İSTANBUL -  HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Cumhuriyetin ikinci yüzyılında yerel bir demokrasi sisteminin inşa edilmesi gerektiğini belirterek, “Bu yeni yüzyılda demokratik zemini hep birlikte inşa edebiliriz” dedi. 

Türkiye Ekonomik ve Siyasal Araştırmalar Vakfı (TÜSES), Erdal İnönü'nün 15’inci ölüm yıldönümü vesilesiyle "Cumhuriyetin İkinci Yüzyılında Kutuplaşmayı Nasıl Aşacağız?" başlıklı bir konferans düzenledi. Grand Cevahir Otel'de yapılan ve moderatörlüğünü Vural Çakır’ın yaptığı konferansa, çok sayıda siyasetçi, yazar ve aydın katıldı.

Konferansın birinci bölümünde Araştırmacı yazar Bekir Ağırdır, "Türkiye'nin Büyük Seçimine Doğru Seçmenler ve Beklentileri" başlıklı bir konuşma yaparken, "Kutuplaşmaya Panzehir, Demokrasi ve Uzlaşı Kültürü" oturumunda ise Prof. Dr. Emre Erdoğan, Prof. Dr. Evren Balta ve Prof. Dr. Emre Bağce konuşmacı olarak yer aldı.

Öğleden sonra gerçekleşen bölümde "Yüzleşmenin Farklı Yüzleri" başlıklı oturumda Prof. Dr. Ayşe Betül Çelik, Tarık Çelenk ve Doç. Dr. Vahap Coşkun yer aldı. 

‘ŞİDDETİN KAYNAKLARININ  KURUTULMASI GEREKİR’

Konferansta konuşan Prof. Dr. Ayşe Betül Çelik, toplumsal mutabakat,  geçmişle yüzleşme,  algıların dönüşmesinin önemine vurgu yaptı.  Toplumsal yüzleşme modellerine bakıldığında devletlerin, kurum ve bireylere yaptığı hataları nasıl tamir edebileceğine değinen Çelik, “Bir yandan devletin ve bireylerin yaptığı bu hatalarla yüzleşeceğiz ama bir yandan bütün o sosyal ve siyasi yapıların onun üzerine kurulduğu bir dünyada bireylerle ilişkileri nasıl geliştireceğiz? Ülkemizde kimlik temelli çatışmaların farklı kimi gurupların toplumsal belleklerinde mihenk taşı olarak aldıkları travmatik olaylar var. Herkes kendi yarasını sarılmasını istiyor. Toplumsal travmaların aşılması ve toplumsal barışın oluşturulması için toplumda her türlü şiddet kaynağının kurutulması gerekir. Şiddet devam ettiği sürece bırakın tamir etmek, yaraları sarmak bunları konuşmak bir mesele. Cinsiyet temelli kimlikler yaşanan şiddetin yapısal, kültürel ve fiziksel kaynakları kurutulmalı. Kadına yönelik şiddet devam ederken başka türlü şiddetin de bununla iniltisini konuşmak gerekir” ifadelerini kullandı.

ÖTEKİLERİN HİKAYESİNİ DİNLEMEK

Yüzleşmenin birkaç adımı olduğunu söyleyen Çelik, bunlardan birinin insan onurunun yüceltilmesiyle, adil bir toplum oluşmasıyla, kişisel ve toplumsal dönüşümün sağlanması ile mümkün olabileceğini dile getirdi. Çelik, “Toplumsal kutuplaşmanın ortan kaldırılması,  devlet ve gruplar arasında bir icraat seviyesinde güvenin inşa edilmesi ve toplumsal dönüşümle birlikte canavarlaştırılmış tarafların yeniden kabulünü sağlamakla birlikte, yası tutulmayanların yasını tutulması, ötekilerin hikayesini dinleme gibi şeyleri yerine getirmek gerekir. Türkiye’de buna ilişkin çeşitli çalışmalar yapan vakıflar, kurumlar var. Bütün bunların konuşulması için ifade özgürlüğünün olması gerekiyor. Burada bu kutuplaşmadan kim sorumlu sorusunu önce kendimize sormamız gerekir. Kim yüzleşmedi diye baktığımızda önce kendimize bakmalıyız” diye belirtti. 

Siyasetçilerin söz aldığı "Siyasetçiler Kutuplaşmacı Siyasetten Çıkış Yolunu Anlatıyor" başlıklı 3’üncü oturumda ise aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP)  Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Demokrat Parti (DP), Saadet Partisi (SP), Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) ve Gelecek Partisi temsilcileri konuştu.

‘CUMHURİYETİN DEMOKRATİKLEŞMESİ ELZEMDİR’

Siyasetçilerin söz aldığı "Siyasetçiler Kutuplaşmacı Siyasetten Çıkış Yolunu Anlatıyor" başlıklı oturumda konuşan Saruhan Oluç, 2’nci yüzyılı değerlendirirken kutuplaşma meselinin toplumsal dayanaklarının konuşulması gerektiğini söyledi. Son yüzyıla bakıldığında cumhuriyetin demokratik olduğunu söyleyecek kadar kurumsallaşmadığını vurgulayan Oluç, “Umarım çok fazla tahribat olmadan hem kurumsal anlamda hem de insani olarak bu dönemi atlatırız. Dolayısıyla cumhuriyetin demokratikleşmesi bu 2’nci yüzyılda elzemdir. Aksi halde demokrasiyle alakası olmayan bir yüzyıla girer. 99 yıl boyunca bu kutuplaşmanın zemini oluşturan konuların nelerdir bunları ortadan kaldırmamız gerekiyor ki toplumsal olarak kutuplaşmayla karşı karşıya kalmayalım. Siyasi kutuplaşmanın toplumsal kutuplaşmadan daha ciddi olduğunu düşüyorum. Siyasal kutuplaşmalar aşılabilir onun için siyasete normalleşmeye ihtiyaç var” diye konuştu.

‘TÜRKİYE’NİN ASIL MESELESİ YÜZLEŞMEMEK’

“Siyasetin normalleşmesi önümüzdeki dönemde toplumsal kutuplaşmaları zeminin ortadan kaldırılması anlamına gelmez” diyen Oluç, toplumsal kutuplaşmanın ortadan kaldırılması için yüz yıllık tarihsel, kültürel bazı sorunların aşılması gerektiğini vurguladı. Türkiye’nin asıl meselesini yüzleşmemek olduğunu belirten Oluç, “Cumhuriyet tarihinin çok önemli kazanımları oldu ama en büyük fiyaskosu Türkiye toplumunun farklı inançlar, farklı kimlikler, farklı ana dillere sahip bir toplumsal yapı olduğu görmezden gelinerek bunları tekleştirmek oldu. Cumhuriyetin doksan dokuzuncu yılına geldiğimizde tekleştirilmek istenen farklı din, dil ve inançların tekleştirilemediğini gördük. Toplumsal kutuplaşma bütün cumhuriyet boyunca yaşandığı için şimdi de bunun sonuçlarıyla uğraşıyoruz.  Bu nedenle özellikle bu tekçi anlayışın aşılabildiği oranda toplumsal kutuplaşmanın zeminini temizlemiş oluruz ve gerçekten daha demokratik bir cumhuriyete açılım imkanı sağlarız diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

DEMOKRATİK ZEMİNİ BİRLİKTE İNŞAA EDELİM

AKP iktidarının inanç meselesi üzerinden rant sağladığına dikkat çeken Oluç, şöyle konuştu: “İnanç meselesindeki farklılıkları görünmemesi, Alevi toplumun eşit yurttaş görünmemesi, farklı görüş ve kültürlerin demokratik bir çözüme ulaşmamış olması yan defalarca yaşanan isyanların en sonuncusun bir türlü demokratik bir çözüme kavuşturulamamış olması kritik konulardan bir tanesidir. Demokrasini katılımcı ve mücadeleci bir zihniyete oturmamış olmasındandır. Demokrasinin katılımcı bir zihniyete sahip olmuş olsaydı Kürt sorunun çözümü daha kolay olurdu. Eğer Cumhuriyetin 2’nci yüzyılına giriyorsak. Katılımcı güçlü yerel bir demokrasi sistemin inşa edilmesi gerekiyor. Eğer tüm bunları gerçekleştirebilirsek, bu yeni yüzyılda demokratik zemini hep birlikte inşa edebiliriz.”

DEVLETİN SOPASI

Konferansta konuşan Deva Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Ekmen, bu ülkede “devlet sopasını” yemeyen kimsenin kalmadığını belirterek, “Ulucanlar Cezaevi’ne baktığımızda farklı görüşteki birçok kesimin aynı sopayı yediğini görüyoruz. Örnek vermek gerekirse Ahmet Arif, Yaşar Kemal, Yılmaz Güney, Ahmet Türk, Bülent Ecevit, bunlardan bazılarıydı. Hepimiz devletin o sopasını yediğimize göre birlikte bunu çözebiliriz. Bu zorbalıkları yasaklanan konserlerden, baskı altına alınan meslek örgütleri ve ifade özgürlüğünün kısıtlanmasında görebiliriz. Kürtlere yönelik baskılar, başörtü yasağı gibi uygulamalar genelde demokrasinin daraldığı dönemlerde yaşanıyor. Şimdi de böyle bir dönemden geçiyoruz. Bu yüzden tüm kesimleri kapsaması lazım. Bu açıdan HDP ve ittifakının yayınladığı tutum belgesi de toplumun büyük bir kesimi tarafından kabul görüyor. Bu yüzden herkesi dayak yemekten kurtarmayan bir plan sorunları çözemez” dedi.

( Kaynak: MA )

Editör: Haber Merkezi