İKTİDARIN HESAPLARI VE NEREYE DOĞRU GİDİYORUZ?

Dün, Kadıköy’de bir açıklama yapılmak istendi. Az çok demokrasi olan, demokratik hak ve özgürlüklerin az çok kullanılabildiği bir ülkede yurttaşların basın, düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğü vardır. 12 Eylül Askeri Faşist Yönetimi döneminde hazırlanan ve aradan geçen onlarca yılda birçok maddesi değiştirilmiş olmasına rağmen o bilinen özü muhafaza edilen 1982 Anayasası’na göre bile “bir hukuk devleti” olan Türkiye’de her yurttaşın hakları tarif edilmiştir.

Ancak bir dönem demokrasi havarisi geçinen ve halklarımızın demokrasi, özgürlük, eşitlik özlemini suiistimal ederek iktidarı gasp eden AKP yönetiminde basın açıklaması yapmak bile suç haline getirildi. Cezaevleri muhaliflerle dolup taşıyor.

Ne hak ne hukuk ne adalet kaldı

Birkaç gün önce, tarihe “Ahmak Davası” olarak geçen ancak sonuçları itibarıyla oldukça vahim gelişmelerin ön habercisi olan İmamoğlu davası sonuçlandı. İmamoğlu, 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezasına çarptırıldı ve aynı zamanda siyaset yasağı kararı verildi. Daha önce CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu içinde siyaset yasağı kararı verildiği anımsanmalıdır. Savcı, İmamoğlu'na verilen cezayı az bularak kararı İstinaf Mahkemesi’ne taşıdı ve izne ayrılacağını açıkladı.

Karardan sonra iktidar cenahından yapılan açıklamaların gösterdiği ise bu kararın onaylanacağını ve İstanbul Belediyesi’ne kayyum atamak ya da Belediye Meclisi içinde AKP’li bir belediye başkanı seçtirerek seçime İstanbul Belediyesinin olanaklarıyla girmek gibi görünüyor.

İmamoğlu kararının açıklanması ile birlikte yaşanan gelişmeler ve özellikle 6’lı masanın bileşenlerinden olan İYİP başkanı Meral Akşener’in atraksiyonları ise hala tartışılıyor. Bu vesile ile 6’lı masadakiler yeni bir hamle peşinde düştü. Karara karşı büyük bir tepki gösterilmiş olsa da bu tepkinin, ortak ve giderek demokratik halk hareketini birleştirerek ileri taşıma perspektifinden yoksun olduğu görünüyor. Ve hemen sönümlendiğini de söylemek mümkün.

Kürtler Üzerinden Muhalefete Ayar…

AKP iktidarı hamlelerini üst üste sürdürüyor. Hukuksuzluk ayyuka çıkmış durumda. Bugüne kadar olduğu gibi yine Kürtler üzerinden süren baskı politikalarıyla muhalefetin sessizliğe gömülmesi ve içlerindeki sorunların tartışmalara, daha ötesi gelişmelere evrilmesi hesabı sürüyor.

Zira Kürt halkına karşı baslı ve şiddet politikaları, sınır dışı operasyonlar, fezlekeler, sınır ötesi teskereleri HDP’ye yönelik baskılar, kapatma davası vs. gibi her saldırı muhalefeti etkisiz kılma hesabına hizmet ediyor.

HDP’ye yönelik saldırıların her zaman muhalefeti etkisizleştirme hesaplarına güç kattığının bilincine varmış olan iktidar partileri (AKP-MHP) baskı ve hukuksuzlukta yeni adımlar atmaya karar vermiş görünüyorlar.

İstanbul’da açıklama yapmak isteyen halka saldırı düzenlenmesi, çok sayıda katılımcının sürüklenerek, dövülerek, ters kelepçeyle gözaltına alınması ve en vahim olanı ise eski milletvekili ve HDP İstanbul İl Eşbaşkanı Ferhat Encü’ye, bir polis tarafından tokat atılması ve ardından gözaltına alınması iktidarın halklara karşı nasıl bir hazırlık içinde olduğunun göstergesi olsa gerek.

İktidar bununla da yetinmedi; ertesi gün, (Pazartesi) Kadıköy HDP ilçe binası önünde bu hukuksuzluğu, şiddeti ve saldırganlığı protesto etmek isteyen HDP Eşbaşkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar’a izin verilmedi. Parti binası ve geniş bir alan cadde ve sokaklarıyla polis ablukasına alındı. Milletvekillerinin parti binasına girmeleri engellendi. Saatlerce süren kuşatma süresi içinde 70’i aşkın HDP üyesi ve bileşen parti ve örgüt mensubu ve diğer sol ve sosyalist çevrelerden insanlar bekletilen “gözaltı araçları”na kelepçelenerek dolduruldu. Eşbaşkanlar ve milletvekilleri engellendi, Kadıköy’de yaşamı altüst eden polis ablukası ancak saatler sonra kaldırıldı.

ALTILI MASA’NIN HDP İLE DAYANIŞMASI OLMADAN AKP GERİLETİLEMEZ,

SEÇİM KAZANILAMAZ

Böylesi bir hukuksuzluk karşısında 6’lı Masa bileşeni muhalefet partilerinden pek bir ses çıkmadı. Kılıçdaroğlu ve diğer bazı partilerin sosyal medya üzerinden açıklamaları olsa da somut bir dayanışma ve ortak mücadele tutumu sergilenemedi.

Bu kötü gelişmeler yaşanırken bu defa Yargıtay Başsavcısı’nın HDP’nin hesaplarına bloke konması talebi haberi önümüze düştü. Yargıtay Başsavcısı'nın, HDP’nin Hazine yardımı bulunan hesaplarının bloke edilmesini istemesi demek, önümüzdeki günlerde görülecek kapatma davasının gidişatına yönelik bir ön girişim içeriği taşıyor. Bu talep, aynı zamanda Ocak ayında siyasi partilere hazineden verilecek yardımların da bloke edilmesi demek.

Tüm bu gelişmelerin gösterdiği; iktidarın seçime giderken, yeni yıla kalmadan saldırıların dozunu daha da arttırarak ve hukuksuzluğu yayarak sürdürme hesabı olarak değerlendirilmelidir. Dolayısıyla İmamoğlu’na verilen ceza karşısında gösterilen tepkinin hemen arkasından HDP üzerinden gelen bu saldırı dalgası halka ve tüm işçi ve emekçilere ve tüm muhalefete gözdağı vermek, sindirmek, susturmak içindir.

HDP İle Dayanışma geleceğe yol açmaktır

HDP, Türkiye halklarından 6 milyon oy almış ve milletvekili sayısı ile TBMM’’nin 3. büyük partisidir. Kayyumlar atanarak tüm belediyeleri gasp edilen HDP’nin eski eş başkanları Demirtaş, Yüksekdağ gibi çokça milletvekili ve belediye eş başkanları hala tutsak. Hukuksuzluk Anayasa Mahkemesi ve AHİM Kararlarına rağmen sürüyor. Seçime giderken hukuksuzluğun daha da derinleşeceği görülüyor. Kapatma davasının hızlandırıldığı ve 10 Ocaktan sonra bu gelişmelerin daha da hızlandırılacağını da kaydetmek gerek.

Bugün uygulanan bu baskı, şiddet ve hukuksuzluk sadece 6 milyonun temsiliyetine değil, tüm halklara, halkın iradesine yönelmiştir. Bu kötü gelişmelere bugün tepki gösterilmelidir, değilse daha kötü günleri izleyerek, bekleyerek görmüş olacağız. Kaybetmeyi şimdiden kabullenmek de bu olsa gerek