Suriye ve Kürtler Türkiye, bir taraftan milliyetçi-muhafazakâr politik eksende inşa ettikleri Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi yoluyla devleti yeniden yapılandırırken diğer taraftan başta Kürt Sorunu olmak üzere bir dizi sorunda “kapatılan kapıları” açma yoluna gider mi? veya gitmek zorunda kalır mı? gibi sorular sıkça ortaya atılıyor. İnsanların bu ve benzeri sorularına son dönemde birbirine paralel iki alanda yaşanan gelişmeler neden oluyor.

Suriye ve Kürtler

Türkiye, bir taraftan milliyetçi-muhafazakâr politik eksende inşa ettikleri Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi yoluyla devleti yeniden yapılandırırken diğer taraftan başta Kürt Sorunu olmak üzere bir dizi sorunda “kapatılan kapıları” açma yoluna gider mi? veya gitmek zorunda kalır mı? gibi sorular sıkça ortaya atılıyor.

İnsanların bu ve benzeri sorularına son dönemde birbirine paralel iki alanda yaşanan gelişmeler neden oluyor. Bu gelişmeler aynı zamanda Kürt meselesinde Ortadoğu’nun kritik bir eşiğe dayandığını gösteriyor.

İlki, Çözüm Süreci’nin bitirilmesiyle Türkiye 2015 yılının ilk yarısından itibaren içeride dışarıda Kürt karşıtlığına varan, “Kürtler vardır ama haklarını kullanmaları Türkiye için tehdittir” anlayışının, Kürt politikasının sosyal, siyasal, kültürel ve toplumsal sonuçlarını Türkiye’nin kaldırma kapasitesinin sonuna gelmiş olmasıdır. Veya böyle farz edilmesidir.

1 Kasım ve 24 Haziran seçimlerinde ve 16 Nisan referandumunda Kürt illerinde HDP oylarındaki düşme eğilimine rağmen 24 Haziran seçimlerinde seçim barajını aşması ve Meclis’in üçüncü büyük parti grubu olmayı başarması insanları bu konuda gereğinden fazla umutlandırdığı gözleniyor. Üstelik OHAL koşullarında hareketin neredeyse bütün yöneticilerinin ve kadrolarının cezaevinde olduğu böylesi bir dönemde bu gerçekleşti.

Beka sorununun sonu mu?

Türkiye’nin Kürt sorununda izlediği güvenlikçi politikaların, Kürtlerin her türden siyasal varlığını tehdit olarak algılayan yaklaşımı siyasal miladın