ANKARA - JINNEWS'ten Habibe Eren'e konuşan İktisatçı Nesrin Nas, yetkililerin finansal önlemlerle piyasaları sakinleştirebileceğini ancak bunun kısa vadeli ve geçici olacağını belirterek, “Bu kriz basit bir kriz değil. Önümüzdeki yıl içerisinde 250 milyar Dolar’a yakın para bulmamız gerekiyor. Yeni rejimin maliyetini toplumun tamamı iliklerine kadar hissedecek” dedi.


Doların önlenemez yükselişi karşısında Türk Lirası’nın değer kaybetmesi bununla birlikte enflasyonun çift haneye çıkması var olan ekonomik krizin derinleşmesine yoruluyor.  İktisatçı Nesrin Nas, ekonomideki son gelişmeleri değerlendirdi.


’17 yıldır uygulanan büyüme modelinin sonucu’


Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu döviz, enflasyon ve faiz kıskacının  beklenmedik bir doğal afet olmadığını belirten Nesrin, 17 yıldır ülkeyi yönetenlerin kendi siyasi ikbali için uyguladıkları büyüme modelinin beklenen ve öngörülen sonucu doğurduğunu vurguladı. İnsanların bireysel olarak günlük yaşamında hissettiği ve her geçen gün ağırlaşan geçim zorluğunun, aslında kapıya dayanmış büyük bir krizin habercisi olduğunu ifade eden Nesrin, “Türk Lirası başta Dolar, Euro ve tüm dünya paraları karşısında hızla değer kaybetmeye başladığında anladı. Şaşkınlığımız, uzmanların bilip uyardığı gerçeklerin artık herkesçe biliniyor olmasından. Her ne kadar iktidar, bu yaşananları Türkiye’ye karşı ilan edilmiş bir savaş olarak sunuyor ve kendi tabanlarını şimdilik buna ikna etmiş gibi görünüyorlarsa da, bunun uzun sürmeyeceğini söylemek yanlış olmaz” dedi.


‘Yeni rejimin maliyetini toplum iliklerine kadar hissedecek’


Esnafın sattığı malın yerine yenisini koyamayacağını ve vatandaşın sofrasından kısmak zorunda kalacağını vurgulayan Nesrin, insanların işlerini kaybedeceğini ve hatta kimilerinin eğitimini yarım bırakmak zorunda kalacağını aktardı. Bir süre sonra ise mahalle berberinin dahi “Dolar arttı” diye zam yapacağını ifade eden Nesrin, şöyle devam etti: “O zaman, bugün Dolar karşısında AKP liderinin yanında durarak milli bir duruş sergilediğini düşünen çoğunluk da, sorunlarına çözüm talep etmeye başlayacak. 24 Haziran öncesinde kendilerine vaat edilen ‘cenneti’ isteyecekler. ‘Biz inandık, oy verdik şimdi sıra sizde diyecekler.’ Bu krizin sadece yönetememe krizi olmadığını, aynı zamanda kendilerine dayatılan tek adam rejiminin bir krizi olduğuna uyanmaları da çok zaman almayacak. Daha önce sorunlarına çözüm üretemeyen partileri seçimlerde cezalandıran ve yetkiyi bu partilerden alıp, diğerlerine veren halk, bu imkanın elinden alınmış olduğunu ilk seçimlerde görecek. O zaman, bugün sadece muhalif kesimin sorunu olarak görülen yeni rejimin maliyetinin çok ağır olduğunu toplumun tamamı iliklerine kadar hissedecek.”


‘Son kriz basit bir kriz değil’


Dolar'ın 7 TL’yi, Euro’nun ise 8 TL’yi aştığını ve bu durumu sağır sultanın bile duyduğunu kaydeden Nesrin, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Onların Dolar’ı varsa bizim de Allah’ımız var” diyerek karşıladığı son krizin basit bir kriz olmadığının altını çizdi.


‘Kanserin yayıldığını bilen biri gibi Allah’a sığınmayı telkin ediyor’


Nesrin, “Zaten Erdoğan’ın ‘ekonomik savaş’ ilan etmesi ve düşmana karşı halkı ‘iman dolu göğsüyle’ savunmaya çağırarak Dolar, Euro ve altınlarını bozmalarını istemesi, hem krizin ısrar ettiği inşaat ve rant itişli büyümenin bir sonucu olduğunu anlaması hem de artık zorladığı tek adam yönetiminin bu krizi yönetecek araçlardan mahrum olduğunu bilmesinden kaynaklanıyor. Bu nedenle kanserin tüm organlarına yayıldığını bilen biri gibi Allah’a sığınmayı telkin ediyor” ifadelerini kullandı.


‘Finansal önlemler kısa vadeli ve geçici olur’


Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın, yeni ekonomik yapıya dair herhangi bir önlem sunmadığını dile getiren Nesrin, şöyle devam etti: “Bu tavrı da, bize neyi nasıl yapacaklarını bilmediklerini ve siyasi bir bedel ödemeden bu işi zamana nasıl yayarak atlatma hesapları içinde olduklarını söylüyor. Bu mümkün mü? derseniz, kısa vadede bir süre daha krizi saklayabilirler. Ancak bunun için öncelikle bu krizin finansal bir krize dönüşmesini önlemeleri gerekiyor. Dolayısıyla yakın zamanda ABD ile anlaşma yoluna gidileceğini düşünüyorum. Ellerindeki medya aracığıyla bunu bir zafer olarak ‘Erdoğan, ABD’ye diz çöktürdü’ diye pazarlamalarına şimdilik yeter. Ne var ki, bu kriz ortamı sadece finansal bir mesele değil. Reel ekonominin yıllardır biriktirmiş olduğu kırılganlığın sonucudur. Finansal önlemlerle piyasaları sakinleştirebilirsiniz ama bu kısa vadeli ve geçici olur.


‘Öncelikleri siyasi bedel ödememek’


Hazine ve Maliye Bakanı’nın kısa vadede hem enflasyonla mücadele edileceği hem de ekonomik büyümeye öncelik verileceğine yönelik söylemlerini anımsatan Nesrin, bunun kısa vadede imkansız olduğunu belirtti. Nesrin, “Uzun vadede ikisini de aynı anda yapabilirsiniz ancak kısa vadede bu iki amaç birbiriyle çelişir. Tek başına bu örnek dahi, ülkenin direksiyonunda olanların önceliğinin siyasi bedel ödememek olduğuna işaret eder” dedi.


‘Demokrasi olmadan ileriye adım atmak mümkün değil’


Nesrin, Batı ile ilişkileri düzeltme ilk adımları olsa da, orta vadede demokrasi ve hukuk devletini tüm kurum ve kurallarıyla hayata geçirmeden ileri doğru adım atmanın mümkün olmayacağını söyledi. Nesrin, “Piyasaları sakinleştirmek için kısa vadede faiz artırımı yapmak ve Merkez Bankası’nın politika araçlarından bağımsız olduğunu göstermek, bankalar etrafındaki söylentilere son verecek güçlü bir taahhütte bulunmak, bütçe harcamalarında frene basarak Kanal İstanbul gibi şaşalı projelerden vazgeçmek ve pek tabii borç aldığımız dış borcunuz 460 milyar Dolar, reel sektörünüzün döviz açık pozisyonu 220 milyar Dolar, buna karşılık ihracatınız yıllık 150- 160 milyar Dolar civarında ise ve ekonominiz daralırken bile cari açığınız büyüyorsa müdahale seçeneklerinizin çok sınırlı olduğunu bilip, ona göre en optimumunu seçmek zorundasınız” diye belirtti.


‘250 milyar Dolar’a yakın para bulunması gerekiyor’


Bu koşullarda ABD ile kavga edilemeyeceğini, “Dolar olsa ne olur olmasa ne olur” denilemeyeceğini vurgulayan Nesrin, “Çünkü önümüzdeki bir yıl içerisinde 250 milyar Dolar’a yakın para bulmamız gerekiyor. Bunun 190 milyar Dolar’ı vadesi gelmiş dış borçlar için, 60 milyar Dolar’ı da cari açığın kapatılması için. Merkez Bankası’nın rezervi ise 31 milyar Dolar. Yani hem Merkez Bankası hem de piyasalar son krize karşı hazırlıksız, güçsüz ve kırılgan” ifadelerini kullandı.


Bankalarda olduğu söylenen döviz tevdiat hesaplarının ise çoktan krediye dönüştüğüne dikkat çeken Nesrin, “Yani tüm bankaları silkeleseniz 5 milyar Dolar ucu ucuna çıkar” dedi.


‘ABD ile kavga eden bir ülkeye kimse kredi vermez’


AKP’nin geçen günlerde açıkladığı 100 günlük programa da değinen Nesrin, “Ne realize edebilirsiniz ne de eski taahhütlerinizi yani yap işlet taahhütlerinizi karşılayabilirsiniz. Çin ve Asya piyasalarını da unutun. ABD ile kavga eden bir ülkeye kimse çok büyük imtiyazlar koparmadan kredi vermez. Bunun örneği Venezuela’dır. 55 milyar Dolar karşılığında petrol imtiyazının yüzde 65’ini Çin’e devretmiştir” diye belirtti.


‘Faturanın kimse eksileceği önümüzdeki günlerde belli olacak’


Çözüm için önce krizin ve nedenlerinin kabul edilmesi gerektiğine işaret eden Nesrin, ilk önce  kabullenme ve kavrama durumunun aşılması gerektiğini söyledi. Nesrin, “Muhalefet de bunu bir ekonomik savaş ilanı olarak alıp, ‘hükümetin yanındayız’ açıklamalarıyla sadece krizin daha da derinleşmesine hizmet ediyor. Uzun sürecek bir resesyondan kaçınmak maalesef mümkün değil. Ama mevcut tek adam yönetimiyle bu resesyonun nasıl yönetileceği ve faturanın büyüğünün kimlere kesileceği de ayrı bir sorun olarak önümüzde. Önümüzdeki günlerin tartışma konusu bu olacaktır” dedi.

Editör: Haber Merkezi