İZMİR - Dezenformasyon yasasının basının yanı sıra yurttaşların ifade özgürlüğünü de hedeflediğini dile getiren ÇHD’li Ceren Uysal, “yasa makyajlanarak yeniden gündeme geldiğinde kamuoyunun sahiplenmesinin önemine” dikkat çekti.

Kamuoyunda sansür yasası olarak adlandırılan 40 Maddelik “Dezenformasyon Yasasına” ilişkin TBMM’deki görüşmeler başta hukukçuların ve basın örgütlerinin itirazları sonucu “yeniden tasarlanmak üzere” ertelendi. Yasa tasarısında en çok tepki çeken başlıklardan biri, cezai düzenlemeleri içeren 29’uncu madde oldu. Hukukçuların hem hukukilik ilkesine aykırı gördüğü hem de “niyet okumak” olarak değerlendirdiği içerikler uluslararası kamuoyuna taşındı. Tasarının çıktığı gün 16 Kürt gazetecinin tutuklanmasının, Muğla’daki orman yangınlarına tepkilerin gündeme geldiği sürece de denk gelmesinin amaca dair bir anlam içerdiğine dikkat çeken Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi Avukat Şerife Ceren Uysal, yasanın içeriği ve amacına dair konuştu.

29’uncu madde

Tasarıda yer alan ve internet haber emekçilerinin basın kartının düzenlemesi ve prosedürlerini içeren 29’uncu maddeye değinen Ceren, maddede bazı kapsayıcı hak düzenlemeleri varmış gibi görünse de ciddi olumsuzluklar barındırdığını belirtti. Ceren, “Gerek Basın İlan Kurumu’yla ilgili düzenlemelerin çıkartacağı sonucun bir takım iktidar yanlısı haber sitelerinde çalışanların, gerek mali olarak desteklenmesi, gerek basın kartına erişimlerin sağlanması, gerek muhalif medyanın-ana akım olmayan gazetecilerin uygulamanın çok daha rahat dışında bırakılacağı bir düzenlemeye sahipti. İstisnalar incelendiğinde örneğin serbest kalan pek çok gazeteci serbest kaldıklarında tekrar basın kartına erişimleri hiçbir ihtimalle söz konusu değildi” ifadelerinde bulundu.

Tasarı mahkemeye ‘niyet okuma’ hakkı veriyor

29’uncu maddedeki belirsizliklere işaret eden Ceren, “kamu barışının zedelenmesi”, “halkın korkuya ve paniğe sürükleme”, “yapılan haberin sırf bu saikle yapılması” gibi getirilen “kriterlere” değindi. Ceren, bu “kriterleri” şöyle değerlendirdi: “HSK’nin atadığı mahkemeler bunlar. Kolayca ‘Muhabir bilerek bu röportajı yapıyor ve röportaj veren de bu yanıtları halkın paniğe kapılması ve endişe içinde sokağa dökülmesi için veriyor’ diyebilir. Hâkimler bunu zaten yapıyor ama hâkimlere ‘Bunu yasa maddesi ile de söylüyorum; niyet okuyun’ diyor. İktidarın işine gelmeyecek herhangi bir söz söylemiş ve tepkiye dönüşmüşse, bu sosyal medyada atılan tweetler de olabilir, ‘Bu sözü bu durumda kriminalize edebilirsin’ diyordu.”

Yurttaşların ifade özgürlüğüne de engel

Tasarının komisyondan geçip Meclis’e geldiği gün 16 Kürt gazetecinin tutuklandığına dikkat çeken Ceren, düzenlemenin zamanlamasının hem sembolik olduğunu hem de amaca dair anlamlar içerdiğini ifade etti. Düşünce ve ifade özgürlüğü ihlalinin OHAL öncesine uzandığının altını çizen Ceren, “Daha önceden bu ihlallerin muhatabı ağırlıklı olarak toplumsal muhalefet, örgütlü kesimler ile bağımsız habercilik yapmak isteyen gazetecilerken, OHAL’le artan şekilde bu ihlaller toplumun tamamına yayıldı. Örgütlü muhalif bilinçle hareket etmeyen ancak tepkisi olan kişileri de kapsayan bir genişliğe erişti. Sosyal medya düzenlemesini orman yangınlarının akabinde dile getirdiler. Sosyal medyada bağımsız gazetecilik yapmak isteyenlerin orada yaşanan aksaklıkları ve aslında devletin orada önlem almadığını dile getiren sıradan insanların sözlerini doğrudan cumhurbaşkanı tarafından yalan olarak ifade edildiği bir sosyal medya düzenlemesi gündeme geldi” şeklinde konuştu.

Halkın tepkisini kriminalize etme çabası var

Ceren, seçim atmosferine girilirken iktidarın bekasını korumak için tüm muhalif sesleri kesmek amacıyla zaten denetiminde olan yargıya güvence veren düzenlemeler yapacağını belirtti. Ekonomik krizde siyasal içeriği olmasa dahi toplumun tepkilerini de kriminalize etmenin hedeflendiğini kaydeden Ceren “Sokak röportajında tepki gösteren yaşlı teyze de paniği tetikleyen olabilir. Krizden etkilenen ve işyerinde tepki gösteren işçiler de hedef olabilir. İkili okumak gerekir. İktidar Türkiye’nin içine girdiği sürecin, kendi varlığını tehdit eder şekilde halkın mutsuz olduğunun farkında. Seçim sürecinde devlet terörünün ciddi şekilde artırıldığını ve bu yönlü devletin önlemlerini yasal çerçevede de artırmaya çalışıldığını görüyoruz. Birçok sosyal patlamanın da sözlerinin kesilmek istendiğini anlıyoruz” dedi.

Kamuoyu hedef alınıyor

MİT tırlarına, MİT mensuplarının cenazelerine ilişkin yapılan haberler sonrasında gelişen süreçlere atıfta bulunan Ceren, yolsuzluk haberlerini yapan muhabirlerin, yargı muhabirlerinin sürekli risk altında olduğunu dile getirdi. Ceren, “Yine genişletilme ve başka bir yasal tanımlama getirme çabası var. Gazetecilik mesleğine yönelik ciddi bir tehdit içeriyor ama gazeteciler zaten bu riski göze alıyordu. Burada aslında kamuoyunun hedef aldığını anlatmak gerek. Türkiye toplumunun MİT’le ilgili bir şey bilme hakkı yok diyor düzenleme. Bir bakanın açıklaması neyse bilebilirsiniz, ötesini bilme hakkınız yok. Avrupa’nın birçok yerinde MİT’e ilişkin tespitler söz konusu. Almanya’da bir yargı süreci olacak gibi görünüyor. Türkiye sınır ötesi operasyon içinde olanların kamuoyu içinde bilinmesinin önüne geçmek istiyor. Gazetecilerle ilgili bir risk her zaman vardı ama burada açık açık ‘sizin bunu bilmenize gerek yok, evinize dönün’ mesajı verilmiş oluyor” sözlerine yer verdi.

Tepki, tasarının geri çekilmesinde belirleyici oldu

Yasanın geri çekilmesiyle ilgili CHP’nin daha fazla müzakereye ihtiyaç duyulduğu şeklinde tepki gösterdiğini anımsatan Ceren, AKP’lilerde yasaya dair oluşan kaygının sebebini ise “Bir mahkeme ile tespit edilmemiş olsa da sosyal medya içinde örgütlü saldırıları, kimliği anonim olan ve bunu araç olarak kullanan yine iktidar odaklarında, yasanın kapsamına ilişkin kaygı da olmuş olabilir” şeklinde açıkladı. Ceren, kamuoyunun vereceği tepkinin bu tür düzenlemelerin içeriğini etkilediğini vurgularken, “Demokratik kitle örgütleri bu sansür yasasının tepkilerini erken öngördü ve uygulamayı da bildikleri için güçlü tepki verdiler. Uluslararası kurumalara da anlatabildiler, oralardan da tepki yükselmiş oldu. Bu tepkinin belirleyici olduğunu düşünüyorum” dedi.

Yasa farklı bir kılıfta gelecek, toplumsal muhalefet önemli

Tarihi belli olmasa da tasarının yeniden gündeme geleceğine değinen Ceren, “Eninde sonunda gelecek. Çünkü sosyal medya, internet alanı henüz düzenlenmiş değil. Eninde sonunda düzenlenecek ama kimin lehine, aleyhine düzenlenecek. Toplumun ihtiyacı mı iktidarın bekası mı. Önümüzdeki aylar içinde toplumsal muhalefetin ne kadar güçlü tepki gösterdiğine göre şekillenecek” şeklinde konuştu.

Basına dair yasal düzenlemelerin, muhataplarıyla yapılması gerektiğini dile getiren Ceren, “Basın İlan Kurumu ve basın kartı ile ilgili düzenlemenin basın örgütleri temsilcileriyle yapılması gerekir. Sendikalar, meslek örgütleri, hak örgütleri… Zira uygulamadaki problemleri bilen onlar, kısıtlamaların muhatabı onlar. Öncelikle erişim engelinin kaldırılması gerekir. Bir sürü basın emekçisi sadece iktidara tabi olmadıkları için basın kanununun getirdiği haklardan da faydalanamıyor, basın kartı çok keyfi şekilde kaldırılabiliyor” dedi.

‘Gerekli düzenlemeler bütünsel bir siyasal dönüşümü şart koşuyor’

Düzenlemenin demokratik normlar ve eşitlik ilkesine uygun şekilde yapılması gerektiğini ancak bunun bütünsel bir siyasal dönüşüm gerektirdiğini kaydeden Ceren mevcut iktidarla bunun sağlanamayacağını belirtti. 29’uncu maddenin hiçbir şekilde olmaması gerektiğinin altını çizen Ceren, şunları söyledi: “Bir düzenleme gerekiyorsa doğrudan fiilin kendisine yönelik bir tespitin yapılmasına dönük olabilir. Yayında halka bilgi vermeye çalışması kapsamına girmeyeceği, ancak birilerinin gerçekten yalan bir haberi sistematik ve örgütlü biçimde yaydıkları, arkasında finansal örgütlülüğün tespit edildiği durumlarda uygulamaya girebileceği bir düzenleme. Ceza hukuku bunu sağlayacak mekanizmalar içeriyor ama hiçbir ilke gözetilmediği için sosyal medyada örgütlü olmadan ırkçılığı yayan, nefret söylemlerinin dile getirildiği, insanların linçe davet edildiği mesajlarla karşılaşıyoruz. Bunların suç teşkil ettiği düzenlemeler var ama doğru olarak bu söylemler iktidarın söylemleriyle paralel olduğu için cezasızlıkla karşılaşıyor. Böyle bir yasa tasarısının tartışılması tekrar başladığında bizlerin alacağı tavır onların yanında örgütsel bir pozisyon olabilir. Asıl özne onlar biz de hukuk bilgimize yardımcı olabilmek isteriz. Bugünkü gibi gelirse yasa tasarısı geçmemesi için mücadele edeceğiz.”

( Kaynak: JINNEWS )

Editör: Haber Merkezi