Ötekilerin Gündemi

Mukaddes Erdoğdu Çelik

JİN JİYAN AZADİ!

Geçtiğimiz günlerde Pervin Buldan: “Biz Jin dedik, Rojova’da Jiyan oldu, şimdi tüm dünyada Azadi bayrağı oldu” dedi. Çok güzel ve isabetli açıklama oldu; günceli tarihsel-toplumsal arka planıyla birlikte üç dizelik şiir de olabilecek bir cümleye sığdırdı. Jin Jiya ve Azadi; hem birlikte ve bir düzlemde hem de aynı toplumsal köklerden aynı tarihsel süreçte buluştular ve tabi aynı coğrafyadan doğup dünyaya yayıldılar.

Çok yazdım, çok söyledim, ta1998’den beri; bu yüzyıla ön gelen yıllarda yeni bir kadın devrimi dalgası Kürt dağlarında, Kürt kadınlarının eline doğdu, diye. Onun Kürt ulusal hareketi ve toplumunda yarattığı altüst oluş da görkemliydi. Kalıplara alışmışların, mekanik materyalist düşünüş tarzına hapsolmuşların hiç anlayamadığı- belki de hazmedemediği mi?- küçücük çöl toprağında Jiyan olduğunda, tüm dünyanın yeni bir tür devrim dalgasıyla yüz yüze olduğu iyice açığa çıktı.

Aylardır İran’da. Şahlığı deviren devrimin en önünde, tanklara karşı Şubat soğuğunda yürüyen büyük kalabalığın en önündeki kadınların torunları, şimdi Molla imparatorluğunu sallıyor. Kitle hareketi kadınların Jin Jiyan Azadi çığlığıyla, tarih boyunca yürümüş kızkardeşlerinin izinde. Tüm zamanların devrim dalgalarının en önemli “eksiği”ni, toplumsal kalkışmaların arasında unutturulan/kaybettirilen, adıyla sanıyla Kadın Devrimini anlatıyor. İnsanlığın Kayıp Halkası, kendi devrim bayrağıyla “ben yine varım!” diyor.

Temmuz 2011’de Rojava’da Kürt kadınların elinde yükseldi ve günümüzde İran’lı kadınların elinde Jina Mahsa’nın kesik saçlarından oluşan bayrağa dönüştü. Şimdi kesik saçlar bütün dünya kadınlarının elinde ve dillerindeki slogan her dilden ama özellikle Kürtçe; Jin Jiyan Azadi!

Dünya kadın hareketinin, her yerde Kadın Devrimi’nin sesi; Jin Jiyan Azadi!

İşte sevgili Pervin’in bir cümleye sığdırdığı gerçek, hem de en güzel gerçek bu. Bundan hiç kimse kaçamaz!

Egemenler ise dehşet içinde! Tıpkı bir zamanlar egemenlerin Avrupası’nı titreten “proleter devrim heyulası” gibi “kadın devrimi” onları korkutan “heyula”... Hele de Türkiye’de!..

O yüzdendir ki, kadın cinayetlerinin arkasını önünü kesmiyorlar.

O yüzdendir ki, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Derneğini kapatmak istiyorlar.

Kadınlar Jina Mahsa cinayetine karşılık saçlarını keserken seslerini çıkaramıyorlar..

O yüzdendir ki, bir gün önce tam bir vahşi baskın tarzıyla çoğu kadın, gazetecilerin evlerine ve canlarına çullandılar. İki kadın polisin bir kadın gazeteciye işkence sahnelerinde gördük bu korkuyu.

O yüzdendir ki, kadın gerillaların Mersin’deki eyleminin öcünü, Süleymaniye’de bir kadını; Jineoloji akademileri kurucularından Kürt kadın teorisyen-gazeteci-eğitimci Nagehan Akarsel’i öldürerek aldılar.

O yüzdendir ki, bu gece karanlığında yılların hekimi, insan hakları savunucusu ve dünyaca tanınan Adli Tıpçı Şebnem Hoca’nın kapısına polis timlerini yığdılar. Kimyasal silah gerçeğini dillendirmeyi, “vatan hainliği”yle suçlama korolarının yankısı, kolluk baskınında duyuldu. Sabahtan beri her iktidar ya da onlarla aynı çukurdan su içen medya Şebnem Korur Fincancı için linç zehirleri saçıyor. Fetvacı faşist Bahçeli’nin ateşi emri hepsinin ortak kararıdır.

O yüzdendir ki Baro seçimlerinde kadın avukatların Jin Jiyan Azadi çığlıkları, ırkçı cinsiyetçi milliyetçi gerici dalganın kabarışıyla karşılandı. 144 yıldır kadınlara kapalı Baro başkanlığının kapısından giren ilk kadın başkan, Filiz Saraç, kadın hareketinin kazanımlarının kendisine sunduğu bu zaferi, Atatürk’e ve köhnemiş cumhuriyete mal ediverdi!

Çok değil, geçtiğimiz yıl, kadına yönelik şiddetin kazanılmış sözünü ve imgelerini Meclis oturumlarında, partisinin erkek kalabalığının karşısında gösteri bayrağına çeviren, EŞİK’in bildirisini okutturacak kadar İstanbul Sözleşmesi savunucusu kesilen Meral Akşener bugün, başörtüsü meselesini “kapanmış yara” sayıp kadın hareketinin kazanımlarını düzenin çarklarına terk ediveriyor. Siyasette yeterince palazlandığına kanaat getirdiğinden olacak “sağcılığını” müttefiklerinin bile başının üstünde, demoklesin kılıcı gibi sallarken erkek egemnliğinin kapısında bekçi oluyor. Olası iktidarının rengini gösterip bol vaat yağdırdığı halk kitlelerine, özellikle de Kürt halkına 90’ların sopasını gösteriyor. “HDP varsa biz yokuz” derken yaptığı da tamı tamına kadın devriminin oradaki yansısıyla yan yana gelmeyeceğinin ifadesiydi zaten. Çünkü HDP her şeyden önce Kürt ve kadın devriminin, kadın özgürleşmesinin günümüzdeki en ileri mevzisidir. Faşist tarihine sadık Akşener, bu gerçeğin bilincinde ve gardını alıyor. Beyaz yazmasıyla Kürt illerini dolaşan Meral’i kimse beklemesin, anlattığı bu.

Buna bir de, her kulvarda – protokolde eş kimliği taşıyanlar hariç- özenle gerilere itelenen CHP’li kadınların belirsiz hallerini ekleyin, önümüzdeki zamanın tablosu çıkar ortaya.

Dünya kadınları bu coğrafyada doğan kadın devrimine yelken açmışken, bu toprakların statükosuyla mesut kadınların eylemi de kadın devrimi karşısında, erkek egemen gericiliğin hanesindedir.

Bunlar bugünkü kadın hareketinin önünde duran düzen barikatlarından, düzen kadar da eskimiş hallerdir. Kadın devrimi rüzgarı, bütün bileşenleriyle hepsini aşıp menzile ulaşacaktır, asıl gerçek budur, yürünecek yol bellidir. Bayrağı Jina’nın bir tutam saçı, şiarı da; Jin Jiyan Azadi! Her yerde.

Gerisi vız gelir tırıs gider!