ANKARA - Ahlak polisleri tarafından katledilen Jina Mahsa Amini için kadınlar öncülüğünde başlayan eylemlere ilişkin konuşan kadınlar, Türkiye’de örülmek istenilen siyasetin İran’dan farksız olmadığını belirterek, enternasyonal dayanışmaya dikkat çekti. 

JINNEWS'ten Melek Avcı'ın haberine göre;  İran’da “ahlak polisleri” tarafından katledilen Jina Mahsa Amini için kadınlar öncülüğünde başlayan protesto eylemleri yayılarak devam ediyor.Dünyanın dört bir yanından kadınlar alanlara çıkarak, erkek egemen sistemin kendilerine dayattıkları hayatı kabul etmediklerini belirterek, ya saçlarını kesti ya da başörtülerini yaktı.Türkiye’deki kadın hareketi ve kadınlar da bulundukları her yerden alanlara çıkarak İran'daki direnişe evrenselleşen “Jin Jiyan Azadi” sloganlarıyla karşılık verdi. 

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) avukatı Yelda Koçak ve Karala Dergisi üyesi Zeynep Evren, devam eden protestolara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 

‘Mahsa Amini ilk değil’

Ulus devletlerin kendisini tahkim etmek istediğinde ilk önce kadınların özgürlüklerinin ellerinde almaya çalıştığını ifade eden Ayşe Acar Başaran “İran’da bugün ortaya çıkan durumu da böyle değerlendirmek lazım. Rejimin sadece bir başörtüsü dayatması söz konusu değil, orada kadınların her türlü hak ve özgürlükleri ellerinden alınmış durumda. Kadınlar kendi geleceklerine dair karar veremiyorlar. Rejimin kendi geleceğini tahkim etmeye çalıştığının farkındayız. Rejim Mahsa’nın ölümünü başka şekilde manipüle etmeye çalışsa da hem ailenin söylemi hem de raporlar Mahsa’nın katledildiğini gösterdi. Bu ilk örnek değil, İran’da kadınlar ‘usulüne göre’ giyinmedikleri ve başörtüsü takmadıkları için darp ediliyor" dedi.

‘Türkiye’de geliştirilmek istenilen siyaset İran’dan farklı değil’

Mahsa Amini’nin Kürt kimliğinin gözden kaçırılmaması gerektiğine vurgu yapan Ayşe, İran’da yıllardır Kürtlerin, dilleri, kimliklerinin yok sayıldığını ve diğer ülkelerde olduğu gibi İran’da da sömürge hukukunun uygulandığını kaydetti. Ayşe, “Onlarca Kürt bu süreçte özgürlük talebi nedeniyle idam edildi. Ama Kürt ve kadın kimliği yan yana gelince esaslı bir hedef olduğunun da farkındayız. Günlerdir başta Rojhılat Kürdistan’da olmak üzere İran’ın dört bir yanında tepkiler ve itirazlar ortaya çıktı. Tepki gösterenlerin en başında kadınlar yer alıyor. Kadınlar özgürleşmeden toplumu özgürleştirmek imkansız. Kürdistan’ın diğer bölgelerinde yine Türkiye ve dünyanın her yerinde buna karşı tepkiler gelmeye devam ediyor. TJA ile birlikte eylemsellikler gerçekleştirdik. Birçok ilimizde basın açıklamaları yapıldı. Bugün Türkiye’de de geliştirilmek istenilen siyaset İran’dan farklı değil. Kadınların bütün kazanımları hedef alınıyor, iktidar kendi rejimini tahkim ederken önündeki en dinamik gücü ortadan kaldırarak bu tahkimatı yapıyor. Eşbaşkanlığın hedef alınması, kadın mücadelesinin hedef haline getirilmesi bu zihniyetin bir ürünü” diye belirtti. 

Garibe Gezer vurgusu

İran’da var olan zihniyet ile Türkiye’deki zihniyetin birbirinden farkı olmadığına işaret eden Ayşe, sözlerine şöyle devam etti: “İkisi de milliyetçi, cinsiyetçi, ikisi de erkek egemen rejim içerisinde ve bu erkek egemen rejimi tahkim etmek için her türlü zor aygıtını ve insanlık dışı uygulamaları kullanmaktan geri durmuyor. Türkiye’de Garibe Gezer’in cezaevinde tecavüze uğraması sonradan katledilmesi aslında aynı mantığın Türkiye’de de olduğunun göstergesi. Uzun bir süredir tecavüz bir araç haline getirildi. Kadın bedeni savaş alanı haline getirildi. Tam bu nedenle biz kadınların vereceği ortak mücadelenin de rejimlere geri adım attıracağı fikri ile burada eylemsellikler gerçekleştirdik. İran’la dayanışma içerisinde olduğumuzu, verilen mücadelenin daha da büyütülerek evrenselleştirilerek bu sürecin iktidarlara geri adım attıracağımızı belirttik. Bu tepkiler elbette yeterli değil, bu dayatmalar geleceğimiz, özgürlüğümüz ile ilgili bizim irademizi ortadan kaldırmakla ilgi olduğunun farkındayız.”

‘Mahsa Amini’nin mücadelesi bize güç verecek’

“Jin Jiyan Azadi” sloganlarının dünyanın her yerini inlettiğini ve bu mesajın önemli olduğuna vurgu yapan Ayşe, “Tek adam rejimine karşı jin jiyan azadi sloganları, birbirine karşılık olarak verilen mesaj. Rojava’da çıkan devrim aslında bütün dünya kadın mücadelesine büyük bir umut vaat ediyor.  Yenilmez olarak görülen DAİŞ barbarlığı özellikle Kürt kadınların direnişleriyle alt edilen bununla da kalmayıp orada yeni inşa edildi. Erkek egemen sisteme karşı demokratik, ekolojik bir sistem, ulus devlete karşı demokratik bir sistem inşa edildi. Alternatifsiz olmadığımızı, bizi nefesiz bırakmak isteyen sisteme karşı bizim yapacağımız bir alternatifin de olduğu umudu yeşerdi. Ulus devletlerinin o egemen güçlerin bu kadar hedef getirilmesinin de nedeni bu modelin Rojhilata yansımasının olduğunu görmek lazım. Bu mücadelenin ve direnişinin mutlaka kazanılacağını biliyoruz. İran’da güçlü bir kadın deneyimi de var. Rejimin yarattığı atmosfer olabilir ama güçlü kadın deneyiminin mutlaka bir değişime neden olacağını biliyoruz. Mahsa Amini’nin mücadelesi bize de güç verecektir” sözlerini kullandı.

‘Aynı karanlık bugün burada da iktidarını yerleştirmeye çalışıyor’

Eşitlik için Kadın Platformu’ndan (EŞİK) Avukat Yelda Koçak, bir kadının saçları göründüğü için katledilmesinin laikliğin ne kadar hayati olduğunu gösterdiğini kaydetti. Bugün İran’da yaşananlar ve sonrasında kadınların saçlarını kesmesi ve temel sloganlarından biri olan “diktatörlüğe ölüm” sloganının laiklik için verilen mücadelenin ne kadar radikalleştiğini ve aslında kadınların için radikalliğin ne kadar ivedi ve acil olduğunu gösteriyor. Laikliği amasız fakatsız savunmamız gerekiyor çünkü laikliğin kadınlara bir yaşam alanı tanıdığını, bundan daha acımasız bir şekilde göremezdik. Bir kadın işkenceyle öldürülüyor, polis şiddetiyle öldürülüyor bu nedenle İran'daki kadınların da sesini duyup taleplerini duyup onlarla dayanışmalıyız. Keza Afganistan’da da son 1 buçuk yılıdır yaşananlarda da bunu gördük.  Biz de anayasada laik hukuk devleti olarak geçsek de bizim ülkemizde şu an da laiklik büyük bir tehlike altında. Bizzat devlet kurumları, resmî kurumlar eliyle laiklik, eşitlik ve özgürlük karşıtı propagandalar yürütülüyor. Aynı karanlık bugün Türkiye'de de iktidarını pekiştirmeye yerleştirmeye çalışıyor. Bir gün Diyanet İşleri Başkanı çıkıyor konuşuyor bir gün bir başka tarikat şeyhine söz veriliyor, diğer gün RTÜK eliyle LGBTİ karşıtı propaganda yapılıyor” diye konuştu.

‘Dinin ve geleneklerin üzerimizdeki hak talebinden yorulduk’

Karala Dergisi’nden Zeynep Ülger, İran’daki kadınların öfkesini derinden hissettiklerini belirterek devletlerin kadınları açıkça katletmesi için bahanelerinin olduğunu söyledi. İran’da fiili bir “ahlak polisinin” olduğunu söyleyen fakat burada da benzer bir baskıya uğradıklarını ifade eden Zeynep, “Bunlar siyasal islamın bir etkisi aslında.  Burada yine bunun faturasını biz kadınlar ödüyoruz. Burası İran’dan çok farklı değil yine aynı kafa mevcut biz kadınlar artık dinin, geleneğin, örfün ve siyasetin bir şekilde bedenlerimiz üzerindeki hak talebinden yorulduk. Geçenlerde daha burada Diyarbakır'da bir kadın katledildi katledilme sebebi olarak söyledikleri ise erkeğin kendine kuma olarak almak istemesiymiş. Dediğim gibi çok da farklı şeyler değil” diye belirti.

‘Yaşamak için mücadele veriyoruz’

Zeynep, “Kadın olmak sadece bu coğrafyada değil her toprak parçasında yeri geldiğinde mücadele etmek demek ve bunun yolu ancak birlikte dayanışmadan geçiyor çünkü biz kadınlar artık yaşamak için mücadele veriyoruz. Başka hak özgürlüklerden bahsedilirken biz artık sadece ölmemek için mücadele verir bir konuma geldik. Ve bizler ancak bu mücadeleyi beraber yan yana olursak verebiliriz çünkü kadını kadından başka kimse anlayamaz. Bugün İran’daki kadınların öfkesini hissedebiliyoruz ve burada onlarla aynı hisleri paylaşıyoruz. Burada bizim yaşadıklarımızı da başka coğrafyalarda başka kadınlar yaşıyor ve enternasyonal bir dayanışmayla ancak bir şeyler başarılabilir diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

Editör: Haber Merkezi