İSTANBUL - Gezi direnişinin hukuksuzluklara karşı “en kitlesel ve tepkisel eylem” olduğunu belirten Taksim Dayanışması’ndan Akif Atar, davada verilen kararların siyasi olduğuna işaret ederek, “Bu anlayışın karşısında tek yürek olacağız” dedi.

AKP iktidarının toplumun temel hak ve özgürlük taleplerine karşı baskı ve zor aygıtları devreye koyarak “tekçi” bir rejimin inşasını örmek için kolları sıvadığı ve Türkiye’de yaşayan halkların ayaklanmasına neden olduğu tarihi Gezi direnişi, 9’uncu yılını geride bıraktı. Toplumsal ayaklanmanın fişeği, iktidarın Gezi Parkı'ndaki tarihi ağaçların kesilip yerine Topçu Kışlası adı verilen AVM projesinin yapılacağını duyurmasıyla 31 Mayıs’ta Taksim Gezi Parkı’nda atıldı. Her geçen gün farklı toplumsal kesimleri içine alarak büyüyen ve Türkiye’nin onlarca kentine yayılan direniş eylemleri, Kürt, Türk, Çerkes, Ermeni, Laz, Arap, Müslüman, Hıristiyan, Alevi, yaşam alanı savunucular, kadın örgütleri, inanç grupları, LGBTİ+ bireyler, sendikalar, meslek odaları ve liseli gençler olmak üzere 7’den 70’e herkes tarafından kitlesel olarak sahiplenildi.

Resmi kayıtlarda 8 kişinin yaşamını yitirdiği, 9 bin 63 kişinin ise yaralandığı eylemler, iki aydan fazla bir süre devam etti. Toplumsal hafızadaki yerini koruyan Gezi Direnişi eylemlerinin etkileri ise halen devam ediyor.

DİRENİŞ ÇAĞRISI

Tarih 27 Mayıs 2013’ü gösterdiğinde AKP’nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne tahsis edilmiş olan Taksim Gezi Parkı’na İstanbul 6’ncı İdare Mahkemesi ve 2 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararı olduğu halde buradaki ağaçların kesilmesini engellemeye çalışan Taksim İçin Ayağa Kalk Platformu üyeleri ve ekolojiye  duyarlı yaklaşık 50 kişilik bir grup tarafından yapılan ufak çaplı nöbet eylemiyle başladı. Parka yıkım için gelen iş makinelerinin önüne yatan 50 kişilik grubun ilk direnişi, o gün yıkım ve ağaç sökümünü erteledi. Yurttaşların bu direnişi sonrası sanal medya platformlarında duyarlılık ve dayanışma çağrıları yankılandı.

ÖNDER’İN ÇIKIŞI GÜÇ VERDİ

Yapılan çağrılar üzerine 28 Mayıs sabahında büyük bir kitle park alanını doldurdu. Yıkım için tekrardan park alanına gelen iş makineleri protestocuların ördüğü duvara takıldı. Gençlerin ön planda olduğu bu protestoya polis biber gazı ile müdahale etti. Polisin müdahale haberi sonrası park alanına gelerek gençlerin direnişine ortak olan dönemin Barış ve Demokratik Partisi (BDP) Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, “Ben ağacın da vekiliyim” diyerek iş makinalarının önüne oturdu ve ağaç kesimini durdurdu.  Önder’in bu çıkışı direnişi ve dayanışmayı büyütürken, eylemlerin sembolü haline geldi. Polis, kitleselleşmenin önüne geçmek için alanda bulunan eylemcilere saldırmaya başladı. Yaşanan polis müdahalesinde yaralanan 2 kişi hastaneye kaldırıldı. Eylemler devam ederken park alanında bulunan duvarın iş makineleri tarafından yıkılması ve birkaç ağacın sökülmesiyle olaylar daha da büyüdü. Burada yıkıma engel olmak isteyen yurttaşlara polis tekrar müdahale etti. Yapılan bu müdahale de çok sayıda kişi yaralandı. 

ÇADIRLAR KURULDU

DBP’li Sırrı Süreyya Önder’in eylemcilerin yanında yer alması ve eylemcilerin her dakika çoğalmasıyla beraber yaşanan polis saldırıları, sanal medyada tepkilere neden oldu. Bu sırada alanda bulunan eylemciler, nöbetlerini açtıkları çadırlarla sabah saatlerine kadar sürdürdü. Protestolar sonucu yıkım çalışmaları bir kez daha durduruldu. Ancak yeniden başlama ihtimaline karşı eylemciler parkta çadır kurarak, nöbet eylemine başladı. Bir gün önce sökülen ağaçların yerine yeni fidanlar dikildi.

ERDOĞAN’IN AÇIKLAMALARI

Eylemcilerin çadır kurarak tuttuğu nöbetdevam ederken, 29 Mayıs’ta dönemin Başbakanı Erdoğan, İstanbul'da üçüncü köprünün temel atma töreninde yaptığı konuşmada, “İşte birileri geliyor, Taksim Meydanı'nda yok Gezi Parkı şöyle olmuş, böyle olmuş, gösteri yapacaklar, şudur budur vesaire. Ne yaparsanız yapın. Biz kararı verdik. Verdiğimiz gibi bunu işleyeceğiz” dedi. Bunun üzerine Gezi Parkı’nda nöbette olan eylemcilerin sayısı artmaya başladı.

MİLYONLAR ‘DİREN GEZİ PARKI’ DEDİ

Erdoğan’ın bu söylemlerinden sonra 30 Mayıs sabahı polisler nöbet tutan eylemcilere müdahale edip, eylemcilerin nöbet çadırlarını yaktı. Aynı gün toplanan büyük bir kitle burada bir forum düzenledi. Kalabalığın artarken, yaşananlara dönük uygulanan medya sansürü tepkileri büyüttü. Tepkilerin yansımasını bulduğu Twitter’da bir günde 2 milyon #DirenGeziParkı tweetleri atıldı.

ÖNDER BİR KEZ DAHA DOZERLERİN ÖNÜNDE

30 Mayıs sabah saatlerinde polis, parkta çadır kurarak eylemlerini sürdüren gruba tekrar müdahale etti. Eylemcilerin parktan çıkarılmasının ardından yıkım çalışmaları yeniden başladı. Bir kez daha parka gelen BDP’li Sırrı Süreyya Önder, yine yıkım yapan dozerlerin önüne geçti ve çalışmaları durdurdu. 

SABRI TAŞIRAN MÜDAHALE

31 Mayıs günü sabaha karşı gerçekleşen polis müdahalesi ise tüm toplumsal kesimlerin sabrını taşıran son nokta oldu. Müdahalenin ardından İstanbul başta olmak üzere tüm Türkiye illerinde halk alanları doldurdu. Bu eylemlere yönelik polisin biber gazlı ve tazyikli su ile giriştiği müdahalelerde çok sayıda kişi yaralandı. Taksim Meydanı'nda toplanan kitleye de gaz bombaları, tazyikli su ile müdahale edilirken, havadan çekilen fotoğraflara, Taksim ve çevresini kaplayan biber gazı bulutu yansıdı. Yapılan polis müdahalelerinde çok sayıda kişinin yaralanması üzerine Türk Tabipler Birliği (TTB) üyeleri, “Acil Müdahale Birimi” oluşturdu.

GEZİ ARTIK TÜM DÜNYANIN GÜNDEMİNDE

 Polis ile eylemciler arasında yaşananlar sonrası halk Taksim’e akın etmeye başlayarak direnişçilere destek oldu. Burada toplanan binler Gezi direnişini dünyaya duyurdu. Artık bütün dünyanın gözü kulağı İstanbul’dayken, onlarca uluslararası basın yayın kuruluşu, Taksim’de yaşananları canlı olarak duyurmaya devam etti. Hükümet güdümündeki medya, gelişmeleri görmezden gelirken, direnişe destek eylemleri, Ankara, İzmir, Mersin, İzmit, Konya, Manisa ve birçok şehre yayıldı. Ankara'da Kuğulu Park, İzmir'de Gündoğdu Meydanı ve Konak bölgelerinde yapılan yürüyüşler polis saldırısıyla sonlandı.

TAKSİM’E AKIN ETTİLER

31 Mayıs'ı 1 Haziran 2013’e bağlayan günün ilk saatlerinde artık tüm Türkiye ayaktaydı. Ülkenin hemen hemen tüm şehirlerde ve İstanbul'un farklı ilçe ve mahallelerinde başlayan protesto yürüyüşleriyle kitle, polis müdahalesine tepki gösterdi. Sabaha karşı İstanbul'un Anadolu Yakası'nda toplanan on binlerce kişi Boğaziçi Köprüsü üzerinden yürüyüşe geçti. Hükümet direnişe yalnızca polisle baş edemeyeceğini anlayınca alanlara jandarmayı da indirdi. Toplanan gruplara müdahale edildi, çok sayıda kişi gözaltına alındı. Gün içerisinde Beşiktaş'tan Kabataş'a geçişler engellenirken, Taksim metrosu da durduruldu. Öğleden sonra Taksim'de kurumlar adına açıklama yapıldı. Açıklamada, "Taksim'i kazanana kadar evimize gitmeyeceğiz" denildi. Taksim'de aralarında milletvekillerinin de bulunduğu binlerce kişi, Gezi Parkı'na yürüdü ve Gezi Parkı'nın Mete Caddesi tarafına giriş yaptı. Ardından on binlerce kişi Gezi Parkı'na giriş yapmaya başladı. Harbiye, Sıraselviler ve Dolmabahçe tarafından on binlerce kişi Taksim'e akın ediyordu.

ERDOĞAN’DAN GERİ ADIM

1 Haziran’da ise İstanbul'un Anadolu yakasında toplanan yüzlerce kişi Gezi Parkı eylemlerine destek vermek amacıyla Boğaz Köprüsü'nden yürüyerek, Avrupa yakasına geçti ve Taksim Meydanı'na ulaştı. Polis, sabah saatlerinde gelen talimatla birlikte çekildi. Bunun üzerine eylemciler yeniden Taksim Meydanı ile Gezi Parkı'na girdi. Artık meydan eylemcilerin kontrolündeydi ve bu durum 15 gün sürdü. Dönemin Başbakanı Erdoğan eylemlerde polisin biber gazı kullanımının yanlış olduğunu ifade etti. Ancak parktaki eylemcilerin sayısı daha da arttı. 

‘ÇAPULCU’NUN DOĞUŞU

2 Haziran’da Erdoğan bir kez daha eyleme yönelik yaklaşımını değiştirerek, "Açık söylüyorum; birkaç tane çapulcunun o meydana gelip insanımızı, halkımızı yanlış bilgilendirmek suretiyle tahrik etmesine pabuç bırakmayacağız" dedi. Erdoğan’ın “çapulcu” sözü tepkiyle karşılandı. 

2 KİŞİ YAŞAMINI YİTİRDİ

3 Haziran’da Gezi Parkı eylemlerinin ilk can kayıpları yaşandı. Ümraniye’de bir aracın TEM otoyolunu kapatan protestocuların üzerine sürmesiyle 19 yaşındaki Mehmet Ayvalıtaş; Antakya'da da polisin attığı gaz fişeğiyle vurulan 22 yaşındaki Abdullah Cömert hayatını kaybetti.

SENDİKALARDAN İŞ BIRAKMA EYLEMİ

4 Haziran’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) iş bırakma eylemi yaparak, Gezi Parkı eylemi direnişçilerine destek verdi. 5 Haziran’da ise Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türk Tabipler Birliği (TTB) de iş bırakma eylemi yaparak, direnişe destek verdi. TTB eylemin 7’nci gününde, 3’ü ağır en az 2 bin 800 kişinin yaralandığını açıkladı.

ÖCALAN: DİRENİŞİ SELAMLIYORUM

7 Haziran’da ise, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Gezi Parkı eylemlerine ilişkin gönderdiği mesaj yayınlandı. O dönem devam eden diyalog sürecinde İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevi’ne giden dönemin BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Öcalan'ın mesajını iletti. Öcalan mesajında, “Direnişi anlamlı buluyor ve selamlıyorum. Elbette ki bu duruş yeni bir siyasal kırılma yaratmıştır. Ancak hiç kimse ulusalcı, milliyetçi, darbeci çevrelere de kendini kullandırmamalı” dedi.

TARAFTARLAR DA DAHİL OLDU

8 Haziran’da Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş takımlarının taraftarları, kendilerine verdikleri “İstanbul United” adıyla Taksim Meydanı'na yürüdü. 11 Haziran sabah saatlerinde de çok sayıda polis, iş makineleriyle barikatları aşarak Taksim Meydanı'na çıktı. Polis ile eylemciler arasında tekrar çatışmalar başladı. Gün boyunca İstiklal Caddesi başta olmak üzere birçok yerde polis ile eylemciler arasındaki çatışmalar devam etti.

ERDOĞAN DİRENİŞÇİLERLE GÖRÜŞTÜ

12 Haziran’da Gezi Parkı eylemcilerinden oluşan 11 kişilik bir grup, Erdoğan’la bir araya geldi. Görüşmenin ardından yapılan açıklamada, Erdoğan'ın Topçu Kışlası projesi için referandum önerdiği ve eylemcilerden Gezi Parkı'nı boşaltmalarını istediği belirtildi. Eylemciler ise, bu konunun toplantıda gündeme gelmediğini ve bu alanın park olarak kalmasının yanı sıra polis şiddetinin durdurulması yönündeki taleplerin dile getirildiğini ifade etti. 

ETHEM SARISÜLÜK YAŞAMINI YİTİRDİ

13 Haziran’da Ankara'da düzenlenen eylemlerde polisin açtığı ateş sonucu başından ağır yaralanan Ethem Sarısülük'ün beyin ölümü gerçekleşti.

EYLEMLER 2 AY SÜRDÜ

14 Haziran’da Erdoğan, “Mesajı aldık. Yargının kararını bekleyeceğiz. Daha ne diyeyim” diyerek eylemcilere çağrıda bulundu. Erdoğan’ın çağrısı sonrası bir araya gelen Taksim Dayanışması üyeleri, atılacak adımları belirlemek üzere parkta toplananlar arasında forumlar düzenledi. Forumlarda, eylemlerin devam etmesi ve Gezi Parkı'ndan ayrılmaması kararı alındı.

BELKİN ELVAN KATLEDİLDİ 

Gezi Direnişi sırasında 16 Haziran 2013 tarihinde Okmeydanı semtinde evden ekmek almaya giden 14 yaşındaki Berkin Elvan, polisin attığı gaz kapsülünün başına isabet etmesi sonucu ağır yaralandı. 269 gün yoğun bakımda kalan Elvan, 11 Mart 2014'te Şişli'deki Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde 15 yaşındayken hayatını kaybetti.

GEZİ DAVASI 

Gezi direnişi nedeniyle 2017’den beri tutuklu olan iş insanı Osman Kavala ve beraberindeki 16 isim hakkında dava açıldı. Davada iki defa beraat kararı verildi. Ancak  25 Nisan’da görülen davada, Osman Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet; sanıklardan Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi’ye 18'er yıl hapis cezası verildi. 

AYM’DEN RET KARARI

Gezi davası nedeniyle Kavala’nın başvurduğu Anayasa Mahkemesi, 22 Mayıs 2019’da kararını verdi. AYM, raportörün aksi görüşüne rağmen, Kavala hakkında oyçokluğu ile “ihlal yok” kararı verdi.  

AİHM: İHLAL VAR

Kavala, daha sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. AİHM, Kavala’nın bireysel başvurusuyla ilgili ihlal kararını 10 Aralık 2019’da açıkladı. Kavala’nın “makul şüphe bulunmadan siyasi gerekçelerle tutuklandığına” hükmederek, tutukluluğun sona erdirilmesini istedi. Ancak, yerel mahkeme, AİHM kararını “kesinleşmedi” gerekçesiyle dikkate almadı. Kavala’nın tutukluluğunun devamı kararı verildi.

AİHM kararlarının uygulanmasını denetleyen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, AİHM tarafından 10 Aralık 2019 tarihinde açıklanan ve geçen yıl Mayıs ayında kesinleşen Kavala kararının uygulanmadığına dikkat çekerek, Kavala'nın keyfi tutukluğunun devam etmesi halinde Türkiye hakkında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (AİHS) ihlal sürecini başlatacağını açıkladı. Komite, Kavala için Türkiye’ye Eylül ayı sonuna kadar süre verdi. 

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İl yöneticisi ve Taksin Dayanışması Sekreteryası’nda görev alan Akif Atar, Gezi direnişinin ortaya çıktığı dönemde yaşananları ve Gezi davasında verilen kararları değerlendirdi. 

GEZİ’YE VERİLEN CEZALAR

Atar, Gezi direnişinin iktidarın hukuksuz girişimlerine karşı, barışçıl eylem yapan kitleye sert müdahale sonrası ortaya çıktığını belirtti. Gezi’nin Türkiye’deki geniş kesimler tarafından sahiplenildiğinin altını çizen Atar, Gezi için “Türkiye’nin en kitlesel ve tepkisel eylemi” dedi. Bunun nedeninin yaşanan hukuksuzlukların Gezi’yle birleşmesinden kaynaklandığını ifade eden Atar, “O dönem iktidarın hukuksuzluklarına ve baskılarına karşı farklı kesimlerden birçok tepki vardı. Dolayısıyla tüm kesimler tepkilerini demokratik bir şekilde Gezi’yle dile getirdi. Toplumun her kesiminden insanın, sınıfın destek verdiği bir direnişti. Aradan 9 yıl geçti. 9 yıldan bu yana bu hukuksuzluk ve adaletsizlik devam ediyor. Bunun nedeni iktidarın Gezi’ye rövanşist tutumudur. Bundan dolayı iktidar yargı aracılığıyla siyasi bir kararla Gezi’de yargılananlara ağır cezalar verdi” ifadelerini kullandı.  

‘TOPLUM CEZALANDIRILMAK İSTENDİ’

9 yıllık süreçte Gezi’nin iki defa yargılandığını dile getiren Atar, davalarda suçlamaya ilişkin hiçbir unsur veya emare olmamasına rağmen ve yargılamada iki defa beraat edilmesine rağmen Gezi davasında tutuklulara ağır cezalar verildiğini vurguladı. “Baktığımızda adalet talebinde ne kadar haklı olduğumuz bir kez daha görüldü” diyen Atar, “Bu cezalar çok net ki siyasidir. Bu cezalarla adalet talebini dile getiren ve direnen tüm toplum cezalandırılmak isteniyor. Özellikle de bu konuda sivil toplum örgütlerine, meslek odalarına, siyasi partilere bir gözdağı olarak yorumlamak mümkün. 9 yıldır Gezi’yi ağzından düşürmeyen bir iktidar var. Cumhurbaşkanı’nın halen kanıtlayamadığı ithamları var. Bundan dolayı verilen bu siyasi cezaları meşru görmüyoruz. İktidarın anayasal zeminden güç alarak verdiği kararları reddediyoruz” dedi.  

‘MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ’

Taksim Dayanışması içinde yaklaşık 150 siyasi parti ve sivil toplum örgütü olduğunu paylaşan Atar, gelinen süreçte artık adalet talebini bu kurumlarla ve halkla birlikte yükselteceklerini vurguladı. Gezi için verilen kararın “Saray”ın yargısı tarafından verildiğinin altını çizen Atar, Gezi’de yargılananların cezalandırılması sonrası başlattıkları Adalet Nöbeti’ne değindi. Atar, nöbete ilişkin ise şunları söyledi: “Adalet nöbetimiz her geçen gün farklı kesimlerin destekleriyle devam ediyor. Bunu sonuna kadar sürdüreceğiz. Biz arkadaşlarımıza verilen cezaların kaldırılmasını ve davanın geri çekilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bunun için mücadele etmeye devam edeceğiz. Biz bu anlayışın karşısında tek yürek olacağız. Bizler haklıyız.”  

MA / Ergin Çağlar

Editör: Haber Merkezi