JESDER toplantısında, JES’lerden çıkan karbondioksitin toprağın Ph’ını düşürerek tarım için elverişli bir ortamı sağladığı belirtildi. Ancak bu iddia gerçekleri yansıtmıyor

Jeotermal Elektrik Santral Yatırımcıları Derneği (JESDER), JES santrallerinden çıkan yoğuşmayan gazların bertarafı ve ekonomik olarak değerlendirilmesi konusunda İzmir Hilton’da toplantı yaptı. Toplantıda, jeotermal santrallerinden çıkan karbondioksitin toprağın Ph’ını düşürerek tarım için elverişli bir ortamı sağladığı belirtildi. Konuşmacılar, belli oranlardaki karbondioksitin hali hazırda doğada var olduğunu belirterek, bu gazın ozona zararlı bir etkisinin bulunmadığını vurguladılar. Karbondioksitin azaltılmasının ve ağaçlandırmanın bu salıma yönelik olumlu etkilerinden bahsedildi. Karbondioksidin, salımı dışında rezervuar sürdürülebilirliği için doğal bir pompa olduğu da ifade edildi. Toplantının son aylarda ortaya çıkan zararları örtmeye yönelik olduğu belirtiliyor.

Gerçekler ters yüz ediliyor

Germencik Alangüllü’deki jeotermal santrale 1000 metre kadar uzak mesafedeki alanda, yaklaşık 250-300 dönümlük arazide yer alan bin 500 kadar zeytin ve incir ağacının kuruduğu tüm basın organlarında yer almıştı. Kurumuş incir ve zeytin ağaçlarının yer aldığı alandan sonraki 500 metrelik mesafede de zeytin ve incir ağaçlarında yaprakların sararmaya başladığı ve bu ağaçların da kuruma sürecine girdikleri açıklanmıştı. Jeotermale yakın olan uzun köke sahip zeytin, incir ve çam ağaçlarının kuruduğu ya da kurumaya devam ettiği, kısa köke sahip sebze ve otların ise şimdilik yeşil kaldığı görüldü. Alangüllü çiftçisi zeytin ve incir ağaçlarındaki kurumalar son bir ay içinde hızlı bir şekilde gerçekleşti açıklamasını yapmıştı.

JES’ler yaşamı öldürüyor

JES’ler için yeraltının 1000 ila 4000 metre derinliğinden çekilen jeotermal sıvının içerdiği kimyasallar bor, cıva, arsenik, kurşun, amonyak, antimuan, lityum, karbondioksit, hidrojen sülfür ve tuzdur. Bu santrallerin Türkiye’de yoğun olarak görüldüğü Aydın ilinde, jeotermal santraller faaliyete başladığından bu yana, il genelinde ölüm oranları geçmişe göre %30 artarken, kanser vakaları ise, Türkiye ortalamasının yaklaşık 2,5 katına ulaşmış durumda. Geçtiğimiz günlerde Büyük Menderes Nehri’nde on binlerce balığın cansız bedeninin su yüzüne çıkmasına neden olan şeyin jeotermal atıklar olduğu ise yapılan açıklamalarda görüldü.



Görür: JES’ler çevre dostu!

Jeotermal santrallerde sondajlardan çıkan sıcak suların hiçbir şekilde çevre ile temas etmediğini ifade eden Prof. Dr. Naci Görür, “Bu sular santrallerden kullanıldıktan sonra borular ile re-enjeksiyon kuyularına geri gönderilir ve yer altına basılır. Yani baca gazları hariç jeotermal santrallerden hiçbir şekilde çevreye herhangi bir akışkan verilmez” dedi. Re-enjeksiyon kuyularına basılan suların yeraltı suları ile temas edip etmediğine değinmeyen Görür’ün bu açıklaması garip karşılandı. Görür’ün açıklamalarının devamında, “Ülkemizde üretilen enerjinin ancak yüzde 3’leri jeotermal kaynaklardan üretilmektedir. Bu da yenilenebilir, çevre dostu ve ucuz olan bu yerli enerji türünün ülkemizde henüz yeteri kadar anlaşılamadı ve bu nedenle de üretimde geri kalındı” ifadesi soruna nereden baktığını gösteriyor. JES’lerin hiç bir zararı yok açıklaması Germencik’te yaşayan ve çeşmelerinden gelen suların tahlillerinde yüksek düzeyde siyanür vd. kimyasalların görülmüş olmasını cevaplamaktan çok uzak.
Editör: Haber Merkezi