T24 Yazarı Hasan Cemal "Aysel Tuğluk acısı..."bugünkü köşesine taşıdı. Aysel Tuğluk, Kandıra cezaevinde bir hücrede eriyor, demir parmaklık arkasında tükeniyor, yitip gidiyor. Farkında mısınız! 2017 yılı Eylül ayı ortaları... Ankara'da Batıkent İncek mezarlığı... Hatun Hanım bu mezarlığa evinin penceresinden bakar, "Ölünce beni buraya gömün" dermiş, vasiyeti böyleymiş... Hatun Hanım, Aysel Tuğluk'un annesi. HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Tuğluk Kocaeli'nde hapis... Hatun Hanım hayata veda edince, özel izinle Ankara'ya geliyor, anasının cenazesine... Mezarlıkta sloganlar patlıyor: Buraya Kürdü, Aleviyi, Ermeniyi gömdürtmeyiz! Bağırıyorlar: Burası Kürt mezarlığı değil, Alevi mezarlığı değil! Sloganlar susmak bilmiyor: Burada şehit cenazesi var, buraya terörist cenazesi gömdürmeyiz! Bağırıyorlar: Gömerseniz de çıkartır parçalarız! Alevi bir Kürt olan 78 yaşındaki Hatun Tuğluk'un cenazesine katılanların üstüne taş sopa fırlatıyorlar. Mezarı tahrip ediyorlar. Saldırı durmayınca, Hatun Hanım'ın vasiyeti yerine getirilemiyor. Cenaze kabrinden çıkarılıyor, toprağa verilmek üzere aile tarafından Dersim'e götürülüyor. Aysel Tuğluk anasıyla gidemiyor memleketine, çünkü cezaevinden izin çıkmıyor. HDP sözcüsü Osman Baydemir anlatıyor: Cenaze mezarlığa ulaştığı andan itibaren önceden örgütlenmiş bir faşist güruhun saldırısına maruz kaldık. Bir buçuk saat boyunca taş ve sopalarla mezarlığa giren ve kabri tekmeleyen saldırganlara yönelik hiçbir polis müdahalesi olmadı. Tek bir gözaltı bile yok. Böyle bir zihniyet bu ülkeyi yönetemez. Böyle bir zihniyet Türk'ü, Aleviyi, Kürdü bir arada yaşatamaz. Ahmet Türk'ü dinliyorum: Anlatacak kelime bulamıyorum. Bu bir vahşettir. Bu bir linçtir. Polisler seyrediyordu. Cenazeyi gömmüştük, çıkardık. Akıl alır gibi değil. Kırk elli yıldır bu memlekette siyaset yapıyorum. Bu kadar acı yaşadım, bu kadar acıya tanık oldum, ama böylesine ilk defa şahit oluyorum. Aklım, havsalam almıyor. Sırrı Süreyya Önder'i dinliyorum: Neler gördük bu memlekette, ama nefsime bu kadar ağır gelen bir olay yaşamadım. Demek, Kürt anaları bu topraklarda gömülemeyecek. Demek, bu topraklarda Kürt analarına mezar yok, onlara mezar da esirgenecek. Bu hiçbir şeye benzemez. Bu bir kopuştur! Şu cümleleri alt alta koyun: Bu zihniyet Türk'ü, Aleviyi, Kürdü bir arada yaşatamaz. Parçalanmak ancak böyle olur. Toprağın altında buluşmayı bile beceremiyorsak daha ne olacak? Bu bir kopuştur! Bu köşede çıkan 14 Eylül 2017 tarihli yazım şöyle noktalanıyordu: Bu kopuş tankla tüfekle, güvenlik politikalarıyla engellenemez. Hapishaneler ağzına kadar Kürt siyasetçilerle doldurularak engellenemez. Başkentin göbeğinde, bir Kürt Alevisi ana, 78 yaşındaki Hatun Tuğluk bugün artık toprağa verilemiyorsa, çekin kuyruğunu gitsin. Türkiye büyük bir hızla cehennem kuyusuna çekiliyor. Aysel Tuğluk'un, ailesinin derin acılarını paylaşıyorum, yaşananları lanetliyorum. Aysel Tuğluk bugün hâlâ cezaevinde. Tek başına bir hücrede... Ve alzheimer... Onun demir parmaklık arkasında yaşadığı acıları hissetmeye, anlamaya çalışın. Ne kadar hissedebilirseniz, Kürt sorunu nedir? o kadar anlayabilirsiniz. Oya Baydar'ın satırlarıyla noktalıyorum yazımı: Annesine Ankara'da bir mezar yeri bulamayan, anacığının cenazesinin mezardan çıkarılışına tanıklık eden Aysel Tuğluk, acısını hafızasını kapatarak, unutarak dindirmeye çalışıyor. O gün bugün Kandıra cezaevinde bir hücrede eriyor, adım adım tükeniyor, yitip gidiyor. Farkında mısınız!