BARTIN- Amasra'daki maden faciasında yaşamını yitiren 2 çocuk babası Öner Yıldız'ın annesi, dinmeyen gözyaşları arasında yaşadığı tarifsiz acıyı, "Evime ateş düştü" sözleriyle dile getirdi.  

Bartın'ın Amasra ilçesinde Türkiye Taşkömürü Kurumu Amasra Müessese Müdürlüğü maden ocağında 14 Ekim'de yaşanan grizu patlaması sonucu 41 işçi yaşamını yitirdi. Sayılarla ifade edilen her bir can, ardında bir hikaye ve acılı bir aile bıraktı. Anneler evlatsız, kadınlar eşsiz, çocuklar babasız kaldı. Tarifi mümkün olmayan acıyı yerinde haberleştirmek için gazeteci arkadaşımla birlikte dün öğlen saatlerinde Bartın'a, ardından Amasra'ya geçtik. Yol boyunca her yer polis ve asker kaynıyordu. 41 cana mal olan patlamadan sonra alınan bu "güvenlik" önlemleri, patlamadan önce alınsaydı bu kadar can kaybı yaşanır mıydı? Cevabı az çok belli olan soru facianın yaşandığı ocağın önünde bekleyen herkesin zihnindeydi.  

ACI VE ÖFKE HAKİM  

Amasra girişinde gökyüzüne süzülen zehirli gazın havaya karıştığı, yaşanan faciadan kaynaklı tutulan yasın da tüm ilçeye çöktüğünü görüyoruz. Çakarlı araçlarla art arda kente gelenler ve polisin güvenlik önlemleri nedeniyle kent sakinlerinin alana gelmesi engelleniyor. Sohbet ettiğimiz bir yurttaş, "Sabah Bartın’dan yola çıktım ama o kadar trafik ve güvenlik önlemi vardı ki geri dönmek zorunda kaldım. Acımız büyük, tüm siyasilere karşı öfkeliyiz” sözleriyle duruma tepki gösteriyor. Karmaşa ve acının hakim olduğu maden sahasında görüştüğümüz gazetecilerin birçoğu da ailelerin öfkeli olduğunu ve gazetecilerle görüşmek istemediğini dile getiriyor.  

Maden alanında kömür tozlu çamura bulaşmış siyah makam araçlarından inen ve etrafı temiz takım elbiseli korumalarla kapalı yetkililer, ölümün "kader" olarak görüldüğü işçilere dair peş peşe açıklama yapıyor, acılı olduklarını söylüyor. Ancak hiçbiri, 41 cana mal olan facianın sorumlularına dair tek kelime sarf etmiyor. “Kaderin planına inanırız” diyen AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleri ise, işçi yakınları, gazeteciler ve sendika temsilcileri tarafından “Bize kaderse, ona neden kader yok” sözleriyle karşılık buluyor.  

OĞLUNU YİTİREN ANNE: EVİME ATEŞ DÜŞTÜ

Alanda edindiğimiz gözlem ve bilgilerin ardından ailelerin yanına doğru yola koyulduk. Biri 13, diğeri 6 yaşında iki çocuk ardında bırakan 38 yaşındaki Öner Yıldız’ın ailesi, definden sonra taziyeleri kabul ediyor. Öner'in annesi, yaşadığı acı ve öfkeyi, "Ben reklam neyim istemem, benim evime ateş düştü” sözleriyle ifade ediyor. Gözlerinden yaş eksik olmayan annenin "24 Ekim’de doğum günüydü yavrumun” sözleri uzun bir sessizliğe neden oluyor. 

Tüm gece Öner'i beklemekten bitap düşen aileye, yakınlarının madende ne zaman işe başladığını soruyoruz. Aile, Öner’in 2019’da madende çalışmaya başladığını söylüyor. Sohbet sırasında Öner’in babasının da uzun süre aynı madende çalıştığını öğreniyoruz. 2019 yılında yayınlanan Sayıştay raporunu sorduğumuzda şaşıran ve rapordan haberdar olmadığını söyleyen Öner'in abisi, “Şu anda hepsi kapalı kutu” diyor. Bu sırada söze giren baba Yılmaz Öner, “Kimse patronları suçlamaz, daha önce de ölen kişiyi suçladılar” diyor. Babanın sözleri yıllardır devam eden cezasızlık politikasının toplumda nasıl yer edindiğini ve adalete olan inançsızlığı gösteriyor. Haksız sayılmazlar: Soma’da 301 işçinin hayatını kaybettiği facianın sorumluları 8 gün cezaevinde yatıp çıkarken, aileler ise tekmelenmişti. Öner'in taziyesinden kalktığımız sıralarda da anne, taziyeye gelen komşularını sarılıp, “yavrum gitti” sözleriyle yaşadığı acıyı haykırıyor.  

‘ANNEM İÇİN AYAKTA DURMAM LAZIM’

Ardından facida yaşamını yitiren 42 yaşındaki Rıdvan Acet’in evine doğru yola koyuluyoruz. Camlarından taziyeye gelenlerin görüldüğü evin girişinde oğul Emrullah Acet karşılıyor bizi. Oğul Acet, "41 kişi demek 41 aile demek. 41 kişi şu an yetim öksüz kaldı” diye başlıyor söze. Acet, sohbetin devamında nasıl hissettiğine dair sorumuzu,  "Annem ve kardeşim var. Onlar için ayakta durmamam lazım. Değişik, karmaşık duygular içerisindeyim” sözleriyle yanıtlıyor.

Acet'in de 2019’da açıklanan Sayıştay raporundan haberi yok. Acet, rapora dair şaşkınlığını, "Böyle bir sorun varsa ve bunu 3-4 senede halledemedilerse bu bir ihmal. Bu kadar şehit olduktan sonra bu ihmali yapsan ne olur yapmasan ne olur. Keşke böyle bir patlama olmasaydı” sözleriyle dile getiriyor. Aynı acı ve öfkenin hakim olduğu taziye evinden ayrıldıktan sonra bir kez daha maden alanına yönümüzü çeviriyoruz. 

'CEZASIZLIK' ENDİŞESİ

Siyasetçi ve hukukçular alana gelmeyi sürdürüyor. Her facianın ardından sarf edilen "hesabı sorulacak" ve "cezasız kalmayacak" söylemleri yankılanıyor alandan. Ancak 41 kişiye mezar olan alanda tam olarak neler yaşandığına dair henüz net bilgilerin açıklanmaması, tek bir kişinin dahi gözaltına alınmaması, ütülü takım elbiseleriyle "kader" açıklamaları yapan yetkililerin tutumu ilerleyen süreçte benzer bir cezasızlık politikasının yürütüleceği görüşünü güçlendiriyor. Muhalif hukukçu ve hukuk örgütleri faciadaki ihmaller ve delillerin karartılmaması için çabalayacaklarını söylese de sorumluların bir kez daha "cezasızlıkla" ödüllendirileceği yapılan açıklamalarla ortaya çıkıyor.

MA / Yüsra Batıhan

Editör: Haber Merkezi