HDP’den sonra CHP hedefte. Fezlekeler sıralandı; Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun dosyası en üstte… Tükendikçe saldırganlık artıyor, daha da artacak… Önce şunu söyleyelim; aslında CHP kendi eliyle ördü bu süreci. İçinden çıkma çabası gösterse de Erdoğan’ın eline bu kozların geçmesinde CHP’nin büyük sorumluluğu var. O dönem tarihi bir hata yaptı. 

Kılıçdaroğlu ve CHP şimdi destek sunduğu, o çıkmasını sağladığı yasayla boğulmak isteniyor. Erdoğan ipi sıktıkça sıkıyor.

AKP o yasayı CHP’nin desteğiyle TBMM’den geçirmiş ve arkasından HDP’ye karşı bir hücum başlatmıştı. Talimatlar veriliyor, yargı gereğini zaman yitirmeden yapıyordu. Dokunulmazlıkların kaldırılması sonrasında HDP’lilerin fezlekeleri sıralandı, dosyalar dizildi. Eller kalktı indi, milletvekilliği düşürülen HDP’liler hapse gönderildi. HDP Eski Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ, diğer milletvekilleri onlarca yıl cezalara çarptırıldılar. Şimdi sayısını bile bilmiyoruz içerideki HDP’li milletvekillerinin. HDP’nin ne belediye eş başkanları ne il ve ilçe başkanları ne belediye meclis üyeleri ne de politik temsilcileri bırakıldı. HDP büyük bir saldırı dalgası altında kaldı. Yıllardır sürmekte olan bir saldırı dalgası… Başka bir parti olsaydı şimdiye kadar çok farklı sonuçların yaşanacağı bir durum… HDP direndi. Kürt halkı ve Türkiye’nin her dilden ve her inançtan demokratik güçleri direndi.

CHP, HDP’ye yönelik yıllardır süren saldırganlığa ve hukuksuzluğa da olması gereken tepkiyi göstermedi. Şimdi sıra CHP’de. HDP’ye kapatma davası açanlar ve muhalefeti bölüp parçalayarak yanına çekmeye başaramayınca, CHP’ye baskıyı arttırmaya karar verdiler. Erdoğan-Bahçeli buluşmalarında CHP’ye saldırılar önemli yer tutsa gerek. Bu günlerde saldırılar daha da arttı. 

CHP lideri Kılıçdaroğlu ve 7 CHP’li vekil için TBMM’ye fezlekeler gelmiş olması yeni sürecin başlangıcı gibi görünüyor. Ana muhalefet partisi CHP’nin soru sormasına bile tahammül gösterilmiyor. “128 milyar dolar nerede?” sorusu yazılı pankartlar, afişler suç unsuru sayılıyor. CHP’nin il ve ilçe binaları saldırı kuşatması altında. Gece, sabaha karşı, gündüz, sabah akşam… Günün ve gecenin her saatinde CHP örgütleri basılıyor. AKP’nin talimatlarıyla hareket eder hale gelmiş olan yargı ve güvenlik birimleri pankartları indirme timine döndü. Savcılar hızlı, polis hızla harekete geçiyor. Savcıyla, polisler, vinçlerle, iş makineleriyle süren bir kuşatma… Devlet, CHP’ye karşı harekete geçirilerek, adeta bir gövde gösterisi yapılıyor. Parti binaları “güvenlik güçleri” tarafından kuşatılıyor, özel hareket timleri çatıdan, balkondan, duvardan uzanıyorlar, o pankartlar indiriliyor. Evler, bürolar basılıyor, balkonuna, duvarına “128 milyar nerede?” sorusunu soran o pankartı asmış olanlar hedef haline getiriliyor. 

Yağma hasanın böreği misali yağmalanmış ülke kaynaklarına ilişkin hiç kimse bir soru sormasın istiyorlar. İhaleler, 5 maaş, huzur hakkı, yolsuzluklar büyüdükçe tepki de büyüyor. Ve HDP üzerinden sürdürdükleri “vatan, millet, bayrak” propagandası boşa çıkınca, meselenin esasının yağmacı zihniyetin baskıyla, tek adam yönetimiyle iktidarını sürdürme hesabı olduğu anlaşıldıkça yeni baskı çareleri arar oldular. Despot yönetim, sömürü ve yağma sürsün istiyorlar. 

Ancak bu öfke, CHP’ye yönelik bu saldırganlık sadece “128 milyar dolar nerede?” pankartından dolayı değil. Başka birçok nedeni var. AKP-MHP iktidarı güç kaybettikçe, tükenişe doğru hızla yol aldıkça ve muhalefet, yetersiz de olsa bir istikrar içinde ortak hareket ettikçe çılgına dönülüyor. Bunu amiraller bildirisinde de gördük. İçişleri Bakanı CHP’yi hedef gösterdi, sonra Erdoğan, sonra hep bir ağızdan CHP ile emekli amirallerin darbe hesaplarından bahsettiler. Ve tam bir fiyasko… Ancak ikinci amiraller operasyonu ile bu iddia sürdürülmek ve CHP’nin darbeyle, darbecilerle bir hesap içinde olduğu algısı yaratılmak isteniyor. Bu süreçte, CHP için kapatma davası gündeme getirilirse, “HDP de Anayasa Mahkemesi de kapatılsın” diyen Bahçeli’nin, “CHP de kapatılsın!” çağrısı yapması hiç şaşırtıcı olmaz. 

Tüm bu gelişmelerin gösterdiği, tek adam yönetiminin çaresiz olduğudur. İç ve dış politikada iflas etmiş bir AKP var. Ancak mutlu azınlık iktidardan vazgeçmiyor. Saray iftarlarını gizlemek için göstermelik emekçi, yoksul evlerinde iftar açıyorlar. Valiler, kaymakamlar törenlerle patates soğan dağıtıyor. Saray’da yaşayanlar, kulübelerdekileri yurttaşı soğana patatese muhtaç hale getirdiler. Diğer yandan tek çaresi şiddet olan bir yönetim var. Tükeniş onları daha da saldırganlaştıracaktır. Olmadık yollara, yöntemlere başvuracaklar. Soru sormaya bile tahammül gösterilmeyen daha da karmaşık bir sürece doğru yol aldığımız görülüyor. Dün HDP’yi hedefe koyan AKP-MHP iktidarı şimdi CHP’yi hedefe koyarak saldırı alanını genişletmiş oldu. Bu aynı zamanda muhalefete bugüne kadar olduğundan çok olanak demek. Ve muhalefete eski ayak bağlarından, korkularından süratle çıkmasını dayatıyor. Yapılması gereken tüm muhalefetin, Türkiye halklarının, işçi ve emekçilerin ekonomik, sosyal, siyasal taleplerini formüle eden bir demokratikleşme programıyla ortaya çıkmasıdır.