DİYARBAKIR - Yüzde 96 engelli raporuna rağmen tutuklanan ve tahliyesine 10 gün kala yaşamını kala yaşamını yitiren Zülfü Yıldırım’ın, “Ölüme terk edilmekle yüz yüzeyim” uyarısına rağmen tahliye talebinin reddedildiği öğrenildi.

MA'nın haberine göre; Elazığ 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde zorunlu olan kaygan süngerli terlik yüzünden merdivenlerden düşüp başını sert zemine çarparak yaralanan ve ambulansın 25 dakika geç gelmesi sebebiyle 13 Ağustos’ta yaşamını yitiren Zülfü (İbrahim) Yıldırım’ın, ölüme terk edildiği ortaya çıktı. 

Tunceli 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği 7 yıl 6 aylık hapis cezası nedeniyle 2012’de tutuklanan Yıldırım, cezasının 10’uncu ayında sağlık sorunları nedeniyle tahliye edildi. Bu sürede tümör nedeniyle beyninden 2 kez, kalp yetmezliği nedeniyle kalbinden de bir kez ameliyat olan Yıldırım, cezasının Yargıtay tarafından onanmasıyla Ekim 2017’de tekrar tutuklandı. 2 beyin, bir kalp ameliyatı geçiren, bir gözünde görme yetisini tamamen yitiren, diğer gözünde ise yüzde 49 görme kaybına uğrayan Yıldırım, kalp yetmezliği, işitme kaybı, tansiyon, gastrit, ülser, tiroid, hipertiroid, eklem aşınması, prostat, egzema, anksiyete, kireçlenme gibi birçok hastalıktan dolayı verilen yüzde 96 engelli raporuna rağmen cezaevine gönderildi.

SAĞLIK KONTROLLERİ YAPILMADI 

Baston olmadan yürüyemeyen Yıldırım, cezaevinde arkadaşlarının yardımıyla yaşamını idame ettirmeye çalıştı. Hastalığı cezaevinde iyice katlanılmaz hale gelen Yıldırım, 2018’de ceza infazının hastalıklar sebebiyle ertelenmesini talep etti. Bunun üzerine Elazığ Tıp Fakültesi Hastanesi’ne sevk edilen Yıldırım’a “Tetkik ve tedavisinin yapılabildiği takdirde cezaevinde kalabilir” raporu verildi.  Ancak, koronavirüs salgını sürecinde uygulanan izolasyon nedeniyle Yıldırım’ın son 4 ayda ne tetkikleri ne de sağlık kontrolleri yapıldı. Yaşamını yitirmeden 2 hafta önce öksürme nöbetleri sırasında kan kusan Yıldırım, sağlık kontrolünden geçmek için 1 Ağustos’ta yazdığı dilekçedeki talebi, ancak bir hafta sonra 8 Ağustos’ta yerine getirildi. Yıldırım, polikliniklere kaldırılıp yapılan işlemlerin ardından tekrar cezaevine gönderildi. 

ÖLÜME TERK EDİLDİ 

Koşullu salıverilmesine bir yıl kala Elazığ Karakoçan K1 Cezaevi’ne sevk edilen Yıldırım, denetimli serbestlikten faydalanmak için cezaevi idaresine dilekçe ile başvurdu ancak bu reddedildi. Yıldırım, yazdığı itiraz dilekçesinde, “Ölümle yüz yüze olduğu” uyarısında bulunarak, şu ifadelere yer verdi: “Cezaevinde kaldığım her saat ve gün rahatsızlığımdan dolayı yaşamım daha da çekilmez bir hal aldığı gibi ölüm riskim artmakta ve ölüme terk edilmekle yüz yüze kalmaktaydım. Devletin her şart ve koşulda öncelikli görevi kendi vatandaşının can ve mal güvenliğini sağlamak ve idame ettirmek gibi bir sorumluluğu da bulunduğunu hatırlamakta yarar olacağının kanaatindeyim.”

PİŞMANLIK DAYATMASI 

Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu, Yıldırım’ın denetimli serbestlik talebine, “pişman olduğunu belirtir” bir dilekçeyle başvuru yapması istemiyle yanıt verdi. Yıldırım da “pişmanlık dilekçesi yazma” talebini reddedince, Cezaevi İdare Gözlem Kurulu “pişmanlık göstermediği” için şartlı tahliye talebini reddetti. Yıldırım, Elazığ İnfaz Hakimliği ve Elazığ 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ne yaptığı itirazlardan da sonuç alamadı. 

ZORUNLU TERLİK SÜNGER 

Denetimli serbestlik talebi hukuka aykırı bir şekilde reddedilen Yıldırım, tekrar Elazığ 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne sevk edildi. Burada tahliyesine 10 gün kalan Yıldırım, merdivenleri çıktığı sırada, cezaevi yönetiminin başka terliğe izin vermediği ve zorunlu kıldığı sünger terliğin merdivenin basamağından kayması sonucu sert zemine sırt üstü çarpmasıyla yaşamını yitirdi. 

CEZAEVİNDE KALABİLİR RAPORU 

Yıldırım’ın yüzde 96 engelli raporuyla cezaevine gönderildiğini hatırlatan avukatı Fırat Taşkın, cezaevinde durumu daha da kötüleştiği için sevk edildiği Elazığ Tıp Fakültesi’nde “cezaevinde kalabilir” raporu verildiğini söyledi. Taşkın, “Hastanede Elazığ Fırat Üniversitesi hekimleri tarafından cezaevinde kalabilir raporu veriliyor kendisine. Tarafsız ve bilimsel değerlendirmeden uzak olan bu rapora istinaden bir daha cezaevine gönderiliyor ve bu raporda şu ibare geçiyor: ‘Takip ve tedavi yükümlülüklerinin cezaevi idaresi tarafından karşılandığı takdirde cezaevinde yaşamını idame ettirebilir.’ Peki, cezaevi idaresi Zülfü Yıldırım’ın takip ve tedavi giderlerini karşılamış mı veya takibini ve tedavisini yerine getirmiş mi? Açıkçası Zülfü Yıldırım ayda bir gitmesi gereken kontrollere, son dört aydır hiç götürülmedi ve sağlık dosyasına baktığımız zaman bile yaşamını yitirmeden önceki son iki haftasında öksürdüğü zaman ağzından kan geliyor. Bundan kaynaklı olarak 1 Ağustos’ta acil revire çıkmak istediğini belirtip dilekçe yazıyor ve bu acil durum dilekçesi bile maalesef 8 Ağustos’ta yerine getiriliyor. Her ayda bir gitmesi gereken kontrollere dört aydır götürülmemesi ve az önce bahsettiğimiz gibi en acil sağlık talebi bile bir hafta sonra yerine getirilmesi bize cezaevleri idaresinin aslında takip ve tedavilerini zamanında yapmadığını, yükümlülüklerini yerine getirmediğini gösteriyor” diye konuştu.  

Avukat Fırat Taşkın

BASTONSUZ YÜRÜYEMİYORDU

Denetimli serbestlik hakkından faydalanması talebi karşılığında pişmanlık dayatıldığını, Yıldırım’ın bunu kabul etmemesiyle denetimli serbestlik hakkından faydalandırılmadığını ifade eden Taşkın, Karakoçan K1 Cezaevi’nden tekrar Elazığ 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne sevk edilen Yıldırım’ın sağlık sorunlarının artmaya başladığını söyledi. Yıldırım’ın yaşamını yitirmeden iki hafta önce artık öksürük nöbetleri sırasında kan kusmaya başladığını aktaran Taşkın, şunları söyledi: “Cezaevi idaresi buna yönelik hiçbir şey yapmıyor. Zülfü Yıldırım beyninde tümör olması sebebiyle iki defa ameliyat geçiriyor ve bu ameliyat sebebiyle bir gözünü kaybediyor, bir gözü ise yüzde elli oranda görme yetisini kaybediyor. Zülfü Yıldırım gene yürümede zorluk çekiyor ve denge sorunu yaşıyordu.

Zülfü Yıldırım bastonsuz yürüyemiyor ve yürüdüğü zaman bile koğuş arkadaşlarının yardımıyla yürüyor. Açıkçası Zülfü Yıldırım birkaç kez ameliyat olduğu için bünyesi zayıftı. En ufak bir darbede bile normal insan vücudunun verebileceği tepkiden daha fazla tepki gösteriyordu. Cezaevi yönetimi Yıldırım’ın ağır hastalıklarına rağmen gerekli özeni göstermemiştir. Cezaevi kantininde tek tip süngerli ve kaygan terlikler satılıyor. Cezaevlerinde son zamanlarda bu terlikler yüzünden birçok mahpus yere düşüp bir yerlerini kırmıştır. Bunu cezaevinde bulunan diğer mahpuslar da belirtmesine rağmen cezaevi yönetimi bununla ilgili bir düzenleme yapmamıştır. Buradan da anlaşılacağı üzere cezaevi mahpuslara muameleye dair Birleşmiş Milletler Asgari Standartlar Kuralları içerisinde belirlenen yaşam standartlarını düzeltmeye yönelik yükümlüklerini yerine getirmiyor.”

AMBULANS 25 DAKİKA SONRA GELDİ!

İhmaller zincirinin Yıldırım’ın öldüğü günde de devam ettiğinin altını çizen Taşkın, “Olayın yaşandığı gece yaşanan imaller zincirinin son halkası olarak, gece 13 Ağustos’ta Yıldırım, duş amacı ile üzerini değiştirmek için merdivenlerden yukarı çıkmaya çalışırken, ancak gerek yürüme bozukluğuna sebep olan hastalığı gerekse de fayansta kayan süngerli terlikler sebebiyle 6’ncı-7’nci basamaktan kayıp sırt üstü bir şekilde yere düşüyor. Yere düştüğü esnada gözleri ve bilinci açık ve nefes aldığı koğuş arkadaşları tarafından bildiriliyor. Yere düştüğü gibi acil yardım butonuna basıyorlar. Sedye ile gelen gardiyanlar, Yıldırım’ı X-Ray cihazına kadar götürüyorlar, ama sedye X-Ray cihazından çıkmadığı için orada baya sarsmalar meydana geliyor. Sonrasında X-Ray cihazının yanında bulunan kargo masası üzerinde tam 25 dakika bekletiliyor. Burada dikkatimizi çeken bir şey var: Jandarma yere düştükten 5 dakika sonra olay yerine gelirken, ambulans 25 dakika sonra geliyor. Aslında bu da bize cezaevi güvenlik politikasının yaşam haklarının önüne geçtiğini gösteriyor. Yıldırım, ambulansta kendisine kalp masajı yapıldığı sırada yaşamını yitiriyor. Yaşam hakkını sağlaması gereken cezaevi yönetimi, acil yardım sağlık personellerinin maalesef olay günü cezaevinde olmaması, cezaevinde bulunması gereken ambulansının orada olmaması ki - ambulansların toplanma yeri cezaevinden 5 dakika uzaklıkta- ve olay yerine 25 dakika sonra gelmesi yaşanan ihmali gözler önüne seriyor” şeklinde konuştu.  

SUÇ DUYURUSUNDA BULUNDU

Son bir yılda 47 kişinin cezaevinde yaşamını yitirdiğine dikkat çeken Taşkın, Yıldırım’ın ölümünden cezaevi idaresi ve sağlık kurulları sorumlu olduğunu ifade etti. Taşkın, Yıldırım’a “cezaevinde kalabilir” raporu veren hekimler, ona pişmanlık dayatan Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu üyeleri, ambulansın bulunması gerektiği yerde bulunmamasını denetlemeyen Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü, Yıldırım’ın şartlı tahliye talebine olumlu yanıt vermeyen savcılık ve İnfaz Hakimliği’nin de ölümden sorumlu olduğunu söyledi. 

Taşkın, Yıldırım’ın ölümü nedeniyle Adalet Bakanlığı, Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü, denetimli serbestlik talebini reddeden adli merciler, denetimli serbestlik hakkı için pişmanlık dayatmasında bulunan Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu üyeleri, cezaevi müdürü, revir doktoru ve “cezaevinde kalabilir” raporu veren Fırat Üniversitesi Sağlık Kurulu heyeti üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunduğunu belirtti.

Editör: Haber Merkezi