JINNEWS- Şehriban Aslan

DİYARBAKIR - Jineolojî Yayın Kurulu üyesi Rojda Yıldız, “Dünyanın her yerinde kadına yönelik şiddettin bu kadar arttığı, cinsiyetçiliğin bu kadar boyutlandırdığı, toplumsal krizlerin her anlamda derinleştiği bu süreçte; bizlerde yeniden 8 Mart’ta 7’nci yılımızı kutlayacağız” dedi.

Bilim kuram dergisi Jineolojî “Kadın etrafında gelişecek bilim, doğru sosyolojiye atılmış ilk adımdır” sloganıyla 7 yıl önce yayın hayatına başladı. 8 Mart 2016 tarihinde "Sosyal bilimler krizi ve Jineolojî"yi işleyerek raflardaki ilk yerini aldı. Yayın hayatına başladığı günden itibaren kadınlar tarafından ilgiyle takip edilen Jineolojî, kadın gerçeğine dayalı yöntem ve hakikat, özsavunma olarak Jineolojî, kadın doğasına bakış, erkek doğası ve erkeklik, özgür eş yaşam, etik estetik, kadın direniş yöntemleri ve eğitim politikaları gibi konuları işliyor.

Jineolojî Yayın Kurulu Üyesi Rojda Yıldız, çıkardıkları derginin sayılarından, işledikleri konular ve konuları nasıl belirlemelerine kadar, toplumun tüm kesimleriyle nasıl bir araya geldiklerine ve kadınlara dair tüm konuları değerlendirdi.

Jineolojî nedir?

Rojda, Jineolojî’nin bilgi yapılanmasının, dünyayı örgütleyen ev içi hayattan, bireysel yaşama ve büyük makro politikalara kadar yaşamı örgütleyen temel meselenin “bilginin kurgulanış hali” olduğunu söyledi. Rojda, “Bugün sosyal bilimler esasında kapitalist modernitenin kendisini ayakta tutabilmesi ve var etmesi üzerine kurulu bir sistemdir. Bunun eleştirisi çok uzun zamandır yapılan bir meseledir. Son ulus devletlerin kurulmasından sonra 100- 150 yıllık bir dönem içerisinde buna dair Avrupa’da, Amerika’da ve dünyanın başka yerlerinde araştırmacılar ile yazarlar özellikle de feminist yazarlar mevcut bilgi yapılanmasında bir müdahale etme durumuyla karşı karşıya kaldılar. Ki bunu yaptılar da” dedi.

‘Çözüm üretme talebiyle ortaya çıktı’

“Jineolojî’ye neden ihtiyaç duyuldu” sorusuna cevap veren Rojda, temelde bilgi yapılandırmalarının günün sonunda ya da süreç içerisinde görülen bir mesele olduğunu söyledi. Rojda, “Mesele ilk olarak toplumsal sorunlara müdahil olma noktasında doğru yöntemle ilerlenilmediği takdirde doğru çözümlemeyi ortaya çıkaramama hali meydana gelir. Bu da tabi ki büyük bir temel sorundur. Jineolojî olarak henüz tartışmalarımız, yaptığımız araştırmalar çok başında. Fakat mevcut sorunların giderek kriz haline geldiğini, bu sorunlar çözülememiş gibi bir algıyla topluma yansıtıldığı bir süreçte; alternatifi söylemek de bir o kadar önemlidir. Söylenen bir söz vardır; ‘Filozoflar şimdiye kadar dünyayı yorumladılar ama değiştirmeye çalışmadılar’ diye… Dünyayı değiştirmeye çalışma meselesinin sadece politik mecralara terk edilmesinin esasında bilgi yapılanması değişmediği için politika da değişmiyor. Hem düşünsel hem de pratik anlamda bunu yaşamsallaştırmaya çalışma çabamız var. Bu anlamıyla Jineolojî’nin ortaya çıkışı esasında toplumsal sorunlara özellikle kadın erkek eşitsizliğinden doğup bütün dünyaya evrensel şekilde çevresine alan sorunların kendisine müdahil olma ve çözüm üretme talebiyle ortaya çıktı” sözlerine yer verdi.

‘Jineolojî bilgi yapılanmasıdır’

Ekstra olarak “nasıl değiştireceğiz” sorusunun peşine düştüklerini belirten Rojda, “Yani temelde kadınların hayatına dokunmaya çalışıyoruz. Önce kendi hayatlarımızın sonra bir şekilde temasta olduğumuz olmadığımız ama sorunların var olduğunu bildiğimiz alanlara dair alternatif olarak ne sunuyoruz, bunu nasıl değiştirip dönüştürmenin peşine düşüyoruz. Bizim yaptığımız şey bölünmüş, parçalanmış hakikatin bilgi ve pratikle yeniden yaşamsallaşması üzerine kendini kurgulayan bir bilgi yapılanmasıdır” ifadelerini kullandı.

‘Somut yaşanmışlıklar üzerine konular ele alınıyor’

Jineolojî Dergisi’nin ilk sayısının, “Sosyal bilimlerin krizi” olduğunu dile getiren Rojda, “Önümüzdeki birkaç hafta içerisinde de 8 Mart’ı karşılarken ‘kutsallıktan iktidar ideolojisine cinsellik dosyamız’ çıkacak. Bu anlamıyla kadınları, doğayı, yaşamı, evreni, ilişkileri kapsayan bir söz söyleme alanı üretebildik. 7’inci yılımıza giriyoruz ve 25’inci sayımız çıkacak. Her ne kadar hala eksik olsak da ekonomiyi, ekolojiyi, eğitimi, demografyayı, özgür eş yaşamı, yani toplumu birebir ilgilendiren ve toplumsal sorunların krizleşmesine yol açan ne kadar bilgi yapılanması varsa ele almaya çalıştık. Tabi buradaki temel kıstasımız toplumun, kadınların yaşamın ihtiyacı ne? Her dosya konumuz belirlenirken krizli yolların nasıl aşılabileceği üzerinden somut yaşanmışlıklarla bağı olan meseleler üzerinden ele almaya çalışıyoruz” dedi.

Yeni sayıları: Cinsellik dosyası

Rojda, çıkaracakları yeni sayıya değinerek, “Mesela çıkaracağımız yeni dosyamız cinsellik dosyadır. Her ne kadar mahrem bir alan gibi görünse de kadın araştırmacılar topladıkları verileri ortaya koydu. Verilere baktığımızda temelde faşizm denilen olgunun iki kişinin arasında başladığı ve bu olgunun iki kişinin özel hayatından başlayıp nasıl bütün topluma sirayet ettirdiğini görüyoruz. Ve çok mahrem olarak kodlanan bu konuların nasıl krizli bir yolda cinsellik politikaları iktidar tarafından nasıl evrildiğini görüyoruz. Sadece güncel üzerinden değil, tarihsel ve toplumsal boyutuyla meseleyi ele almak, toplumsal, tarihsel boyutu ele almak yani klasik sosyal bilim anlayışıyla başlattığı yazının var olduğu dönemden günümüze getirmek değil çok daha gerisine gitmek… Yazıyla birlikte başlayan o iktidarsal süreçten önce başka boyutlarıyla yaşandı. Bu boyutlarının saklanmaya çalıştığı bir dönemden geçiriyoruz.  Bu yüzden tarihsel ve toplumsal olarak meseleleri ele alıp günümüzle bağını kurup karşılaştırma yapıp dersler çıkararak; ne önerebiliriz, nasıl bu sorunları krizli halden çıkarabiliriz? Daha güzel bir yaşamı örgütlemek için bilgi yapılanmasını yeniden nasıl kurabiliriz tartışması yapıyoruz. Bu anlamıyla, yaşamı, kadını, doğayı ilgilendiren yani evrene dair ne kadar konu varsa ve her ne kadar henüz tamamlayamamış olsak da bir şekilde ele almaya çalışıyoruz” diye kaydetti.

‘Geniş bir okur kitlesi oluştu’

Rojda, devamında şu ifadelere yer verdi: “Jineolojî mahallede bulunan kadınlardan üniversiteli öğrencilere, akademisyenlere, siyasetçilere kadar olan geniş bir okur kitlesi oluştu. Bu okur kitlesini zaman zaman çeşitli çalışmalarla bir araya da getiriyoruz. Yine bu okur kitlesinin dergide çıkacak yazıları ifşa ederken de bir araya getirmeye çalışıyoruz. Mesela bir yerde Dengbêj Xalide’nin yazısı olduğu bir yerde de üniversitede müzik üzerine çalışan bir akademisyenin yazısının olduğu bir kulvarı örgütlemeye çalışıyoruz. Bilgiyi sadece belli bir kesime veya sınıfa atfeden pozisyondan çıkıp, bilginin her türlüsünü hem dergi hem atölye çalışmalarını tartışmaya çalışıyoruz. Örneğin özgür eş yaşam sayısını yapacaksak sadece feminist kadınlar ya da kadın mücadelesinde yer alan kadınlarla yapmıyoruz. Birebir yaşamın içerisinde olan kadınların hangi sınıftan, kesimden olursa olsun yaşadıkları deneyimleri yazıya aktarıp dergiye bir şekilde taşımaya çalışıyoruz.

Dünyanın her yerinde kadına yönelik şiddettin bu kadar arttığı, cinsiyetçiliğin bu kadar boyutlandırdığı, toplumsal krizlerin her anlamda derinleştiği bu süreçte; bizlerde yeniden 8 Mart’ta 7’nci yılımızı kutlayacağız. Bütün dünya kadınlarıyla birlikte yeniden kadın özgürlük zamanı olduğunu haykıracağız. Böylesi bir süreçte bütün kadınları başta bu coğrafyada yaşayan kadınları Jineolojî’yi daha fazla sahiplenmeye ve okumaya davet ediyoruz. Birlikte çalışmalarıma katılmaya, birlikte üretip,  birlikte yaşama geçirmeye davet ediyoruz.”

Editör: Haber Merkezi