İSTANBUL - Cumhurbaşkanlığı’ndan hak savunucularının taleplerini öğrenmek için arandıklarını belirten İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, bunu “seçim yatırımı” olarak gördüklerini kaydederek, “Bizi aramaları yerine altına imza attıkları uluslararası sözleşmeleri yerine getirsinler” dedi.

İnsan Hakları Derneği (İHD) üyelerinin ve Cumartesi Anneleri’nin gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle her hafta Cumartesi günü Taksim'de bulunan Galatasaray Meydanı'ndaki eylemi İstanbul Valiliği tarafından “Toplantı ve gösteri yürüyüş alanları içerisinde yer almamaktadır" gerekçesiyle 700’üncü haftadan beri engelleniyor. Eylemlerinde 902’nci haftayı geride bırakan insan hakları savunucuları ve Cumartesi Anneleri’ne meydan tam 202 haftadır yasaklanmış durumda.  İnsan hakları savunucularının ve Cumartesi Anneleri’nin konuya dair hükümet yetkilileriyle görüşme talepleri olumsuz sonuçlansa da eylemcilerin kimi haftalarda meydana girme girişimleri darp, işkence ve gözaltılara neden oluyor. 

Tüm bu gözaltı ve işkence uygulamaları devam ederken geçtiğimiz günlerde İHD İstanbul Şubesi’nin Cumhurbaşkanlığı tarafından arandığı belirtildi. Söz konusu bu arama ile Cumhurbaşkanlığı’nın, insan hakları savunucularından taleplerinin ne olduğunu sorduğu öğrenildi.

İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, Cumartesi Anneleri/İnsanlarına ve hak savunucularına dönük baskıları MA'ya  değerlendirdi. 

‘DEVLET ZİHNİYETİ’

Keskin, 1980 askeri darbe sonrası kurulan İHD’nin kurulduğu günden bu yana devletin resmi ideolojisine karşı olduğundan dolayı her zaman iktidarların baskısı altında olduğunu belirtti. Keskin, iktidarların tüm baskılarına rağmen İHD’nin uluslararası arenada her zaman güvenilir ve tanınır olduğuna vurgu yaptı. Hak savunucularına ve kurumlarına olan baskıların ülkede değişen iktidarlarla bir alakasının olmadığını bu durumun tamamen devlet zihniyetiyle alakası olduğuna işaret eden Keskin, “Baskıları AKP’yle tartışmanın çok yanlış bir şey olduğunu düşünüyorum. 90’lı yıllarda AKP yoktu ama 90’lı yıllarda korkunç bir şekilde kirli savaş yöntemleri kullanıldı; insanlar gözaltında kaybedildi, kontra gerilla cinayetleri işlendi, köyler boşaltıldı, yakıldı, kadınlara cinsel saldırılarda bulunuldu. O zamanlar AKP yoktu. Yani her şeyi AKP’yle tartışmanın devleti unutturduğunu düşünüyorum. Devleti bundan dolayı hiç unutmamak gerekiyor. İktidarları değil devleti sorgulamak gerektiğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı. 

90’LAR VURGUSU

Devleti yöneten iktidarların bugüne kadar sadece baskı yöntemlerini değiştirdiğini belirten Keskin, “Devlet aklı hiç değişmedi” dedi. Bugün ki iktidarın özellikle de MHP’yle ortaklaşmasından sonra 90’lardaki devlet aklıyla karşı karşıya kaldıklarını aktaran Keskin, “MHP’yi yıllardır tanıyoruz. İktidar ortağı olmasından dolayı ülkede kimsenin güvende olmadığını biliyoruz. 90’larda kaybetmeler ve cinayetler vardı ama ifade özgürlüğü açısından daha rahat bir durumdaydık. Yine yargılamalar oluyordu ama insanlar bu kadar kolay bir şekilde yargılanmıyorlardı. Şimdi savcılığa ifadeye gittiğinizde hemen hakkınızda tutuklama kararı veriliyor. Bence en korkuncu herkesin çok büyük bir endişeyle yaşamasıdır. Bunun en büyük örneğini geçtiğimiz günlerde Deniz Poyraz davasında gördük. Eskiden devlet yaşanan bir olayı ‘biz yapmadık’ derdi ama şimdi açıkça yaptığını söylüyor ve ‘yaparız da’ diyor” ifadelerini kullandı. 

ANAYASA ENGELİ

1980 Anayasası’nın halen yürürlükte olduğuna vurgu yapan Keskin, bu anayasayla ülkede kimi meşru taleplerin “kamu güvenliği” ve “bölünme tehlikesi” nedenlerin öne sürülerek reddedildiğini belirtti. Bu durumun ülkede muhalefet rolü oynayan siyasi partilerin de işine geldiğini belirten Keskin, devlet zihniyetinin tüm partilerde mevcut olduğunu ifade ederek mevcut anayasanın ülkede hak ve özgürlüklerin önünde büyük engel taşıdığını vurguladı. 

‘SOKAKLARA ÇIKAMIYORUZ’

Halkın taleplerini uzun yıllardır sokaklarda her fırsatta dile getirdiklerini belirten Keskin, iktidarın bugün sivil muhalefete dönük tavrını şöyle açıkladı: “Biz yani İHD sokak örgütüyüz. Bizler bugüne kadar hak taleplerini sokaklarda dile getirdik. Ama İHD çok uzun zamandır sokaklara çıkamıyor. Bu dernek bile kendi binasının önüne sıkıştırılmış durumda. Sokaktaki hak arama anayasal bir haktır ama bugün hiç kimseye izin verilmiyor.  90’larda bile biz bunu yaşamadık. Bizler o dönemlerde sokaklara çıkabiliyorduk bugün bu sokak gösterilerine bu kadar saldırganlık yoktu. 90’lar bile diyorum çünkü o dönemlerde insanlar kaybettirilmenin ve öldürülmelerin çok yoğun olduğu bir dönemdi.”

‘NEDEN İZİN VERİLMİYOR?’ 

Cumartesi Anneleri’nin eylemlerinin engellendiğini belirten Keskin, “Bu coğrafyanın en meşru eylemi hatta dünyada bile tanınmış bu eylemi herkes bilir ki sessiz bir eylemdir. Orada hiç kimseye hakaret edilmez, slogan dahi atılmaz. Bunu herkes bilmesine rağmen bu eyleme 5 yıldır izin vermiyorlar. Neden izin vermiyorlar çünkü Cumartesi Anneleri yaptıkları eylemlerle özellikle 90’lı dönemlerdeki kirli savaş politikalarını sorguluyorlar. Bakın Cumhurbaşkanı Erdoğan çözüm sürecinde bizzat anneleri yanına çağırdı. Özellikle Berfo anneyi çağırıp taleplerini dinledi. İktidar bugün o eski politikaları hatırlatan bütün gösterileri, açıklamaları ve etkinleri yasaklamış durumda. O dönemde kaybedilen insanların baş aktörü kimdi Mehmet Ağar’dı. Peki Mehmet Ağar şimdi nerede? İktidarın yanında. İşte Cumartesi Anneleri’ne o yüzden izin vermiyorlar. Yani hak arama taleplerinin bu kadar yoğun bastırıldığı, sivil toplumun bu kadar çaresiz hale getirildiği ben başka bir süreç hatırlamıyorum” şekline konuştu.  

SEÇİM ÇALIŞMASI 

İHD İstanbul Şubesi’nin bu ay içerisinde iki kere Cumhurbaşkanlığı tarafından telefonla arandığını aktaran Keskin, kayıp yakınları için yıllardır Cumhurbaşkanlığı’ndan randevu talep ettiklerini fakat kendilerine randevu verilmediğini hatırlattı. Keskin, Cumhurbaşkanlığı’nın şubelerini aramalarına ilişkin ise: “Böyle bir arama girişiminde bulunmalarının nedeni seçimin yaklaşıyor olmasıdır. Bizim devlet yetkilileriyle her zaman görüştüğümüz olmuştur ama çok uzun zamandır devlet yetkililerinden randevu dahi alamıyoruz. Bize randevu vermeyenlerin telefon açmaları çok garip. Bizi arayıp taleplerimizi dinlemeleri gerekmiyor. Bizi aramaları yerine altına imza attıkları uluslararası sözleşmeleri yerine getirsinler. Devlet bu sözleşmenin altına imza atarak taahhütte bulunmuş ama uygulamıyorlar. Biz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin, Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin uygulanmasını istiyoruz” ifadelerinde bulundu. 

MA / Ergin Çağlar

Editör: Haber Merkezi