HDP hakkındaki kapatma davası sürerken hesaplarına bloke konuldu. İktidarın ve ortağının telkini sonucu açılmış bir dava olsa da HDP’den savunması alınmamışken ve önceden hazırlanmış bir iddianame ve sürmekte olan bir dava söz konusu iken hukuk bir kenara bırakılarak hazine yardımlarının alelacele bloke edilmesinin tek izahı var, o da iktidarın seçime giderken her türlü hukuksuzluğu ve yaptırımı kendine hak görmesidir.

90’lı yıllarda bir general vardı, Doğan Güreş, onun meşhur bir sözü vardı. “Tansu Hanım tak emrediyor, biz şak operasyonu yapıyoruz” demişti ve adı “tak şak paşa”ya çıkmıştı. Ne yazık ki günümüzde, yargıyla iktidar ilişkisi bu duruma getirildi. İktidar yargı mekanizmasını neredeyse tepeden tırnağa düzenledi ve yargıyı iktidarını uzatmanın bir dayanağı yapmak istiyor. “Tak şak…”

Artık herkes biliyor ki bu kararlar iktidarın tayin ettiği kurullarda konuşulup kararlara bağlanıyor ve ardından hukuki çerçevesi oluşturuluyor. Dahası var. İktidarın küçük ortağının başındaki zatı muhterem, istedikleri kararları vermeyecekse AYM’nin de kapatılmasını istediğini biliyoruz. Artık herkes biliyor ki hukuk siyasi iktidarın ömrünü uzatmaya hasredilmiş bir araç haline getirilmiş durumda.

Dolayısıyla HDP’nin hazine hesaplarına bloke kararı verilmesi kimseyi şaşırtmadı. Ve aynı zamanda bu kararın önümüzdeki günlerde görülecek kapatma davası için de bir hazırlık anlamına geldiği daha şimdiden konuşulmaya başlandı.

Ancak bir hatırlatma yapalım; bilindiği gibi, geçmiş on yıllar içinde onlarca parti kapatıldı. Kürt sorununun demokratik çözümünde ısrar eden partiler ise baş hedef oldu. 7, 8, belki de on parti bu sorundan dolayı kapatıldı. Peki ne oldu? Ne kazandılar?

Yine yaşanarak görüldü ki geçmiş iktidarların hiçbiri bu amaçlarında başarılı olamadı. Yani parti kapatmak onların ömrünü uzatmadığı gibi her biri tarihin tozluğundayken, kapatılan partilerin her biri bugün bir biçimde yollarına devam ediyor. Kapatılan her partiyle birlikte ne Kürt halkının demokratik iradesi yok edilebildi ne halkın büyüyerek ileriye taşınan barış, demokrasi ve özgürlük mücadelesi…

Ancak belli ki bunu AKP de denemek istiyor. HDP’yi kapatarak ömürlerini uzatmanın yolunu bulacaklarını düşünüyorlar.

Olasılıklarla uğraşmanın gereği yok. Bunca hukuksuzluk varken ve iktidar yargıyı kendi iktidarının garantisini sağlayan bir araç haline getirme çabası içindeyken HDP hakkında açılan kapatma davasının nasıl sonuçlanacağını tahmin etmek hiç de zor değil. Önceki gün verilen gasp kararıyla birlikte bu durum daha da somut hale gelmiştir. Görünen o ki Türkiye’nin TBMM’deki 3. partisi olan HDP’yi kapatacaklar.

HDP’nin hazine hesaplarının gasbedilmesi kararının verildiği gün bir araya gelen altılı masayı ve onun bileşenlerini de HDP’ye yönelik suçlamalar ve hukuksuz kararlar üzerinden korkutmak, etkisiz kılmak, köşeye sıkıştırmak istiyorlar. Doğrusu bu amaçlarında başarısız oldukları da söylenemez. Zira altılının aynı günkü toplantıdan sonra yayımlanan bildiride HDP’ye yönelik bu hukuksuzluğun bir cümleyle bile yer bulmaması başka nasıl izah edebiliriz ki…

AKP’nin 20 yıllık iktidarını sonlandırmakta kilit bir role sahip olan emek ve özgürlük güçlerini, HDP’yi bertaraf etmeyi iktidarı için elzem gören iktidar karşısında demokrasi savunulamıyor. HDP’ye yönelik bu saldırının karşısında duramıyorlar. AKP’yi iktidardan etmede tarihi rol oynayacak olan HDP’nin yanında yer alamıyorlar, destek sunamıyorlar. HDP’nin halkın gücüyle, halkın oylarıyla, yılların birikimi ve mücadelesiyle kazandığı 55 belediyeye kayyum atandığını yüksek sesle ve ortak bir tutum haline getirerek dile getiremiyorlar. Halk iradesi hukuksuz bir yolla gasbediliyor diye ayağa kalkmıyorlar. Halkın iradesinin yerine devlet iradesi, daha doğrusu AKP-MHP’nin memurları atandığı gerçeği karşısında açık tutum alamıyorlar. İmamoğlu’na yapılanın da oradan gelen cesaretle sürdüğünü göremiyorlar ya da bunun gereğini yapamıyorlar.

Altılı masa böyle davrandıkça saldırılar onlara daha yöneliyor. HDP, emek ve özgürlük güçleri bu saldırıların üstesinden gelecektir, ancak aynı zamanda altılı masanın çokça sözünü ettiği demokrasi, hak, hukuk konularındaki çifte standardını görmüş olacak ve altılının nasıl bir gelecek öngördüğünü de somut olarak değerlendirmiş olacaklar. Ancak bu değişmelidir. Altılı masa bu gelişmeler karşısında HDP’nin yanında açık tavır sergileyerek yer almalıdır. Bu kararı altılı olarak protesto etmeliler. HDP’nin, TBMM’nin 3. büyük partisi olduğunu, TBMM’nin iradesini savunacaklarını açıklamalıdırlar.

Önümüzdeki sürecin kaderine belirleme gücüne sahip olan HDP’ye yapılanın, önümüzdeki seçim sürecinde iktidarı gasp demek demek olduğunu bilerek hareket etmelidirler. Her şeyi bir yana bırakalım; HDP’nin, Emek ve Özgürlük İttifakının 20 yıllık AKP iktidarının sonunu getirmedeki çabasını ve önemini görerek tutum almalıdırlar.