan havan topunun isabet etmesi sonucu 27 yaşındaki eşi Emine Evsen hayatını kaybetti. Evsen’in annesi de çektiği acılardan dolayı görme yetisini yitirirken, 4 çocuğu da hem annesiz hem de babasız büyüdü. Evsen, 27 yaşında girdiği cezaevinde 57 yaşında çıktı. 

30 yılın ardından tahliye olan Evsen, “dili döndüğünce” cezaevi yaşamını MA'ya anlattı.  

TEPEDEN TIRNAĞA TECRİT 

Evsen, cezaevlerinin tecrit edilme alanları olduğunu ve iradeyi kırmaya dönük politikaların uygulandığını ifade etti. Tutuklu kaldığı süre zarfında 10’dan fazla cezaevine gönderildiğini belirten Evsen, “Bunlardan birçoğu sürgündü. 2015’ten ve darbe girişiminden sonra bu şartlar ve koşullar değişti. Tam anlamıyla kişiyi daraltacak politikalar geliştirildi. Kanunlar var, yasalar var ama bunlara uyulmuyor. Örnek verecek olursam, beni D Tipi’nden yüksek güvenlikli cezaevine getirdiler. Normalde 3 yıl cezası kalan birinin yüksek güvenlikli cezaevine götürülmemesi gerekir. Bununla da kalmadılar yanımızda radyo olduğu için hücre cezası verildi. Halbuki kaldığım her cezaevinde radyo dinliyorduk. Ama sırf yanımızda radyo bulunduğu için 11 günlük hücre cezası aldık. Bu keyfi bir uygulamaydı. Şimdi her şey ceza olmuş. İradeyi kırmak için ve teslim almak için söylediğiniz her bir şeye ve yaptığınız her şeye ceza veriliyor. Cezaevlerinde tepeden tırnağa tecrit var. İletişim imkanları bile ortadan kaldırıldı” dedi. 

GÖZLEM KURULU’NUN HUKUKSUZLUKLARI 

Cezaevlerindeki, “cezaevi gözlem kurulu komisyonu” nun işleyişini anlatan Evsen, “Bu komisyonda savcıdan başka hukukçu yer almıyor. Cezaevinde kurulan komisyon keyfi olarak hareket ediyor. Cezası biten bir arkadaşımız vardı. Bu komisyonun kararıyla bir buçuk yıl cezası uzatıldı. Bu komisyon cezayı artırıyor. Bu komisyon tahliyelere engel çıkartıyor. Çünkü hukuki değil. Ama tabi arkadaşların moral ve motivasyonu en üst düzeyde. Çok güçlü bir irade var içeride” diye belirtti.  

‘DIŞARIDA ÖZGÜRLÜK YOK’ 

30 yıl sonra tahliye olan Evsen, “dışarıda da özgürlük yok” diyerek, içeride uygulanan politikaların benzerinin dışarıda da halklara uygulandığını söyledi. 

Evsen, tahliye edilmeden önce komisyonun sorularını yanıtladığını belirterek, “İnsanın kendisini koruması doğal ve meşrudur. Kimin üzerinde bir saldırı varsa buna karşı kendini koruması gerekir. Bu evrensel bir haktır. Çünkü kimliğin kabul edilmiyor ve kimliğine dönük bir saldırı var. Bizim bir kültürümüz var. Devlet bu sorunu çok kolaylıkla çözebilir. Ama çözmüyor. Eğer Kürtlerin kendini ifade etme imkanlarını ortadan kaldırırsanız Kürtler de farklı arayışlara girer. Komisyonun sorularına karşı bunları söyledim” diye ifade etti. 

Evsen, tahliye edildikten sonra hissettiklerini de şu sözlerle anlattı: “Ancak 30 yıl sonra bırakıldığında insan iki duyguyu bir anda yaşıyor. Bu iki duygu da çok ağır ve acıdır. Yıllardır birlikte mücadele ettiğin, birlikte oturup kalktığın insanları geride bırakmak çok ağır geliyor. Ama şuan da dışarıda da bir özgürlük görmüyorum. Ama tabi insan halkının sıcaklığını gördüğünde heyecanlanıyor. O zaman insan şunu anlıyor ki; verdiği bedel boşuna değil. Mücadele her şekilde devam ediyor.” 

İŞKENCEYE KARŞI MÜCADELE

30 yıllık süreçte cezaevinde binlerce ihlale ve işkenceye şahitlik ettiğini söyleyen Evsen, “Cezaevinde binlerce anım var. Sürgün, işkence, şiddet hepsi birer anıdır. Bir anımı size şöyle anlatayım; bir gün kaldığımız koğuş basıldı. 50 gardiyan geldi ve ellerinde baltalar vardı. Onlardan biri soru sordu. Biz de sorusuna cevap verdik. Daha sonra ortada hiçbir şey yokken bize saldırdılar. O günü hiç unutamam.  Yahya amca vardı, 70-75 yaşlarındaydı. Yanımızdaydı bırakıldı ve 1-2 ay sonra yaşamını yitirdi. Bizim koğuşta Ali Gulguli diye bir arkadaşımız vardı. 7-8 defa kalp krizi geçirdi. Cebinde çay kaşığı bulunduğu için hücre cezası verildi ve o çay kaşığı nedeniyle cezası 1 yıl 8 ay uzatıldı” şeklinde konuştu. 

‘SESSİZLİKTEN GÜÇ ALIYORLAR’ 

“Dışarıda yapılan basın açıklamaları bu uygulamalara cevap olmuyor” diyen Evsen, “Eğer dışarıdakiler sorumluklarını yerine getirseydi, arkadaşlarımız ölümden kurtulabilirdi” ifadesini kullandı. 

Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) işleyişine değinen Evsen, “Tutuklu ölüme yaklaşmadan tahliyesine karar vermiyorlar. Bırakılmanıza az bir süre kaldığında da o mutluluğu yaşayamıyorsunuz. Bu kurumlar sessizlikten güç alıyor ve bu sessizlikten aldıkları gücü de sonuna kadar kullanıyorlar” dedi. 

Hasta tutukluların durumuna dikkat çeken Evsen, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yüzlerce hasta tutuklu var. O tutukluların sesi duyulmalı ve onlar için farklı etkinlikler yapılmalıdır. Onlar unutulmamalı ve onlara sahip çıkılması gerekir. Onların sesi de bu halktır. Ancak halkın kendisi onları gündeme getirebilir. Evet, bir şeyler yapılıyor ama daha fazlasına ihtiyaç var. Devletin bu konuda önemli adımlar atmasına vesile olmaları gerekir.” 

Evsen, tecrit altında yaşanan tüm baskı ve işkencelere karşı tutukluların büyük bir mücadele verdiğini ekleyerek, bu mücadelenin süreceğini söyleyerek konuşmasını tamamladı. 

Editör: Haber Merkezi