İSTANBUL- “12 Eylül Ve Süreklileşen Darbeler” başlıklı panelde  konuşan HDP İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu,  darbelere karşı birlikte mücadelenin önemine dikkati çekti.

MA'nın haberine göre; 78’liler Girişimi, “ 12 Eylül Ve Süreklileşen Darbeler” başlıklı paneli Beyoğlu’nda bulunan Karşı Sanat Çalışmaları’nda düzenledi. Moderatörlüğünü  78'liler Girişimi üyesi Feyyaz Yaman’ın üstlendiği panele, Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu, Avukat Gülizar Biçer ve Ötekilerin Gündemi Yazarı Mukaddes Erdoğdu Çelik konuşmacı olarak katıldı. Panelin yapıldığı salona “ 12 Eylül ve Süreklileşen Darbeler”  pankartı asıldı.

Panelde ilk olarak söz alan Avukat Gülizar Tuncer,  12 Eylül’de yaşanan faşizmin bugünde çeşitli biçimlerde devam ettiğini belirtti. Tuncer, 12 Eylül darbesinde cezaevlerinde yapılan işkencelerin bugün  cezaevlerinde şüpheli ölümlerle tutukların katledilmesi olarak devam ettiğini kaydetti. Türkiye’de her zaman özel yargı mevzuatları olduğunu ve insanların bu özel mevzuata göre yargılandıklarını ifade eden Tuncer, “Eskiden yargılamalarda işlenen suçlar ve ne ceza verileceği belliydi. Kimin hangi suçtan yargılandığını iyi kötü bilinirdi. Yani bir bilinmezlik yoktu. AKP iktidarından sonra neredeyse her şey suç faaliyeti olabilir. Bu dönem yargıda görülen kötü şey belirsizlik, düzeysizlik cezalar. Burjuva hukukunda bile bir yasa var. Ne yazık ki şimdi yargıda mevcut hukuk işleyişinden eser kalmadı. Aslında 12 Eylül darbesinin çeşitli biçimlerde devam ediyor” diye belirtti.

ÇÜRÜMÜŞLÜK TÜM KURUMLARA YANSIMIŞ

Türkiye’de bütün yargı kurumlarında bir çürüme olduğunu aktaran Çelik, “Yargı yerlerde mekanizmaları sol, sosyalistler ve Kürtler üzerinden tehdit oluşturmaya başladı. Özellikle Kürtler ve muhalifler açısından ciddi bir tehdit oluşuyor. Yargı bağımsızlığını yitirdiği için bu dinci tekçi ve ırkçı anlayışını gibi kararlarına yansıtıyor. Yargıya artık çözümmüş demek yetersiz kalıyor. Geçmiş dönemlerde karşılaştırdığımızda bu çürümüşlük devletin bütün kurumlarına yansımış. Bu haliyle bu yargı bir iktidar aracı haline gelmiş ve muhalifler üzerinde bir maşa olarak kullanılıyor. Yine tutuklular özerindeki yargılamalara dikkat çekersek Kobene davasında yapılan yargılamalardaki hukuksuzluklara bakmak yeterli” dedi.

SAVAŞ HUKUKU UYGULANIYOR

Bölgede yaşanan özel savaş politikalarının her gün bir yeninsin eklendiğini vurgulayan Tuncer, “Kürdistan da her zaman bir savaş hukuku uygulaması var.  Orası hiçbir zaman normal olmadı. Sur ve Cizre'de yaşanan hukuksuzluklar, bu süreçte çocukların kemiklerini kargoyla annelere gönderilmesi, cenazeleri babalarına torbalarla verilmesiyle devam ediyor. Bunların hesabı sorulmuyor bu tablo için kimse yargılanmıyor. Tam tersine orada çocuklarını kaybeden aileler ve sağ kalan kişiler yargılanıyor” ifadelerini kullandı.

12 EYLÜL’Ü AŞAN BİR SÜREÇTEYİZ

Daha sonra söz alan HDP İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu, 12 Eylül’de  gözaltında işkencelerle birçok kişinin hayatlarının yok edildiğini ifade etti. Piroğlu, “12 Eylül darbesi aslında bir sınıf mücadelesini temizlemek içindi. O günden bugüne devam ediyor. Bugün işçi sınıf birçok mobbing hakaret ve hukuksuzluklarla karşı karşıya kalıyor. Aynı hukuksuzluk alanı orada da işleniyor. Siyaset alanından nasıl bir hukuksuzluk varsa emek alanında hukuksuzluk devam ediyor. Bugün olağanüstü bir devlet haliyle karşı karşıyayız. Bugün 12 Eylül sürecini aşan bir süreçteyiz” diye konuştu.

KÜRT HALKININ MÜCADELESİ GÖRMEZDEN GELİNMEMELİ

12 Eylül darbesine özeleştirel bakılması gerektiğini dile getiren Piroğlu, “ 12 Eylül darbesinden sonra yan yana durmayı beceremedik.  Sosyalist hareketi pek çok bileşeni doğrusal gelişme derdine düştü. Herkeste bir toparlama içerisinde olsa da birlikte hareket edilmediği sürece başarma şansı yok. Bu yüzden toplum üzerindeki etkimizde gitti. Doğruları öne çıkarmak aynı yanlışları yapmamak gerekiyor. Yeni katliamlar yaşamamak için birlikte ortak bir mücadele hattı örmemiz gerekiyor. Birlikte mücadele dediğiniz zaman Kürt halkını mücadelesini görmezden gelerek bunu yapamazsınız.  Yeni bir 12 Eylül yaşanmaması için emek mücadelesi ve Kürt halkının mücadelesini ortaklaştırmamız gerekiyor. Gelecek tehlikeleri yeteri kadar gördüğümüzü sanmıyorum” dedi.

 TECRİT TÜM TOPLUMA UYGULANIYOR

Son olarak konuşan 12 Eylül darbesinin tanıklarından olan yazar Mukaddes Erdoğdu Çelik, Türkiye’de darbelerin tarihine değindi. Çelik, şunları söyledi: “Türkiye’de 1925 yılında Şeyh Sait ayaklanmasını bastırıyoruz diyerek  darbe ve bir katliam yapıldı. Sonra da Takriri Sükûn Kanunu çıkarıp Kürt isyanını bastırıyoruz diyerek bu faşizmi 1937 yılına kadar sürdürdüler. Yakın tarihe baktığımız da Kürt sorunu ve Kürt sorunun çözümsüzlüğün de ısrar eden devlet aklının  1999 yılında Abdullah Öcalan’ın uluslararası bir komplo ile yakalanmasaydı. Bunun için İmralı’da özel bir cezaevi kuruldu. Biz daha önce İmralı’yı iki şeyle tanıyorduk. Birincisi Menderes'in idamı ikincisi de Yılmaz Güney'in tutulduğu bir yer. Sonraki dönemlerle Abdullah Öcalan ile duymaya başladık. Bir tek kişi için bir cezaevi kuruldu ve şimdi o cezaevinde umut hakkını tanımadığını söylüyor. İmralı’da başlatılan cezalar ve uygulamalar biliyoruz ki dışarıya da yansıması oluyor. T Tipi uygulaması ilk İmralı’da devreye konuldu. 2000 yılında devlet bütün Türkiye’de cezaevlerini yıktı yaktı ve F Tiplerini açarak bütün topluma tecrit uyguladı. Bu savaş konsepti kesintisiz bir şekilde içerde ve dışarıda devam ediyor.”

Panel soru cevap şeklinde sona erdi.

Editör: Haber Merkezi