ANKARA -Meclis Genel Kurulu’nda konuşan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, bütçenin savaşa ayrıldığına dikkat çekerek siyasi aklın savaş aklına devredildiğini belirterek, çözümün PKK Lideri Abdullah Öcalan ile diyalogda olguğuna işaret etti. 

MA'nın haberine göre; Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'nin görüşmelerinin sürdüğü Meclis Genel Kurulu’nda konuştu.  Sözlerin tutuklu bulunan HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile Sebahat Tuncel, Gültan Kışanak, Leyla Güven, İdris Baluken ve Ayla Akat Ata’yı selamlayan Buldan, “Erkek despotik rejimlere karşı dünyanın her yerinde jin jiyan azadî diyerek her şeyin bir saç teline bağlı olduğunu gösteren tüm kadınları ve mücadelelerini saygıyla selamlıyorum” dedi. 

‘BU İKTİDARIN İNKAR BÜTÇESİDİR’

Buldan’ın, 2023 bütçesine üzerinden sürdürdüğü konuşması şöyle: “Müzakereden ve katılımdan uzak, ben yaptım oldu-bitti anlayışıyla hazırlanan bir AKP-MHP bütçesiyle karşı karşıyayız. Bu; milyonların emek ve birikimini iktidarın hizmetine sokan bir bütçedir. Sorunları ve çözümü ret ve inkâr bütçesidir. Halkın sofrasındaki ekmeği daha da küçültme, yoksulluğu, adaletsizliği, eşitsizliği büyütme bütçesidir. Bütçede; sosyal adalet, sosyal devlet, refah ve huzur yoktur. Yoksullar, kadınlar, emekçiler, üreticiler, çiftçiler, esnaflar, gençler, çocuklar ve engelliler yoktur.  

ÇÖZÜMÜN BÜTÇESİ ÇOK YAKINDA

Ancak şunu da iyi bilin ki; bu bütçeniz aynı zamanda talan döneminizin de bitiş ve kapanış bütçesidir. Halkın ve çözümün bütçesinin yapılacağı yeni bir dönem çok yakında başlayacaktır. Bütçeyi geçirmek için çoğunlukta olabilirsiniz. Ama unutmayın, asıl çoğunluk dışarıdadır. Bu zulüm düzeninden bir an önce kurtulmak isteyen milyonlardır. İşte onların sesi de sözü de gücü de bu kürsüdedir. Halkların Demokratik Partisindedir.

SANDIKLARDA KESİNLİKLE ÇAKILACAKSINIZ

Arkadaşlarımızın büyük emekle hazırladığı bütçe şerhimizdeki çözüm önerilerimizi okumanızı tavsiye ederim. Demokratik Türkiye’nin ve kalıcı yapısal çözümlerin yol haritasıdır.  HDP’nin ülkeyi de, ekonomiyi de katılımcı çoğulcu bir anlayışla yönetme programıdır. İç barışı tesis eden ve demokratik siyaseti esas alan bir bütçenin hazırlıklarına şimdiden başladık. Malum; zaman yaklaşmaktadır! Sizin için de zaman yaklaşmaktadır. 4 yıl önce söz vermiştiniz, ekonomide Türkiye'yi uçuracaktınız. Evet, kendi rant ekonominizi uçurdunuz. Ama ülkeyi ise uçurumdan aşağı attınız, yere çakılmasına neden oldunuz. Şimdi asıl çakılma sırası sizdedir. Sandıklarda kesinlikle çakılacaksınız. 

YÜRÜTME-SAKLAMA-AKLAMA SİSTEMİ

Türkiye’nin yaşadığı çoklu krizlerin sebebini tabi ki iktidar açıklayamayacak durumdadır. Biz bugün bunu tek tek açıklayacağız. Yasama-Yürütme-Yargı Kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırdınız. Yerine Yürütme-Saklama-Aklama sistemi kurdunuz. Meclisin denetim yetkisini elinden aldınız. Yeni bir vesayet rejimi kurdunuz. Talimatlı bir yargı düzeni yarattınız. Hukuksuz yargı aracılığıyla demokratik siyasete ve topluma karşı bir darbe mekanizması kurdunuz. Kolluk güçlerini, siyasetinizin destek gücü haline getirdiniz. Yolsuzlukları merkezden yerele kadar tüm kurumlara yaydınız. Sayıştay’ın yolsuzluk raporlarını uç uca eklesek buradan sarayınıza yol olur.

KÜRT DÜŞMANI KAYYIMLARI GÖNDERECEĞİZ

Kayyım darbesiyle seçim sonuçlarını ortadan kaldırdınız. Çünkü politikanız darbecilerden farklı değildir! Belediyelerimizi yolsuzluk çukuruna batıran kayyımlarınız Kürt halkının anadiline, kültürel değerlerine her gün saldırmaktadır. Bugüne değin Kürt halkının değerlerine saldıran hiç kimse ihya olmamıştır. Hiç merak etmeyin! O Kürt düşmanı kayyımlarınızı da tarihin ve siyasetin çöplüğüne göndereceğimiz günler çok yakındır!  

CEZASIZLIĞI YARGININ REHBERİ YAPTINIZ

OHAL-KHK rejimiyle Türkiye’yi yasaklar ülkesi yaptınız. Çünkü yasakçısınız! Nefret iklimiyle siyasal ve toplumsal kutuplaşma yarattınız, eşitsizliği ve ayrımcılığı büyüttünüz. Toplumsal barış zeminine büyük zarar verdiniz. Adalet duygusunu yok ettiniz. Cezasızlığı yargının rehberi yaptınız! Bakın Çorlu’da 25 canın karşılığı 1 ay 14 gün. Soma cezasız. Roboski cezasız. İşkenceler cezasız. Kadın katliamları cezasız. Şenyaşar ailesine yönelik katliam cezasız. Katledilen Kürt kadınların, çocukların failleri cezasız.

TOPRAĞA GÖMDÜĞÜNÜZ ADALET FİLİZLENECEK

Faili meçhullerin sorumlularıyla ortaklık kurarak, Cumartesi annelerinin adalet ve hakikat mücadelesine saldırdınız. Çünkü karanlıktan besleniyorsunuz. Musa Anter davası zaman aşımına sokuldu. Kürt halkına yaşatılan acıların üzerini adaletsizlikle örtmek istiyorsunuz. Ama şunu bilin ki; biz acılarımızı asla unutmayız, unutturmayız. Kürt halkı kapandı demeden, gerçek bir yüzleşme, hesaplaşma ve adalet sağlanmadan bu dosyalar kapanmaz, kapanmayacaktır. Toprağa gömdüğünüz adalet filizlenecek, boy verecek ve tecelli edecektir.

GERÇEKLERİ KARARTAMAYACAKSINIZ

Cezaevlerinde tutsakların yaşam hakkından tahliye ve umut hakkına kadar bütün temel insan haklarını yok ettiniz. Garibe Gezer ve daha nicelerinin cenazesi çıktı cezaevlerinden. Hasta tutsakları bir bir ölüme terk ettiniz. Çünkü düşmanlık hukukuyla ayakta duruyorsunuz. Ama cezaevi duvarlarıyla ve hukuksuzluklarınızla halkı asla teslim alamayacaksınız, sindiremeyeceksiniz. Sansür yasası çıkarttınız. Gazetecileri tutukladınız. Çünkü hakikate düşmansınız! Ama gerçekleri karartamayacaksınız. Tarihin, toplumun ve siyasetin hafızası yaptığınız her şeyi karşınıza çıkaracaktır.

TALAN POLİTİKANIZ YENİLECEKTİR

Kaz Dağı’ından, İkizdere ve Cudi’ye varıncaya kadar dereleri, vadileri, ormanları yandaş şirketlerinize talan ettirdiniz. Çünkü doğa düşmanısınız. Ama unutmayın, talan politikanız, ekoloji mücadelesi karşısında kesinlikle yenilecektir. Her sıkıştığınızda çatışmacı siyasete sarıldınız. Çünkü Kürt düşmanısınız. Ama Kürt halkı bugüne değin asla geri adım atmadı, bundan sonra da atmayacaktır.

ÜLKEYİ UÇURUMDAN AŞAĞI SÜRÜKLEDİNİZ

Türkiye’yi demokrasi, insan hakları hukuk ve basın özgürlüğünde uluslararası endekslerde en kötü sıralara yerleştirmeyi başardınız. ‘AYM ve AİHM kararlarını tanımıyorum’ diyerek hukuksuzlukta dünya lideri oldunuz. Ne kadar övünseniz azdır. Mezhepçi, Kürt ve barış karşıtı dış politikanızda da durum farklı değildir. İlkesiz, tutarsız, iç barışı sağlamamış dış politikanızla vezir olacağınızı sandınız ama dünyaya rezil oldunuz! HDP’yi dinleseydiniz, uyarılarımızı dikkate alsaydınız dış politikada biraz vizyon sahibi olurdunuz. Yanlışların içine düşmezdiniz. İşte tüm bu politikalarınızla ülkeyi ve toplumu uçurumdan aşağı sürüklediniz.

TAHRİBATLARIN EKONOMİDEKİ SONUÇLARI

Yarattığınız tahribatların ekonomideki sonuçları da çok daha ağırdır. Yemek parasını ödeyemeyen öğrenci yurttan, kirasını ödeyemeyen kiracı evden atılmaktadır. Milyonlarca insan açlık sınırının altında yaşam mücadelesi vermektedir. Çocuklar bugün beslenme çantasında sadece kuru bir ekmekle okula gitmek zorunda bırakılıyorsa, bunun sebebi, yandaşlarınızın, 5’li çetenizin ihalelerle, rüşvetle, çifter maaşlarla doldurduğu çantalardır. Yandaşlarınızın beslenme çantasında yok yoktur! Ama çocuklar okula aç gitmektedir. Sütü, peyniri, yumurtayı lüks tüketim haline getirdiniz. Çocukların sütünden, yumurtasından kestiğiniz vergileri ise Kur Korumalı Mevduat adı altında zenginlere pay ettiniz. Yandaşlarınız tonlarla götürürken halkın yaşamını ise grama bağladınız! Yoksulun sofrasındaki soğanı da elinden aldınız. Kış geldi sobalar, kombiler yanmıyor. Çünkü halkın cebini yaktınız.  

SATACAK BİR ŞEY BIRAKMADINIZ

Çiftçiyi, üreticiyi, esnafı, emekliyi borç batağına sürüklediniz. Bir de durmadan çıkıp ‘enflasyona ezdirmeyeceğiz’ diyorsunuz. O halde buyurun, asgari ücreti HDP’nin teklifi olan 12 bin 500 lira yapalım. Ama yapmayacağınızı ve yapamayacağınızı biliyoruz. Çünkü siz ancak halktan toplamayı bilirsiniz. 2023’te toplayacağınız vergi 3 trilyon 200 milyar liradır. Belli ki satacak başka bir şey bırakmadınız, vatandaşa yükleniyorsunuz. Dışarıda yandaşlarınıza vergi cenneti yaratırken, içeride ise halka vergi ve zam cehennemi yaşatıyorsunuz. Oysa 20 yılda yandaşlarınıza dağıttıklarınızı toplasanız 10 katı gelir elde edilir. Halkı düşünüyorsanız, buyurun çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınan adaletli bir vergi düzenini hep birlikte yaratalım. Vergi cennetlerini kapatalım. Temel gıdalardaki vergiyi derhal kaldıralım. Yapmazsınız. Çünkü sizin hesabınız başkadır.

SİYASİ AKLI SAVAŞ AKLINA DEVRETME 

Bakın faizleri tek haneye indirdik diyorsunuz. Oysa bütçede yurttaşın sırtına yüklediğiniz faiz ödemesi ise tam 565 milyar TL’dir. Gelmiş geçmiş en büyük faiz lobisi sizin iktidarınızdır. Geçen yıl ekonominin kitabını yazıyordunuz! Buyurun şimdi faizin kitabını yazın! Faizcilik, tefecilik nasıl yapılır, dünya âlem görsün! Faiziniz tek hane olabilir. Ama zamlarınız, vergileriniz, cezalarınız, TÜİK’e gizlettiğiniz enflasyonunuz üç hanedir! Başka bir örnek. Bütçede savunma ve güvenlik harcamaları için 470 milyar TL kaynak ayırdınız. İşte yüksek enflasyonun, işsizliğin ve yoksulluğun nedenlerinden biri de budur. Halka, istihdama değil, savaşa bütçe tam da budur. Bu devasa kaynak siyasetsizliğin, siyasi aklı savaş aklına devretmenin ekonomiye bedelidir. Bunun sonuçları ise daha fazla büyüyen yoksulluktur, büyüyen sefalettir, açlıktır, borç krizidir. Ama büyüyen başka bir şey daha vardır. O da; halkın giderek artan öfkesidir. Geçinemeyen milyonların itirazıdır. Artık yolun sonuna geldiniz. Halka her gün kaybettirdiğiniz bu talan düzenine kazandıramayacaksınız! Kaybedeceksiniz! Bir kez daha söylüyorum kaybedeceksiniz! İnanın kaybedeceksiniz.

KÖTÜLÜK DÜZENİNİ DEĞİŞTİRECEĞİZ

Bu kötülük düzenini değiştireceğiz. Rüşvet, yolsuzluk, liyakatsizlik, torpil döneminizi kapatacağız. Yandaşlarınıza yarattığınız rant cennetinin kapılarını kapatacağız. Bakın, AKP Genel Başkanı yıllar önce çok net söylemiş: Demiş ki: ‘Eğer 8 yıl öncesi asgari ücretle aldığın yumurtadan, sütten, ekmekten bugün daha az alıyorsan bize oy verme!’ Evet, büyük ekonomist bir kez de olsa doğruyu söylemiş! Bu ekonomisti bir seferlik de olsa dinlemekte fayda var. Halkımız, bunun gereğini kesinlikle yapmalıdır, yapacağına da yürekten inanıyoruz.  

KOBANÊ KOLAY KOLAY DÜŞMEZ

Siyasi, iktisadi, sosyal, toplumsal bütün krizlere kaynaklık eden tarihsel bir sorun vardır. O da; Kürt sorunudur. Kürt sorunu, Türkiye’de istisnasız tüm iktidarların kaza yaptığı ortak bir virajdır.  Şimdi bakıyoruz, yaklaşan seçimler öncesi Suriye’de yine macera peşindesiniz.  Enflasyonu, doları düşüremediniz. Haydi, Suriye'ye, Kobanê’yi düşürmeye diyorsunuz!  Siz iktidardan gidersiniz ama Kobanê öyle kolay kolay düşmez buna inanmanızı istiyorum. Amacınızı gayet iyi biliyoruz. Rojava’da Kürt halkının demokratik bir statü kazanmamasıdır, diğer halklarla ortak demokratik bir gelecek oluşturmamasıdır.

KÜRTLERİN STATÜSÜZLÜĞÜ ÜZERİNE İKTİDAR KURAMAZSINIZ

Buradan söylüyorum, tüm halkımız da bilsin. Kuzey ve Doğu Suriye’ye yapılan her operasyonun sonucu; yeni yıkımlar, ölümler, binlerce yeni mültecinin Türkiye ve çevre ülkelere göç etmek zorunda bırakılması olacaktır aynı zamanda. Türkiye’de halkın sofrasından ekmeğin daha da küçülmesi olacaktır. Şunu da aklınızdan çıkarmayın. Kuzey ve Doğu Suriye’de Kürt halkının statüsüzlüğü üzerine iktidar statünüzü kuramazsınız. Oradan size bir statü asla çıkmaz! Orada halkların demokratik kazanımı ve ortak geleceği vardır! Bunu da siz engelleyemeyeceksiniz. Kürt halkının birlikte yaşadığı halklarla demokratik birliği ve ortak gelecek hedefi, aynı zamanda Türkiye’deki demokratik birliğin, bütünleşmenin ve ortak yaşamın da teminatıdır. Ortadoğu’da barış içerisinde bir arada yaşamanın modelidir.

KOBANÊ’DEN SİZE İKTİDAR ÇIKMAZ 

Sizin çatışmacı siyasetiniz değil, halkların demokratik modeli kazanacaktır. Boş yere uğraşmayın. Kobanê’den, Minbiç’ten, Tel Rıfat’tan size yeni bir iktidar çıkmaz, çıkmayacaktır. Seçimin sonucunu Suriye’ye attığınız bombaların sesi değil, kaynamayan boş tencerelerin sesi, geçinemeyen milyonların itirazı, barış ve demokrasiden yana olan güçlü toplumsal irade belirleyecektir. Buradan Türkiye toplumuna da seslenmek istiyorum. Hamasi nutuklara asla itibar etmeyin! Beka hamaseti arttığında bilin ki yolsuzluklar da artacaktır.  Bakın cenazeler gelirken, bakanlardan birinin kuzeni Bodrum’da 180 bin metrekarelik deniz manzaralı arazi ihalesi aldı. Çözüm sürecinin bitirildiği 2015’ten bu yana Türkiye’de en büyük yolsuzluklar, vurgunlar, rüşvet skandalları yaşandı.  

TECRİTLE SORUNU GÖRÜNMEZ KILAMAZSINIZ

İşte Türkiye’nin yoksullaşmasının en önemli nedenlerinden biri bu çatışmacı siyasettir. Bu döngü kesinlikle değişmek zorundadır. Değişecektir ve biz bunu değiştireceğiz. Bakınız. Sayın Öcalan, 2019’daki son görüşmesinde ‘Bir haftada çatışma durumunu, çatışma ihtimalini ortadan kaldırırım’ dedi. Siz ise görüş mesafesinde bulunan İmralı’ya tecrit uyguladınız. Görüş mesafesini tecrit sisiyle perdelediniz. Nemalanmak için sorun çözülmesin diyenlerle ortaklık kurarak, bütün ülkeye kaybettirdiniz. Tecrit, demokratik bir uzlaşıya, özgür bir siyaset ve evrensel hukuka yüz çevirmedir. Kürt sorunu güvenlik konseptiyle ne çözebilir ne de bastırabilir. Tecritle bu sorunu görünmez kılamazsınız. Bugün milyonlar tecridin derhal sonlandırılmasını talep etmektedir. O yüzden ısrarla çözümün diyalog ve müzakerede olduğunu ifade ediyoruz. Çünkü diyalog, hakikatle yüzleşmenin ön koşuludur. Çözüm yeri ve zemini parlamentodur. Demokratik siyasettir. Siyasi ve toplumsal mutabakattır.

UÇAK KALDIRACAĞINIZA, ÇÖZÜME EL KALDIRIN

Anadili hakkı ve onarıcı bir adalet başta olmak üzere evrensel hukuktan doğan haklar bağlamında eşit yurttaşlıkla ve özgürlükçü bir perspektifle bu mesele çözüme kavuşturulabilir.  Her gün uçaklarınızı kaldıracağınıza, bu parlamentoda çözüme ve barışa ellerinizi kaldırsanız bu ülkeye en büyük hizmeti yapmış olursunuz.  Bu sadece HDP’nin bir meselesi de değildir, Türkiye’nin ortak sorunudur. Siyasal muhalefetin de, tüm kesimlerin de bu konuda cesur olması, elini taşın altına koyması, sorunla yüzleşmesi gerekir. Kürt sorununda çözüm üretmeyenler gelecekte asla ve asla söz sahibi olamazlar.  AKP-MHP iktidar düzenini değiştirme iddiasında olanların, mesele savaş politikaları olduğunda iktidarın arkasında saf tutarak 8’li masaya dönüşmemesi gerektiğinin altını önemli çizmek istiyorum.  Bu tüm toplumun çıkarınadır.

SAVAŞ KARŞITLIĞINDA BİRLEŞME ÇAĞRISI 

Biz HDP olarak büyük barışın erdemine ve kurucu siyasetine elbette inanıyoruz. Barış etrafında kurulacak ve ter dökülecek ittifakın kazanacağına inanıyoruz. Sonuna kadar da demokratik çözümde ısrar etmeye devam edeceğiz. Duyarlı herkesi, demokratik kamuoyunu, geleceğe dair söz kuran sorumlu herkesi de savaş karşıtlığında birleşmeye, onurlu barışın yanında durmaya çağırıyorum. Barışı kuran, geleceği de kuracaktır. İşte HDP onurlu bir barışla onurlu bir geleceği kurmak için en büyük mücadeleyi yürütmeye devam edecektir.

GÜÇLÜ DEMOKRATİK DÖNÜŞÜM HEDEFİ 

Ülkenin aciliyeti, bu düzenden bir an önce kurtulmaktır. Kimin iktidar olacağı meselesi değildir. Sistemde köklü değişim ve güçlü demokratik dönüşüm iddiası, hedefi ve programı toplumun aradığı, beklediği, umut ettiği bir siyasettir. İşte HDP, mücadelesiyle, fikriyatıyla, Emek ve Özgürlük İttifakıyla, Kürt ittifakıyla, kadın, gençlik, emek ve ekoloji ittifakıyla bu siyasetin sahibidir. Türkiye halklarının ortak umudu ve cesaretidir.  Ne restorasyon, ne de statüko! Yeniyi en baştan kurmayı taahhüt ediyoruz. İşte bu, HDP’nin üçüncü yol siyaseti ve mücadelesidir. Üçüncü yol, her rengin, düşüncenin, kimliğin demokratik bir yaşam ve inşa için yürüdüğü ortak yoldur.

DEMOKRATİK CUMHURİYET KAPISI 

Değişim isteyen herkesi bu yolu büyütmeye çağırıyorum. Kürd’ün d, Alevi’nin de tüm kimlik ve inançların da eşit yurttaşlık haklarına sahip olduğu hak temelli yeni bir toplumsal sözleşmeyle demokratik cumhuriyetin kapısını hep birlikte açabiliriz. Buna gücümüz var. Bu kapıyı açacak güç ve siyasal irade HDP ve demokrasi güçlerinin ortak mücadelesinde mevcuttur. Bu nedenle bizler saldırıların odağındayız. Açılan siyasi kapatma davası, Kobanê kumpas davası, Gezi Davası, siyasi rehine operasyonları, kadınların mücadelesine yönelik saldırılar Türkiye’nin demokrasiye kapatılması için yürütülen darbe sürecidir.

EN GÜÇLÜ BİRLİKTELİK TARİHSEL SORUMLULUK

Ama bizler asla mücadelemizden vazgeçmedik, geri adım atmadık. Bundan sonra da atmayacağız. Bizim siyasetimizi çökertmeye çalışanlar bugün varlık yokluk mücadelesi vermektedir. Biz ise, dimdik ayakta kalmayı başardık ve başarmakla sınırlı kalmayarak, ittifaklarımızı da, mücadele ortaklığımızı da büyüterek yeni bir yaşamın temellerini atıyoruz. Savunduğumuz özgür toplum ve demokratik yaşam fikriyatı, her bir inancın, kimliğin, hakkın, yaşam tarzının, ortak değerlerin teminatı ve koruyucusudur. Evet, önümüzde referandum niteliğinde bir seçim var. Bu seçimlerde rejim belirlenecektir. Bu nedenle büyük demokratik değişim ve dönüşüm için, onurlu bir barışla, bir arada eşitçe yaşayabileceğimiz, demokratik, adaletli, özgür bir ülke hedefi etrafında en güçlü birlikteliği oluşturmamız tarihsel bir sorumluluktur. İktidarın, cumhuriyetin demokratikleşmesini engellemek için kurduğu ittifaka karşı, milyonların demokratik cumhuriyet koalisyonunu oluşturma çağrısı yapıyorum. 

DEMOKRATİK ANAYASA İTTİFAKI

İkinci yüz yıl için; siyasi toplumsal kamplaşmayı sonlandırarak büyük toplumsal uzlaşmayı hep birlikte başarmak için en geniş toplumsal birlikteliği sağlayalım. Yolsuzlukları, yoksulluğu, emek sömürüsünü sonlandırarak, sosyal adalet dönemini başlatmak için emeğin en güçlü birliğini oluşturalım. Mevcut anayasaya dahi uymayarak, yeni anayasa vaadi verenleri, darbe anayasasıyla birlikte geçmişte bırakalım. Yeni bir toplumsal sözleşmeye dayalı gerçek, demokratik, çoğulcu, eşitlikçi sivil bir anayasa döneminin kapısını açmak için demokratik anayasa ittifakını hep birlikte oluşturalım. Merkezi yönetimi kuvvetler ayrılığıyla dengeleyerek, yerel yönetimle güçlendirilmiş çoğulcu geniş temsiliyete sahip bir parlamenter sistemi bu ülkeye kazandırmak için demokraside buluşalım.

SİYASİ TOPLUMSAL MUTABAKAT

Güçlü toplumsal barış, adalet ve yüzleşme için en geniş siyasi toplumsal mutabakatı oluşturalım. Yasaklar ülkesini özgürlükler ülkesine dönüştürmek, hak arama ve örgütlenme özgürlüğünü, eşit ve adil bir yargıyı hayata geçirmek için güç birliği yapalım. Engellilerden emeklilere, EYT’lilerden ataması yapılmayan öğretmenlere, üreticiden esnafa, gençlerden, kadınlara, farklı yaşam tarzlarına herkesin haklarını güvence altına alan güçlü sosyal devlet düzeni için, en güçlü eşit yurttaşlık birlikteliğini sağlayalım. Toplumsal cinsiyet eşitliğini her alanda hayata geçirmek için, feministlerden tüm kadın hareketlerine en büyük kadın dayanışmasını gerçekleştirelim. Doğa talanını, rant çarkını durdurmak için ekolojik yaşamda mücadele birlikteliğini oluşturalım. Bir çocuğun dahi güvencesiz ortamda, şiddet sarmalında açlık ve yoksulluk içinde kalmaması için mücadelemizi çocukların bugünüyle buluşturalım. Biz tüm bu hedefleri başarma ve yeni bir dönemi başlatma konusunda sonuna kadar kararlıyız.

JIN JIYAN AZADÎ ORTAK SESE DÖNÜŞTÜ

Türkiye halklarına sözümüzdür. Dillerinde vizyon, siyasetlerinde ise nefret ve düşmanlık üreten yüzleri bu yüzyılda bırakacağız, ikinci yüzyılı ise halklarımızın yüzyılı yapacağız.  Zaman, bir kez daha ‘Jin jiyan azadî’yi dünya kadınlarının ortak sesine dönüştüren kadınların, erkek düzene en büyük noktayı koyacağı yeni bir dönemi müjdeleyeceğimizi ifade etmek isterim. 

EŞBAŞKANLIK MODELİ TARİHSEL KAZANIM OLDU

Sevgili Kadınlar, eş başkanlık modelimiz kadınlar için tarihsel bir kazanım oldu. Şimdi hedef büyütme zamanıdır. Cumhuriyetin ikinci yüz yılında bir kadını cumhurbaşkanı olarak görmek istiyorsanız bunu başaracağınız yegâne parti, kadın partisi HDP ve kadın ittifakıdır. Kadın mücadelesinde birleşmek, kenetlenmektir. Gelin İstanbul Sözleşmesi için yürüttüğümüz ortak mücadeleyi, kadınların yöneteceği bir ülke için en büyük mücadele sözleşmesine hep birlikte dönüştürelim. Ve seçim gecesi diyelim ki; kadınlar kazandı, kadınlar büyük kazandı!

ANAHTAR GENÇLERİN ELİNDE

Sevgili gençler! İkinci ve genç yüz yıl sizleri beklemektedir. Anahtar sizlerin elindedir. Köhnemiş siyaset dönemini kapatarak genç siyaseti ülkenin yönetimine hâkim kılacak güç sizlersiniz.  Gelin birlikte değiştirelim. Birlikte dönüştürelim. Gençlerin yönettiği bir düzeni hep birlikte yaratalım. Buradan, özgür gelecek için değişim isteyen herkese tüm halklarımıza çağrıda bulunuyorum: Zorbalığın ve karanlığın hegemonyasına karşı aydınlık yolda en büyük demokrasi ittifakını oluşturalım. İkinci yüzyılın kurucusu bizler olalım. Genel Kurulu ve halkımızı bir kez daha sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum.”

Buldan’ın ardından Eş Genel Başkan Sancar konuştu.

ANKARA - HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, 2023 bütçesinde kaynak aktarılan iki büyük kesimin savaş ve faiz lobileri olduğunu belirterek, “Bu bütçe sizlerin veda bütçesidir, küçük ortağının değersiz yalnızlığının müjdecisi bir bütçedir” dedi. 

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'nin görüşmelerinin sürdüğü Meclis Genel Kurulu’nda açıklamalarda bulundu. 

SAVAŞ TAMTAMLARIYLA SEÇİME GİDİLİYOR

Türkiye’nin AKP-MHP koalisyonunun savaş tamtamları gölgesinde her gün daha fazla yoksulluk, daha fazla açlık ve sefalet, daha fazla yolsuzluk ile tarihinin en önemli seçimine doğru gittiğini belirterek, “İşsizler, emekçiler, emekliler, engelliler, gençler, kadınlar, çocuklar, çiftçiler ve küçük esnaf büyük bir ekonomik, sosyal ve siyasal krizle boğuşuyor ve yaratılan enkazın altında ezilmeye terk edilmiş durumda. İktidar bloğu, bu enkazın üzerinde yükselmek ve yaratılan devasa imtiyaz düzenini sürdürmek için devletin bütün imkanları eşliğinde adaletsizliği, eşitsizliği ve sömürüyü her alanda derinleştiriyor” şeklinde konuştu. 

OTORİTERLEŞME VE FAİZ BÜTÇESİ

İşte 2023 yılı Bütçesi bu çerçeve içerisine yerleştirilerek çıkarılmaya çalışılıyor. Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki tartışmalarda bunun ön hazırlığını hep beraber gördük. Bu bütçe neyin bütçesi sorusuna birkaç başlıkla cevap vermek mümkün. Bu bir otoriterleşme bütçesidir, faiz bütçesidir, seçim bütçesidir, enflasyonolistbir bütçedir. Sermayeye kaynakların daha çok aktarıldığı bir bütçedir. Kamusal hizmetlerde reel kesintilere uğrayan bir bütçedir. Vergiler yoluyla yükün halkların omuzlarına bindirildiği bir bütçedir. İktidarın ve küçük ortağının yüzde 85 dediği Enflasyon, 2023 yılı bütçesinde yüzde 160 olarak karşımıza çıktı. Türkiye halklarının boğazından geçen lokmayı her geçen gün küçülten bu enflasyonist politika son derece asimetrik bir zenginleşmenin de zeminini yarattı, yaratmaya da devam ediyor. Bir yanda gece yatağa aç giren çocuklar, gün boyunca yoksulluğu iliklerinde hisseden insanlar, gençler, emekçiler, emekliler varken, diğer yandan bu düzenin istismarından menfaat sağlayan sermayedarlar ve bürokratik oligarşi var. Utanma gibi erdemlerin yok olduğu, pişkinlikle savunulan bu düzen, yalanla ve savaş politikalarıyla sürdürülmeye çalışılıyor.

30 MİLYON İNSAN AÇLIK SINIRININ ALTINDA

Bugün Türkiye’de 30 milyon insan açlık sınırının altında yaşıyor. Gençler mutsuz, Türkiye’yi terk etmenin yollarını arıyor. Eğitim sistemi tamamen çürümüş durumda. Öğrenciler ne evrensel değerleri ve bilgi teknolojilerini hak ettikleri gibi edinebiliyor ne de bugünlerini ve geleceklerini güvende hissediyor. Sağlık sisteminde ‘5 dakikalık göstermelik tedavi’ye dönülmüşken, halk hastanelerde sabah karanlığında sıraya girerek, aylar sonrasına verilen randevuların yarattığı sağlık sorunlarıyla boğuşuyor. Esnaf siftah yapamıyor, mutsuz ve umutsuz. Kredilerle ayakta kalmaya çalışıyor. Ayakta kalamayanlar dükkân kapatıp işsizler ordusuna katılmak zorunda kalıyor. Çiftçi maliyetleri karşılayamıyor. İthalat politikalarından kaynaklı sorunlar nedeniyle üretimden dışlanıyor. Kadınların yaşam hakkı her an tehdit altında, erkek şiddeti kadınları hayattan koparmaya devam ediyor. Kadın emeği daha derin bir sömürü çarkına bağlanmış durumda. Yüzlerce yıllık mücadele ile elde edilen kazanımları birer birer gasp edilmek isteniyor. Türkiye, toplumsal cinsiyet eşitliğinde her yıl dünya sıralamasında geriliyor. 10 milyona yakın engelli, yardım, lütuf ve inayet anlayışıyla toplumsal ve siyasal hayattan soyutlanıyor.

SAVAŞ LOBİLERİNE 468 MİLYAR LİRA BÜTÇE

Kürt sorununda çözümsüzlük ve şiddet siyaseti her geçen daha fazla cana, kaynağa ve krize neden oluyor. Peki, bu iktidar bu bütçe ile ne yapmaya çalışıyor neyi hedefliyor? 2023 merkezi yönetim bütçesiyle asıl büyük kaynak aktarılan iki büyük kesim savaş ve faiz lobileridir. Bu iktidar halklar aldığı vergilerden faiz lobilerine 565,6 milyar TL, savaş lobilerine 468,7 milyar TL aktarmayı öngörüyor. Yani bütçe gelirleri kapsamında halktan toplanan her 3 TL’lik verginin 1 lirası, faiz lobilerine, savaş baronlarına altın tepsilerle servis ediliyor. Milyonlarca emekçi ve emeklinin sofrasına düşen üç ekmekten biri, işte bu iki lobiye aktarılıyor bunlar arasında paylaştırılıyor. Bu yetmezmiş gibi 660 milyar TL’lik bütçe açığı öngörülüyor bu da bütçenin seçim bütçesi olduğunu gösteriyor. İktidar 2023 bütçesini her ne kadar seçim bütçesi yapmaya çalışsa da varlığını sürdürmeye çalışsa da bir kez daha diyoruz ki bu mümkün değil bu bütçe sizlerin son bütçesidir, sizlerin tabelaları depolara inecek çürümeye bırakılacak. Bu bütçe sizlerin veda bütçesidir, küçük ortağının değersiz yalnızlığının müjdecisi bir bütçedir.

HDP’NİN BÜTÇESİNE 8 AY KALDI 

Türkiye’yi bu çarpık ekonomi anlayışından kurtaracak, kaynakların savaşa, faize değil, emekçilere, emeklilere, gençlere, kadınlara, engellilere harcandığı ve HDP’nin yetki sahibi olduğu ilk bütçeye çok fazla zaman kalmadı, en fazla 8 ay kaldı. İktidar, 20 yıldır ülkeyi yöneten kendisi değilmiş gibi, yarattığı sorunları çözmenin sözünü veriyor!  Böyle bir yaman çelişkiyle yüz yüzeyiz değerli arkadaşlar. Vaatler arka arkaya sıralanıyor. Bütün bunlar kendi ürünleri değilmiş gibi çözüm önerilerinin sıralayan konuşmalar yapılıyor, nutuklar atılıyor, vizyon belgeleri açıklıyor. Oysa halkımızın büyük bir çoğunluğu gerçeklerin farkında. ‘Asgari ücreti artıracağız’ diyorlar ama kurdukları ekonomik sistem, enflasyonist politikalarla alım gücünü yok ettiler, paranın değerini pula çevirdiler, tüm emekçileri açlık sınırında yaşayan asgari ücretli haline getirdiler.

İKTİDARI KAZANMA MANEVRASI

‘Emeklilikte Yaşa Takılanların emeklilik haklarını teslim edeceğiz’ diyorlar. Oysa AKP Genel Başkanı bir süre önce ne demişti; ‘Seçimi kaybetme pahasına bu işi yapmayız.’ Şimdi ne oldu? Neden EYT’lilerin haklarını teslim etme sözü veriyor? Bütün bunlar seçim yatırımı. Seçimi kazanmak için iktidarı kazanma manevrası.  Yine bir Sosyal Konut Projesi hayata geçirdiler. Bu ihtiyaç nereden hasıl oldu? Barınma sorununun sorumlusu kim? Ev sahipleri ile kiracıları birbirine düşüren, bu nedenle ölümlerin dahi yaşandığı bir sorunu iktidar değilse kim yarattı? İstanbul’da en düşük kira 5 bin TL, Ankara’da en düşük kira 4 bin TL seviyesinde olduğu bu düzeni kim yarattı. Ve bu konut projesi için 2 yıl sonrasına randevu veriyorlar. İnsanlarımızın umutlarını, gelecek kaygılarını istismar ediyorlar ve ‘bize oy verin 2 yıl sonra projeyi hayata geçirelim’ diyorlar.

İŞÇİ EMEKÇİLERLE OMUZ OMUZA OLACAĞIZ

KYK borçlarının faizleri siliyorlar, oysa yapılması gereken bütün borçları silmektir, sadece faizlerini değil. Biz söz veriyoruz KYK borçlarını değil bütün borçlarını sileceğiz, bütün öğrencilerin eğitimleri sürdürecek bir bursa sahip olmaları bir haktır. Bu hak sadece borçların silinmesiyle olmaz. Bu saydıklarımız yurttaşlarımızın haklarıdır seçim malzemesi yapılamaz. Halkların Demokratik Partisi olarak bizler, bütün yurttaşların ekonomik ve sosyal haklarını sonuna dek savunmaya, onlarla birlikte mücadele etmeye, insan onuruna yaraşan bir çalışma yaşamı, insanca ücret ve hak mücadelesinde işçilerin emekçilerin yanında onlarla omuz omuza olmaya devam edeceğiz.

BU BİR SAVAŞ BÜTÇESİDİR 

Diğer bütçeler için söylediğimiz bir söz var, başta da belirttim eş genel başkanımız Pervin Buldan da altını çizdi. Bu bütçe bir savaş bütçesidir. Esas olarak bir savaş bütçesidir Çünkü ülkeyi yöneten mevcut ittifak, bir savaş ittifakı, bir savaş hükümeti olarak varlığını sürdürmeyi amaçlıyor. İktidarını ayakta tutmak için kutuplaştırmaya, ayrıştırmaya, savaş ve çatışmaya ihtiyaç duyuyor. İçi boş hamasi söylemlerle sürekli iç ve dış düşmanlar yaratarak toplumu korkuyla yönetmeye, siyaseti ve muhalefeti dizayn etmeye çalışıyor.

SAVAŞIN NEDENİ KÜRT KARŞITLIĞIDIR

Bakın bir kez daha Kuzey ve Doğu Suriye halklarına, Rojava topraklarına hava harekatı başlatıldı, kara harekâtlarının yapılacağı da iki de bir söyleniyor. Daha önce belirttik yine belirtelim. Bu savaşın asıl nedeni Kürt karşıtı politikalardır. Bu savaş en açık anlamıyla iktidarın yürüttüğü Kürt karşıtlığı, Kürt düşmanı siyasetinin yansımasıdır Kürt sorununda çözümsüzlükte ısrarıdır sonucudur. Dünyanın neresinde olursa olsun Kürtlerin kazanımlarına duyulan alerjinin ve fobinin bir göstergesidir. Terörle mücadele adı altında yürütülen bu politika, yedeğine alamadığı her Kürt’ü haklarından soyundurma siyasetinin bir parçasıdır.

Ülke içinde dilini, kültürünü yasakladığı, bütün siyasi ve insani haklarını gasp ettiği, gözaltı, tutuklama ve hatta ölümlerle sindirmeye çalıştığı Kürtlerin, sınırların dışında dahi kazanımlarına olan tahammülsüzlüktür bu politikaların anlamı. Bu politikalar, artık kendilerinin ve ortaklarının açıkça dile getirmekten imtina etmedikleri ‘emperyal fetih’ fantezileri çerçevesine yerleştirilmiştir. Terörizm hamasetinin, yükseltilen milliyetçi hezeyanların ve her sıkıştığında dillerine doladıkları beka ve ‘biz gidersek devlet çöker’, vatan da gider söyleminin arkasında gizlenen hakikat tam da budur.

SAVAŞ İKTİDARIN DEVŞİRME PLANIDIR

Bu savaşın politikasının bir diğer önemli nedeni ise, çöküşte olan iktidarın, savaştan, çatışmadan güç ve iktidar devşirme planıdır. Evet, iktidar özellikle seçim arifesinde tırmandırdığı bu siyasetiyle seçim sürecini dizayn etmeyi hedefliyor. Kendisi bu stratejiden kazanmayı hedeflerken, topluma ölüm, acı, yoksulluk ve geleceksizlik sunuyor. İşte bugün yaşadığımız, siyasetten ekonomiye, toplumsal yaşamdan ekolojiye kadar her türlü ağır sorunun altında yatan sebeplerin en önemlisi bu zihniyet ve siyasettir.

MUHALEFETİN TARİHSEL SORUMLULUĞU

Buna onay ve destek verenler de kim olursa olsun, ‘İktidarın kazanması, toplumun kaybetmesi’ planına destek verdiğini artık görmek zorundadır. İktidar kendi politikaların hayata geçirebilmek için muhalefeti ve seçim sürecini dizayn etme hedefini bu kadar açık ortaya koyarken buna karşı net bir tutum sergilemek bütün toplumsal ve siyasal muhalefetin tarihsel görevi ve sorumluluğudur. Tüm siyasal ve toplumsal güçler, iktidarın, yolsuzluklarını, talanını, açlığı, yoksulluğu, adaletsizliği savaşla perdelemeye, muhalefeti de bu oyun sahası içerisinde tutmaya çalıştığını görmelidir. Bu savaş siyasetinin peşinden gidenler, aynı zamanda, toplumun barış içerisinde bir arada yaşama hakkının tehdit edildiğini ve buna onay verildiğini anlamak zorundadır.

HALKIN BARIŞ HAKKININ SÖZCÜSÜYÜZ

Buradan bir kez daha ifade ediyoruz: Biz HDP olarak zihniyete çatışma ve savaş politikalarına, çözümsüzlükte ısrar eden her türlü yaklaşıma karşı durmaya devam edeceğiz. Kürt sorununun demokratik zeminde çözümünün ve ülke halklarının bütünün mutabakatıyla çözülmesini hedefliyoruz, bu ülke halklarının barış hakkının sözcüsü ve ısrarcı siyasi bir güç olma sözünü veriyoruz. Ülke halkının barış hakkının sözcüsüyüz, bunda sonuna kadar ısrarcıyım.

DENENMEMİŞ SAVAŞ YÖNTEMİ YOK 

Bu konuda özel çalışmış bir arkadaşınız olarak söylüyorum, Bu yerkürenin üzerinde denenmemiş savaş yöntemi yoktur. On yılları hatta yüzyılları alan savaşlar, yıkımlar geleceğe hep büyük sorunlar bırakmıştır. İnsanlığın bu yüzyıla miras taşıdığı en önemli kazanımlardan biri ise sorunların savaşla değil, müzakere, diyalog ve mutabakatla çözülebileceği gerçeğidir. Bu gerçek bize bu ülkeye bu ülkenin bütün halklarına kendisini bir görev ve sorumluluk olarak dayatıyor. Burada, iki büyük dünya savaşını görmüş, savaşın ortasında yaşamını yitirmiş bir düşünürün, Walter Benjamin’in sözünü hatırlatmadan geçmek istemem: ‘Ortada bir düşman olmamasına ve barışın ne olduğu bilinmesine rağmen savaşı övmekten çekinmeyecek kadar ‘dar ufuklu’ olmanın sonucu ufuktaki yıkımdır, savaşın yıkıntılarıdır.’

ÇÖZÜM SİYASET ZEMİNİNDE

Bizler tekrar hatırlatıyoruz; savaşta politikalarında ısrar yıkımda ve yoksullukta ısrardır. Çözüm diyalogdadır, siyaset zeminindedir, müzakeredir ve gerçek bir mutabakat arayışındadır. HDP bundan önce olduğu gibi bundan sonra da her türlü sorumluluğunu yerine getirmeye söz veriyor ve bu yolda yürümekte ısrarcı olduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum.

SAVAŞ BÜTÇESİNE KRAL JOHN HATIRLATMASI

Bütçe hakkı nerede çıktı diye uzun uzun anlatacak değilim. Akademik tarihsel bir örnekle açıklanır. Başlangıcı 1215’e Manga Carta’ya dayandırılır. Doğrudur, bütçe hakkı Manga Carta’yla kazanılmıştır. Bütçe hakkı modern demokrasilerin gelişiminde belirleyici bir dönüm noktasıdır. 13’ncü yüzyılda İngiltere Kralı John’un aşırı vergi salmasına ve bu vergileri kullanarak aşırı harcamalarda bulunmasına karşı halkı da arkalarına alan baronların isyanını söz konusu. Ne için topluyordu paraları Kral John? Sürekli vergileri artmasının sebebi neydi. Sürekli savaş politikasıydı. Durmadan savaşlar yürütüyordu her seferinde kaybettiği yerleri almak için daha büyük savaşlara soyunuyordu ve daha fazla paraya ihtiyaç duyuyordu.  Yapacağı şey halkın varlıklarına el koymak oldu. Ama artık halkın bıçak kemiğine dayanınca, baronların öncülüğünde isyan başladı kendisi de masaya oturup bu Manga Carta’yı imzalamak zorunda kaldı.

BÜTÇE HAKKININ GASP EDİLMESİ 

Manga Carta aynı zamanda barış hakkının sembolüdür. Hem bütçe hem de barış hakkı aynı metinle ortaya çıkmıştır bütçe hakkını kaybettiğimiz anda barış hakkı kaybedilmiş oluyor. Otoriterlikle savaş arasında demokrasi ve barış arasında kopmaz bağı bu tarihsel örnek bize açıklıyor. Bütçe hakkını kaybederseniz barış hakkınız da tehlikeye girer. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bütçe hakkını gasp eden bir sistem, bütçe hakkı gasp edildikçe savaş politikaları ve otoriterlik derinleşiyor. Bu denklemi bozmamız gerekiyor. Bunu bozmamız zor değil. Barış koalisyonunu. Büyük barış koalisyonunu demokrasi hedefi ile birlikte kurmak. Türkiye’nin bütün emekçilerini, halklarını, ezilenlerini bir araya getirecek barış ve demokrasi birlikteliğini inşa etmektir. Bütçe hakkını, bütün demokratik hakları da ve barış hakkını da hayata geçirme imkanlarımız doğacaktır.

CUMHURİYET DEMOKRASİ İLE BULUŞAMADI 

Bizlerin hedefi bu eşitsizliğe karşı toplumsal adaleti sağlaycak bir düzen kurmaktır. Hepimizin ortak hedefinin bu olması gerektiğini söylüyoruz. Hepimiz derken elbette buna en çok ihtiyaçların buna inananların birlikte yürümesi gerekiyor. Birlikte yürürsek bu eşitsizlikleri de adaletsizlikleri de mutlaka durdurabiliriz. Eşit yurttaşlık burada temel bir sorun olarak karşımızda duruyor.  Eşit yurttaşlık demokratik cumhuriyetin temel sütunudur. Bu ülkede en çok yok edilen ve hırpalanan edilen ilkedir. O nedenle cumhuriyet bir türlü demokrasi ile buluşamamıştır. Eşit yurttaşlık taleplerinin yok sayılması iktidarın meşruiyetinin ortadan kalkmasının da yolunu açıyor. Toplumsal itirazın ortadan kalkmasının nedeni de eşit yurttaşlık haklarının ve ilkesinin yok sayılmasıdır. Bugün bu itirazla baş edemeyen ve toplumsal meşruiyetini kaybeden iktidarın bu denli baskıya ve hukuksuzluğa başvurmasının nedeni de işte eşit yurttaşlığı yok etmesi, eşit yurttaşlığın gereğini tanımaması ve keyfilik üzerine ayrımcılık, adaletsizlik üzerine bir düzen kurmasıdır. Önümüzdeki seçimler Türkiye tarihinin en önemli seçimleridir derken de işte tam da bu gerçeklerinden hareket ediyoruz.

HDP SORUMLULUĞUNUN FARKINDA 

Karşımızda meşruiyet krizi yaşayan, talepleri yok sayan her türlü baskıcı adaletsiz yola başvuran bir iktidar var. Bu seçimler eşit yurttaşlık ve barış içinde bir arada yaşama iradesi ile otoriterliğin kurumsallaştığı tekçi bir sistemin kurulmasını isteyenler arasında olacaktır. Toplumsal muhalefetin bu gerçeği bilerek sorumluluklarının farkında olarak hareket etmesi gerekiyor. Kısa vadeli hesaplar, dışlayıcı tutumlar sadece ve sadece bu düzenin devamına hizmet eder. Bu da bu tutumda olan herkesi tarih ve halk önünde büyük bir vebal altına sokar. Herkes atacağı adımları bu hakikati görerek atmalı önümüzdeki tarihi fırsatı heba edecek her türlü sorumsuzluktan kaçınmalıdır. HDP üzerine düşen sorumluluğunun farkındadır. Fikriyatı ile yürüttüğü siyasetle ve baskılara direnişiyle ayakta kalıp büyümesiyle önümüzdeki dönemin belirleyici aktörü olacak konuma gelmiştir.

DEMOKRATİK GELECEĞİN SİGORTASI

Bunun biz farkındayız ama bizim dışımızdaki herkes farkında olmalıdır. Bu gerçeğin farkında olmak aynı zamanda sorumluluğumuzun farkında olma gibi bir mecburiyeti de önümüze koyuyor. Biz demokratik sorumluluğumuzun bilinciyle hareket ediyoruz, önümüzdeki her gelişmeyi de bu sorumluluk bilinciyle karşılamaya hazırız. İktidarın kapatma davasıyla veya başka operasyonlarla bizim önümüze çıkaracağı engeller de muhalefette yaşanabilecek yalpalanmalar veya tökezlemeler de bizim bu yolda yürümemizi engellemeyecektir. Biz kendi yolumuzda yürümeye devam edeceğiz, halklarımıza sesleneceğiz, bütün topluma dokunmaya çalışacağız ve geleceği kuracak gerçek fikriyatın ve gerçek gücün burada olduğu HDP ile birlikte ittifaklarında olduğunu, HDP ve ittifakları ile oluşacak büyük demokrasi bloğunda olduğunu her vesile ile söylemeye devam edeceğiz.

Bugün bizler gerçekten demokratik geleceğin sigortası durumundayız. Bu ülkede çatışmanın Kürt sorununda her türlü inkarcı ve imhacı yaklaşımın, toplumda inançlar arasında ayrımcılık ve baskıyı yaymaya çalışan her türlü yaklaşımın karşısında büyük barış sloganıyla ve güçlü demokrasi hedefiyle çıkıyoruz. Sorumluluğumuzun büyük olduğunu biliyoruz, bu sorumluluğu gereğini de yerine getirecek birikime, tecrübeye ve iradeye sahip olduğumuzu buradan ifade ediyoruz.

DEMOKRATİK GELECEĞİN İNŞA GÜCÜ

Fabrikalarda, işyerlerinde, üniversitelerde, sokaklarda, köylerde, farklı yaşam alanlarında eşitlik, barış, özgürlük, adalet, hak, hukuk ve insanca yaşam mücadelesini daha da büyüteceğiz. Çözüm biziz, Türkiye’nin demokratik geleceğin inşa gücü buradadır, göreceksiniz bu güç ve fikriyat mutlaka kazanacak. Hepinizi bu duygu ve düşüncelerle selamlıyor selam ve sevgilerimi iletiyorum.”

Editör: Haber Merkezi