İSTANBUL - Cumhuriyetin demokratikleşmesinin önemine işarete eden yazar Mehmet Altan, “Demokartik Cumhuriyet”i konuşmanın tam zamanı olduğu belirterek, bu fikri hayata geçirecek olanın ise halk olduğunu söyledi. 

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, iktidarın hedef göstermesi sonucu Halkların Demokratik Partisi (HDP) hakkında kapatma talepli hazırladığı iddianameyi 17 Mart 2022’de Anayasa Mahkemesi’ne  (AYM) sundu. 31 Mart’ta iddianame değerlendiren AYM, usul eksiklerini tespit ederek, iade etti. Şahin’in tekrar düzenlediği iddianamyi, AYM bu kez 21 Haziran’da oy birliği ile kabul etti. 

HDP yazılı savunmasını 5 Kasım 2022’de AYM’ye sunarken, Şahin ise açılan davaya ilişkin 29 Kasım’da esas hakkındaki mütalaasını mahkemeye teslim etti. HDP’nin savunmaları ile dava süreci devam ederken, Şahin, 19 Aralık’ta bu sefer ise siyasi partilere 10 Ocak’ta yapılacak Hazine yardımının öncesi HDP’nin bu yardımdan yoksun bırakılmasına dair talepte bulundu. Bu talebe ilişkin 5 Ocak’ta kararını veren AYM, HDP’ye yapılması beklenen hazine yardımına geçici bloke koydu. Bunun yanı sıra HDP, AYM’ye kapatma davasının seçim sonrasına bırakılması için başvuru yaptı. 26 Ocak’ta başvuruyu karara bağlayan AYM, talebi reddederek, 14 Mart’ta HDP’nin esas hakkında sözlü savunma yapmasını kararlaştırdı.

Yaşanan bu sürecin ardından HDP, 4 ve 5 Şubat’ta PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Türkiye ve Kurdistan halklarının birlikte yaşayabileceği “Demokratik Cumhuriyet” formülünü odağına alan konferans düzenledi. Yazar ve aynı zamanda HDP Danışma Kurulu üyesi Mehmet Altan ile iktidarın siyasi yasaklarına, yargının tavrını ve “Demokratik Cumhuriyet” konferansını Mezopotmaya Ajans'na  konuştu.

KAPATILMAYA YANIT NE OLDU?

Söz konusu kapatma sürecinin hukuksal bir süreç olmadığını ve siyasi baskı sonucu başlayan ve süren bir süreç olduğunu dile getiren Altan, bu durumun “köhne anlayış”ın ürünü olduğunu söyledi. İktidarın bu yol ile seçimi ve seçim sonuçlarını dizayn etmeye çalıştığını belirten Altan, bu durumun baskıdan beslenen rejimlerin sürekli olarak başvurduğu bir yöntem olduğunu aktardı. Altan, “Kendi seçim sath-ı mahallinde avantaj sağlayacağını var saydığı bir zorlama uygulamadır. 20 yıl öncede Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) kapatılmıştı.  HADEP’in oyu yüzde 4’tü. Bugün HDP’nin oyu yüzde 13-14’lerde konuşuluyor. Türkiye, baskıları, hukuk dışı uygulamaları, halkın oy verdiği partileri kapatmayı denedi ama sonuç alamadı. Bundan sonra da sonuç vermeyecektir” diye kaydetti.

YAPILAN HESAPLAR  

HDP’nin kapatılmak istenmesine dair amaçlar olduğunu da işaret eden Altan, “‘HDP’yi HADEP gibi kapatırsak siyasi bir rant sağlayabilir miyiz?  Seçmenini dağıtabilir miyiz? Acaba bu karmaşa, kaotik ortamda seçimlerde biraz daha kendimizi güçlü hissedebilir miyiz?’ gibi hesaplar var. Ama bunların hiçbiri sonuç alıcı hesaplar değil. 7 milyonun partisini yok saydığınız zaman 7 milyon insanın bilincini, kararlılığını, hayata bakışını da yok saymış oluyorsunuz.  Ancak bunu değiştiremezsiniz boşuna çaba sarf etmiş olursunuz” dedi.

'EMİR ALAN YARGI HAREKETE GEÇTİ'  

HDP’nin Türkiye’nin üçüncü büyük partisi olduğunu belirten Altan, kapatılmasını ilk olarak tehditler ile gündeme getiren MHP’li Bahçeli’nin ve partisinin HDP kadar oy alamadığını söyledi. Bunun düşmanlık olduğunu ve kapatılmasını dair tehditler ardından yargının harekete geçtiğini söyleyen Altan, bunun “dehşet verici” olduğunu belirtti. Altan, “Yargı denen bir şey kalmadı, yargı siyasallaştı. Yargı siyasal iktidarın emrine girdi ve bu siyasi emirlerle karar alan bir mekanizmaya dönüştü” diye belirtti.

İKTİDARIN APARATI

15 Temmuz 2016’da düzenlendiği iddia edilen askeri darbe ile birlikte yargının hukuku “öldürdüğü ve boğduğunu” ifade eden Altan, yargının siyasallaştığnı ve bir aparat haline dönüştüğünü söyledi. Altan, ayrıca Kürt sorununun Türkiye’nin demokrasisi önündeki en büyük engel olduğunu dile getirdi. Altan, “Kürt sorunu çözülmeden Türkiye’nin demokratikleşmesi mümkün değil. HDP, Kürt sorununun demokrasi çerçevesinde aşılması, çözülmesi, sonuca ulaşması açısından çok önemli bir işlev görmektedir. Bugün HDP en büyük baskının hedefi halinde. Üyeleri gözaltına alınıyor,  seçilmiş milletvekilleri, belediye başkanları vs. tutuklanıyor” şeklinde konuştu.  

‘GÜCÜ NEDENİYLE KAPATILMAK İSTENİYOR’

Buna rağmen HDP’nin Türkiye’nin en önemli ve güçlü partisi konumunda yer aldığını ifade eden Altan, “HDP kimi adres gösterirse, o cumhurbaşkanı seçilecek. Yani bir sürecin demokratikleşmesinin önünü kesmek hukuk devletine, demokrasiye bıçak çekmekle aynı şey. HDP’nin de şu anki en büyük gücü demokrasiyi derinleştirmek, demokrasiyi uygulatmak hukuk devletinin gereklerini yerine getirmektir. Çünkü seçmen ağırlığı itibariyle tarihinin en güçlü aşamasında. Şimdi de kapatarak bu gücü elinden almak istiyorlar” dedi.

‘CEHENNEMİN KAPILARINI KAPATMAMIZ GEREKİYOR’

“Türkiye çürümüş, dibe vurmuş durumda” diyerek, sözlerini sürdüren Altan, “Türkiye’yi bu çürümeden, bu dibe vuran, bu savrulmadan, bu baskıdan, bu zulümden, bu sefaletten kurtaracak siyaset kurumudur. Ama maalesef siyaset kurumu da çürümüş durumda, onun için bizim muhalefet veya iktidara bakmak yerine, çürümüş olan siyaset kurumunun nasıl yenileceğine bakmamız lazım. Muhalefet veya iktidar bunlar birbirinden çok farklı, çok ayrı unsurlar değil. Hem muhalefet partileri hem de iktidar, siyasi partiler yasası bağlamında 12 Eylül rejiminin hukukuna göre kurulmuş ve o dönemin kalıntılarından ibaret bir siyaset kurumudur. Biz onu değiştirelim derken daha da korkunç bir yere gittik. Onun için ilk önce 12 Eylül rejimini arar hale geldiğimiz ortamın, yani cehennemin kapılarını kapatmamızı sağlayacak bir araç lazım. Onun için ilk yapılacak iş siyaset kurumunun demokratikleştirilmesi, yeniden düzenlenmesi ve temel hak ve özgürlükler üzerinden, ırk, mezhep, dil ve din üzerinden siyaset yapılamayacak bir hale gelmesini sağlamak gerekiyor” dedi. 

‘EN ÖNEMLİ MESELE’

Altan, bütün bunların değişiminin Cumhuriyetin demokratikleşmesi ile mümkün olduğunu dile getirdi. Bu doğrultuda Avrupa Birliği (AB) üyelik için Türkiye’nin önüne koyduğu pusulayı, ilerleme raporlarını, hümanizmi ve teknolojik gelişmeleri dikkate almanın yararlı olacağını ifade eden Altan, “’Demokratik Cumhuriyet’ deyince çağın sorunlarını çözmeyi hedefleyen bir zihniyetle Türkiye’yi özgürlüğe ve refaha götürmeyi anlıyorum. Ben 1991’den beri dile getiriyorum. En önemli mesele cumhuriyetin demokratikleştirilmesidir.  Şu anda tarihsel bir noktaya da geldik. Çünkü sistem çürüdü, dibe vurdu” diye vurguladı.

TOPLUM ÇIKIŞ ARIYOR

Toplumun bir çıkış aradığını ve düzen partilerinin de cumhuriyetin demokratikleşmesinden söz ettiğini işaret eden Altan, şöyle devam etti:  “Askeri vesayeti ve sivil vesayeti gördük. Gidecek bir yer kalmadı. Yatay bir geçiş yaptılar, demokrasi olmadığı için. Askeri demokrasiden sivil demokrasiye geçildi. Türkiye halkı bunu denedi ve gördü. Peki şu an eksik olan nedir Türkiye’de? Demokrasi eksik. Demokrasi eksik olunca, insan eksik oluyor. İnsan eksik olunca, bireyin özgürlüğü ve refahı eksik kalmış oluyor. Bunları oluşturacak olan şeyin hukuk devleti, demokratik bir cumhuriyet olduğunu Türkiye daha fazla algıladı ve reçete olarak kabul etme noktasına geldi” ifadelerini kullandı.

‘KAYBEDENLER KURAR’

Altan, Demokratik Cumhuriyet fikrinin anlaşılması için konuşulması ve tartışılması gerektiğini kaydetti. “Demokratik Cumhuriyeti Türkiye halkı kurar” diyen Altan, “Çünkü bütün bu süreçlerde kaybedenler, düzenin dışarıya aktığı kitleler ve halktır. Bu günkü mevcut çürümenden dolayı kaybedenler kuracak. Dünya sıralamasına baktığımız zaman en fukara halk biz olduk baskı altında yaşayan biz olduk. Onun için en nihayetinde bunu kuracak olan da halkın bizatihi kendisidir. Önemli olan bunu formüle edecek bunun öncülüğünü yapacak olanın herkesin açık ve net bir şekilde anlayacağı şekilde anlatması gerekiyor” dedi.

  

ŞİMDİ DEMOKRATİK CUMHURİYET ZAMANI

Devletin “Demokratik Cumhuriyeti” istemediğinin altını çizen Altan, “Devlet dediğimiz kim? Ben hala anlamış değilim. Devlet dediğimiz silahlı bürokrasi ise o da kendi çıkarına bakıyor. Aparatı kendi lehine kullanabileceği bir anlayıştan gelen birisinin bütün toplumu bütün vatandaşlarını sarmalayacak bir noktaya o aparatı taşıması bugüne kadar gösterdiği bir refleks olmamıştır. Bizde devlet olma ve millet olma sürecini tamamlamamış bir ülkeyiz. Burada gerçek bir devlet yok! Olsa buralara gelmeyiz. Onun için çıkışı yok; cumhuriyeti demokratikleştirme nihaidir. Zaman sorunları çözmek için uygulayacağımız formülü anlatma ve konuşmaktır. Konuşarak nasıl büyük bir kar sağlayacağını somutlaştırarak, yaygınlaştırmamız lazım. Zaman tam onun zamanı işte” şeklinde konuştu.

MA / Mehmet Aslan

Editör: Haber Merkezi