Geçtiğimiz pazar günü yayımlanan iki yeni KHK ile Saray Darbesinin belirleyici yeni bir aşamasına girmiş bulunuyoruz. Özellikle iki madde öne çıkıyor.

Geçtiğimiz pazar günü yayımlanan iki yeni KHK ile Saray Darbesinin belirleyici yeni bir aşamasına girmiş bulunuyoruz. Özellikle iki madde öne çıkıyor. Politik tutsaklara Tek Tip Elbise ve AKP adına hareket edecek sivil milislere dokunulmazlık maddeleri. Sırf bu vahşet KHK’sını şirin göstermek için torbaya konulan, kamudaki taşeronların sınırlı bir kısmına kadro veren maddeyi ele almaya dahi gerek yok.

Tek Tip Elbise, işkencedir. İnsan onurunu ezmek, eziyet etmek, kişiliksizleştirmek amaçlıdır. Türkiye’de yakın tarihimizde 12 Eylül askeri cuntası ve onun devamcısı olan Turgut Özal hükümetleri tarafından uygulanmaya çalışılmış, her seferinde direnişlerle püskürtülmüştür. Tek Tip Elbise kararnamesinin politik tercümesi şudur: Siyasi iktidar, elindeki devasa zorbalık aygıtlarına karşın, özgürlük mücadelesini bastıramamış, siyasi bir yenilgi halini yaşamaktadır. Bunun intikamı, dört duvar arasındaki politik tutsaklardan alınmak istenecektir. Böylece dışardaki muhalefetin de morali kırılmak istenecektir.

AKP sözcüleri Tek Tip Elbise’yi “toplumun talebi” ile açıklıyorlar. Doğrusu, kime uygulanırsa uygulansın işkence insanlık suçudur. Hele tulumların “dışkı rengi”nde tasarlanmasıyla dışa vurulan ilkel intikam güdüleri asla silinmez bir iz bırakacaktır. Tutuklulara böyle bir vahşetin uygulanması, AKP diktatörlüğünün toplumsal meşruiyetini dibe vurduracaktır. Darbeci askerler Tek Tip’i giyer mi bilemeyiz. Belki buradan kendilerine bir mağduriyet devşirmeye çalışabilirler. Ama politik tutsakların giymeyeceği daha bugünden ilan edilmiş durumda. HDP Eşbaşkanı Demirtaş’ın açıklaması daha ilk günden Tek Tip Elbise kararnamesiyle yaratılmak istenen psikolojik terörü yerle bir etti. Anlaşılan, Tek Tip Elbise dayatması, tutsakların mahkemelere çıkartılmaması, görüş haklarının gasp edilmesi için bir bahaneye dönüştürülecek. Ama ne yaparlarsa yapsınlar, devrimci tutsaklara faşizmin üniformasını giydirmeyi başaramayacaklardır. Tıpkı Kenan Evren’in 13-1 Genelgesi, Oltan Sungurlu’nun Tek Tip genelgeleri gibi, AKP’nin Tek Tip KHK’sı da tarihin çöp sepetini boylayacaktır.

Son KHK’ların bir diğer önemli maddesi, “15 Temmuz’un devamı niteliğindeki darbe ve terör eylemlerini bastıran sivillere cezaî sorumsuzluk” oldu. Tansu Çiller, “Devlet için kurşun atan da kurşun yiyen de şereflidir” demişti de, bunun yasasını çıkartmak onun bile aklına gelmemişti. Türkiye’de devlet adına vuran, kıran, linç eden “makbul vatandaşlar” her dönem koruma altında olmuştur. 1 Mayıs 1977 katliamının failleri “bulunamamıştır”. Maraş’ta 1978’de yüzlerce insanı canice katledenler hiçbir ceza almamıştır. 1990’larda Kürtlerin üzerine salınan Hizbullah canileri ellerini kollarını sallayarak cinayetler işlemiştir. Ama bugünkü durum bambaşkadır. AKP “kendi sivil kuvvetlerini” örgütlüyor. Bu, bir yandan (bir yıldır kesintisiz süren ihraçlara, gözaltılara, tutuklamalara rağmen) devletin resmi güçlerine hala güvenemediğini açıkça ilanıdır. Diğer yandan ise bastıramadığı, tasfiye edemediği toplumsal mücadeleleri “palalıların” şiddetiyle ezmek yönelimidir. Mısır’da Mübarek’in “Baltacıları”nın, İran’da mollalar rejiminin “Besiç”lerinin benzerini inşa etmektedir. Eğer bu madde, Bekir Bozdağ’ın iddia ettiği gibi 15 ve 16 Temmuz’la sınırlı olsaydı, bu tarihlere açıkça yer verilirdi. Oysa murat edilen başkadır.

AKP’li olmayan herkesi terörist ya da terör bağlantılı gören AKP tek parti diktatörlüğü, her türlü halk mücadelesini de “terör” olarak nitelemektedir. Daha dün, 16 Nisan referandumunda “Hayır” oyu verenler, en yetkili ağızlardan “teröristlerle aynı safta” ilan edilmişti. İşte böyle bir aklın elinde, bu son derece muğlak madde, paramiliter sivil “kuvvetler”in örgütlenmesinin, işleyecekleri suçlara dokunulmazlık sağlanmasının aracına dönüşmektedir. Bu aynı zamanda, AKP’nin “seçimlerle iktidardan inmeyeceğinin” de açıkça ilanıdır.

Aynı KHK’lar, AKP diktatörlüğünün meşruiyetinin dibe vurduğunun, sıkışmışlığının, nefessiz kalmışlığının da açıkça ilanı değil midir? Yolsuzlukları tekrar tekrar ortaya saçılan bir iktidar, toplumsal desteği zayıfladıkça, açık terör yöntemlerine yönelmektedir. Bir buçuk yıllık OHAL idaresi AKP iktidarını sağlamlaştırmamış, aksine yıpratarak son derece zayıflatmıştır. Bu zayıflamanın görünür hale getirilememesinin ve sonuca götürülememesinin temel sebebi, cesaretle öne atılacak bir demokrasi cephesinin yokluğudur.