HABER MERKEZİ: - Kadınların her gün, henüz gün ışımadan şeftali bahçelerinde verdikleri emek karşılıksız kalıyor. Tarım işçisi kadınların emeğini dayıbaşları sömürüyor, üreticilerinkine ise komisyoncular.


Aydın’da şeftali bahçelerindeki işler son demlerinde. Yılda iki kez sürülen bu topraklar, kadınların döktükleri ter ile can buluyor. Gün ağarmadan bahçelere ulaşan kadınlar için evlere çekilince de çalışma sürüyor. Evde ücretsiz işgücü olarak çalışmak zorunda bırakılan kadınların bahçelerdeki emeklerinin karını ise aracılar sömürüyor. Aydın Ortaklar’dan İzmir Selçuk’a giden kadınlar şikayetçi olsalar da çalışmak zorunda olduklarını söylüyor. Kadınların emek hikayesinin bir gününe biz de tanıklık ediyoruz.


Şeftali bahçelerine gitmek üzere sabah 04.00 sıralarında Ortaklar’dan yola çıkan tarım işçileri, bir saatlik yolculuğun ardından ulaştıkları bahçede, el çabukluğuyla hazırladıkları kahvaltılarını yapıyorlar önce. Kahvaltı peynir, domates, şeftali, akşamdan kalma makarna ve termosla getirilmiş çay ile yapılıyor. Alelacele yapılan kahvaltıdan sonra saat 05.30 sıralarında işbaşı yapılıyor.


Zamanla yarış


Şeftalinin sıcakta erimesi nedeniyle saat 13.30 gibi toplama işini bırakan kadınların elleri seri çalışmak zorunda. Kadınların, merdiven yardımıyla dalların üst kısmından topladıkları meyvelerin ezilmesin diye yarıya kadar doldurduğu kovaları ise yaşı 15-25 arasında değişen erkekler taşıyor. Kasaların yanına taşınan şeftaliler ebatlarına göre kasalara yerleştiriliyor. Ezilmiş veya küçük ebatlı şeftaliler ise meyve suyu yapılmak üzere ayrılıyor. Tarlada çalışan kadın sayısı erkeklerden çok fazla.


Saat 10.00’da evlerinden getirdikleri yemeği yiyen tarım işçilerinin başka molası yok. İlk olgunlaşma döneminde erken büyüyen şeftaliler “seyrekleme” diye adlandırılan işlemle diğer şeftaliler büyüsün diye toplanıyor. Bu süreçte işçilerin bir saatlik molaları oluyor. Toplanan şeftaliler tarladan hale ya da ihraç edilmek için soğuk hava depolarına götürülüyor. En çok satış Rusya’ya yapılıyor.


Şeftali bahçelerinde çalışan kadınlarla sohbetimiz başlıyor.


‘Dayıbaşı olmadan iş bulmak zor’


Tarım işçiliğinin zor olduğunu söyleyen Nadya Muhammed Yıldırım, Suriye’den Türkiye’ye geldiğini ve 3 yaşındaki çocuğuna bakabilmek için çalıştığını söylüyor. İşi “dayıbaşı” denilen kişiler aracılığıyla bulduklarını belirten Nadya, “Dayıbaşı işçileri getirip götürür. İşçileri taşır. Karşılığında 95 liranın 75’ini bize veriyor. Aracı da dayıbaşı tutuyor. Dayıbaşı olmadan iş bulmak mümkün değil. Bazı aileler tanıdığı işçileri çağırıyor. Mesela incirde 90 liraya gidiyoruz. Orada dayıbaşı yok. İş zor ama yapmak zorundayım” diyor.


‘Günde üç saat uyku ile üç ay çalışıyoruz’


Öğlen 14.00’dan sonra eve gittiklerini ve kadınların işlerinin evde devam ettiğini söyleyen Hikmet Özalp ise kadının yaptığı işlerin değerinin olmadığını dile getiriyor. Bir kız iki erkek çocuğu olduğunu ifade eden Hikmet, erkek çocukların ev içindeki işlerinde kendisi söylemeden yardım etmediğini belirtiyor. Hikmet, “Yemek, çamaşır, bulaşık… Erkekler de işe gidiyor fabrikaya ama işten gelince çalışmıyor. Günde üç saat uyuyorum ve bu şekilde en az 2-3 ay çalışıyoruz” sözlerine yer veriyor.


‘Güvencesiz işçilik’


Çocuk yaşta çalışmak zorunda bırakılan Melike, güvencesiz çalıştıklarını ve iş kazası halinde zor durumlar yaşadıklarını söylüyor. Melike “Fabrikada sürekli çalışıldığı için sigorta yaptırılabiliyor. Hastalansam izin yok kendi yerime başkasını getirmem gerekir” ifadelerini kullanırken, üniversiteye başlamadan önce para biriktirmek zorunda olduğu için çalıştığını söyleyen Songül Dayan da “Yaz tatillerinde ve hafta sonlarında tarlada çalışıyorum. En azından aileme küçük de olsa faydam olsun diye. Yetmeyecek ama katkım olacak” diyor.


‘Üretici değil aracılar kazanıyor’


Şeftali bahçesinin sahibi Güler Serbest, Girit göçmeni. Ailesinden kendisine kalan topraklarda ürün yetiştirirken çok fazla giderinin olduğunu kaydediyor. Aynı zamanda tarladaki küçük evlerinde yaşayan Güler, şöyle konuşuyor: “Tohurunu (ürün) biz yetiştirmiyoruz satıyoruz. Çiftçinin durumu kötü. Önceden 2-3 defa sürerdik. Bu defa 1 kez sürdük. Çünkü mazotun yanına yanaşılmıyor. İlacını 1 gün geçirsen meyve kurtlanır. Kurtarmıyor. Ayda 5 bin lira su faturası geliyor. En az atılan zehir 3-4 bin lira. Defalarca atılıyor. Vitamin veriliyor, gübresi var, kamyon, traktör, kasa... Karı aracılar kazanıyor. Şeftali 50 kuruşa gidiyor.”
Editör: Haber Merkezi