Yerel yönetim seçimi sona ermedi!

Oysa aradan 14 gün geçti. Bitmedi çünkü 31 Marttan sonra ortaya çıkan sonuç 20 yıldır iktidarda olan partilerin, yani Cumhur ittifakının istediği yönde sonuçlanmadı. Onca karalama, saldırı, düşmanlaştırma kampanyalarına karşın HDP sandıkta geriletilemedi. HDP’nin kazandıran ve bazılarına da kaybettiren tutumunun başarısının önüne geçilemedi.

Bu konuda başarısız kalınca CHP’nin ve onun ittifakının yükselişi de engellenemedi.

Ankara ve İstanbul uzun yıllardan sonra el değiştirdi. Ankara ve İstanbul’da kaybedersek bu, bizim için sonun başlangıcı olur, mealindeki sözler bizzat Cumhur ittifakı liderlerince dile getirilen sözlerdi. İstanbul ve Ankara’yı kaybettiler. Hadi Ankara neyse de İstanbul’u kaybetmeyelim bari dercesine, İstanbul seçimlerinde bir şeyler arama, oyları yeniden sayma veya olmazsa seçimi iptal ettirme çalışmalarına hız verdiler.

Bu geçen 14 gün içinde de hala oy sayımları, iptal başvuruları, yasayı, hukuku hiçe sayan YSK kararları devam ediyor.

Evet, yerel yönetim seçimleri bitmedi.

Tüm Türkiye kamuoyu İstanbul seçimleri ile ilgilenirken, cumhur ittifakı mağdur muhalif pozu takınarak mağlubiyet şokundan kurtulmaya, aynı anlamda kamuoyunu oyalamaya çalışırken, esas hukuksuzluklar, kanun tanımayan çifte standartlı veya hiçbir hukuki Standard tanımayan uygulamalar HDP’nin etkin olduğu illerde ve ilçelerde yaşanıyordu.

İstanbul’da iptal için delil arama çalışmaları sürerken, buralarda buna da gerek duyulmuyordu. İl ve ilçelere kaydırılan asker sivil memurlarla seçim sonuçlarını değiştirme çalışması, seçimden çok önceleri yapılmış bir hazırlık olarak belirdi. Böylelikle bir anda HDP’nin elde ettiği belediye sayısı yarıya düşürüldü. Özellikle HDP’nin maddi ve manevi olarak güçlü olduğu bazı il ve ilçelerde cumhur ittifakının kazanması kendi medyalarında özel olarak işlediler. Bunu da halkın HDP’ ye sırt dönmesi, halkın HDP’yi cezalandırması diye yorumlayarak sundular. Ağrı, Şırnak, Eruh, Şemdinli, Halfeti bu il ve ilçeler arasında idi.

Az bir farkla seçimi kazandıklarını iddia ettikleri Muş, Viranşehir, Tatvan vb. yaklaşık 15 seçim bölgesinde HDP tarafından yapılan itirazlar ilçe, il ve YSK tarafından derhal reddedildi. Bu haksız ve hukuksuz uygulamaların yankısı devam ederken, seçilen bazı belediye başkanlarına, KHK ile görevden uzaklaştırılmış olmaları bahane edilerek, mazbata verilmemesi sadece başka bir hukuksuzluk olarak değil, yeni yeni kaygıları da gündeme getirdi.

Tüm hukukçular bu konuda şok durumdalar.

Seçilme yeterliliğine sahiptir, diye seçime girmesine onay veren YSK, nasıl oluyor da seçildikten sonra KHK’li diye mazbata verilmiyor. Mazbata vermezken de; ne seçim yenilenmesi, ne de seçilen yeni meclis kendi içinden yeni bir başkan seçsin, gibi alternatif sunulmadan, en fazla oy alan ikinci sıradaki, istisnasız hepsi AKP’li olan, adaylara mazbata veriliyor!

Diyarbakır’ın da içinde olduğu birçok il ve ilçelerde seçilen başkanlara da henüz mazbataları verilmemiştir. Bu il ve ilçeler için iktidar ve YSK ne düşünüyor, belli değildir. Bu bakımdan da hala seçim bitmiş değildir.

Seçim öncesi, yerel seçimin birçok bakımdan genel siyasete etkisi olacağı birçok yazar tarafından vurgulanmıştı. Ortaya çıkan bu tabloya baktığımızda gerçekten de genel siyaset bu yerel seçim sonuçlarından belirgin bir şekilde etkilendi. Halkta değişim isteği öne çıktı. Cumhur ittifakın 17 yıllık yönetimini Türkiye’nin ekonomi, siyasi sorunlarına doğru bir çözüm ortaya çıkaramadığı anlaşıldı. Başta Kürt sorunu olmak üzere hak ve özgürlükler sorunu ve genel demokrasi sorununu çözmek gibi bir durumu ve isteği olmadığı net olarak anlaşıldı.

Buna rağmen iktidar koltuğuna yapışmış olmakla Türkiye'ye en büyük kötülüğü yaptıklarının farkında olduklarını düşünüyorum. Ama son üç seçimde görüldüğü gibi Türkiye halkları bu tehlikenin farkına varmıştır. Seçimlerde yaptığı tercihlerle iktidarı ciddi anlamda uyarmaktadır.

Kürt seçmenin seçimdeki tavrı da anlamlıdır. Kendi partisinden ziyade Türkiye demokrasisini güçlendirme tavrı öne çıktı ve başarılı oldu.

İktidarların Kürt politikası Türkiye'nin en önemli politikasıdır. Demokrasinin mihenk taşı gibidir. İki özelliği vardır bu politikanın. Birincisi, iktidarlar bu sorunu çözmeye yanaştığında demokrasi gelişiyor, ekonomi canlanıyor ve toplum rahat bir nefes alıyor. İkinci özellik ise, son beş yıldır izlenen politikalardır. Sorunu yok sayma, bastıma şeklinde gelişen bu özellik, Türkiye’yi birçok bakımdan çıkmaza sokuyor. Ekonomi tıkanıyor, demokrasi rafa kaldırılıyor ve toplum gergin bir atmosferde savaş ve şiddet içinde bocalıyor. Maalesef iktidar 31 Mart seçimlerine hazırlanışını ve seçim sonrası krizi bu ikinci yan ile götürmeye çalışıyor.

Çokça denenen bu politikaın Türkiye'ye hiçbir faydası olmayacaktır.

Bu sebeple 31 Mart yerel seçimleri otaya çıkardığı sonuç ile hala bitmemiştir. Umarız bu sonuç tüm taraflarca iyi okunur ve çözümün yolu açılır.
Editör: Haber Merkezi