ANKARA- ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ- Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine ilişkin Cumhurbaşkanı Kararı’nın iptali için açılan ve haziran ayı boyunca görüşülen duruşmaların sonuncusu Danıştay 10. Dairesi’nde görülüyor. Duruşmada, Danıştay heyetinin, kararını yazılı olarak adli tatil öncesi bir tarihte bildirileceği açıklandı.

Evrensel'den Damla KIRMIZITAŞ'ın özel haberine göre; Siyasi partiler, barolar, kadın örgütlerinin katılımıyla duruşma öncesi Danıştay önünde bir araya gelirken, bu kez Danıştay bahçesinde yapılan basın açıklaması polis tarafından engellendi.

Kadın örgütleri polisin gösterdiği alan dışında açıklama yapmak isteyince basın mensupları alınmadı. "Basın buraya" sloganı atan kadınlar, daha sonra gazetecilerin bulunduğu alanda açıklama yaptı.

Basın açıklamasının ardından duruşmalar için duruşma salonuna geçildi.

Çeşitli illerden baro temsilcilerin beyanları sırasında söz alan Kocaeli Barosundan Nuriye Yılmaz, “Kadın hakları merkezinde çalışıyorum. Bugün sadece bir avukat olarak değil şiddet mağduru bir kadın olarak karşınızdayım. Siz, 'Çocuk niye ağlıyor' denilerek tokat yediniz mi? Yumruk sonucunda çeneniz kırıldı mı? Yerde dövülürken çocuklarım duymasın diye içine ağlayan bir kadın olarak buradayım.” dedi.

ŞİDDET, KADINLARIN YAŞAMININ AYRILMAZ BİR PARÇASI HALİNE GETİRİLİYOR

Kayseri Barosu adına konuşan Eylem Sarıoğlu işsizliği yaratan politikalar ile kadınları şiddete mahkum eden Sözleşme’den çekilme kararının iç içeliğini şu sözlerle ifade etti: “Bu sözleşme hayatlarımızla, haklarımızla ilintili. İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesinin temel nedeni, kadın erkek eşitliğine inanmamaktır. Kadınlara 'başınızın çaresine bakın, gördüğünüz şiddetle baş başasınız' deniyor. Özellikle yoksulluğun ve yoksunluğun arttığı bu koşullarda şiddet daha da çok artıyor. İstanbul'da Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği'nin hazırladığı raporda, şiddet gören kadınların boşanmaktan korktuğunu ve can güvenliğinden endişe ettiğini görüyoruz. Kadınlar boşanamadıklarını 'çünkü gidecek yerim yok, işsizim, eşim beni sürekli takip ediyor, korkuyorum, sığınma evine gitmek istiyorum ama orada da yer yok' diye açıklıyor. Kayseri'de oturulabilecek bir evin kirası en az 1500 lira, faturalarını ve bu kadının işsiz olduğunu düşündüğümüzde, nasıl hayatını kuracak?"

Konuşmasında şiddete uğrayan kamu işçisi bir kadının Ekmek ve Gül'e yazdığı bir mektuba yer veren Sarıoğlu, işsizlik, yoksulluk, kadınların kendi hayatlarını sıfırdan kuracak imkanlardan yoksun olması koşullarında; şiddetin kadınların bedeninin ayrılmaz bir parçası haline getirildiğini belirtti ve şöyle devam etti: "Kadınlar iş istiyor, istihdam istiyor ve şiddete karşı koyacak bir yaşam istiyor. Kayseri'de boşanan emekçi kadınlar, işyerine giderken parmaklarına hâlâ yüzük takıyor. Bir erkeğin şiddetinden kurtulduysa başka bir şiddetten kurtulmak için, olmayan bir erkeğin gölgesine sığınıyor." İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmanın tartışıldığı dönemde Cumhurbaşkanı'nın "halka sorarız, halk çıkmak istiyorsa çıkarız" dediğini hatırlatan Sarıoğlu, "Ancak halka sormamış bir gece tek başına aldığı kararla Sözleşmeden çekilmiştir. Eğer her gece korkarak yaşayan kadına, istismara uğramış çocuğa, işsiz kalmamak için işyerindeki ayrımcılığa, şiddete sessiz kalmak zorunda olan kadına sormuş olsaydı cevabını çok net bir biçimde alırdı. Biz bu cevabı verelim kendilerine çünkü halk bu salondadır, halkın vekilleri bu salondadır, kadın örgütleri temsilcileri bu salondadır çünkü biz halkız ve Sözleşme'den asla vazgeçmeyeceğiz" diye konuştu.

Sarıoğlu konuşmasını, "Kayseri’de kırk yıllık evliliğinde şiddet gördüğü için 60 yaşındaki Fatma teyzenin ‘Devlet artık bana sahip çıkar, değil mi?’ sorusuna 'Evet, sen şiddet görmek zorunda değilsin, bu devlet seni korur, sana sahip çıkar' demek istiyoruz biz. Biz karşımızdaki kadınlara, müvekkillerimize bunun teminatını vermek istiyoruz. Gerçekten korunduğunu hissettirmek istiyoruz." diye sonlandırdı.

SAMSUN’DA 12 MAHKEME VAR, BİR YILDA 713 ERKEK ŞİDDETİ DAVASI GÖRÜLDÜ

Samsun Barosu Başkanı Pınar Gürsel Yıldırım, “Şehrimde 12 tane asliye ceza mahkemesi var. Sadece bir yılda erkek şiddetinden dolayı 713 duruşma görüldü. Şehrimde bir kadın, koruma kanunu bittiği gün boşandığı erkek tarafından öldürüldü. Gülbahar şu an hayatta olabilirdi. Bu cinayetler önlenebildi. Karşı taraf, 'Sözleşmeden çıkılsa da 6284 sayılı kanun var, bu yeterli' diyorlar. Soruyorum 6284 sayılı kanun yeterli mi? Bu kanun önleyebildi mi Gülbahar'ın öldürülmesini? 6284 sayılı kanunda temelinin İstanbul Sözleşmesi olduğu yazıyor. Temeli çekerseniz ne olur?" dedi.

“ÇEKİLME KARARINDA KAMU YARARI NEREDE?”

Antalya Barosundan Aylin Onursev, “Antalya'da Pınar Gültekin'i yakarak katleden Cemal Metin Avcı'ya haksız tahrik indirimi uygulandı. Aynı indirimin kendisine tecavüz eden erkeği öldüren Nevin Yıldırım'a uygulanmadığını hatırlatmak isterim. Sözleşmeden çıkma kararıyla devletin yetkili organları rehavete kapılmıştır. Pınar Gültekin'in katili Cemal Metin Avcı'nın yargılandığı sırada, 'İstanbul Sözleşmesi'nin iptal edilmesi iyi oldu' sözlerini size hatırlatırım. İstanbul Sözleşmesi uygulansaydı, bu kadar canavarca hisle hareket eden katile bu kadar az ceza verilemeyeceği açıktır. Sözleşmeden çekilme kararının kamu yararı nerede" diye sordu.

Reklam

“DAVAYI TARİHİN YARGILAMASINA TERK ETMEYİN”

Kocaeli Baro Başkanı Bahar Gültekin Candemir de sözleşmeden neden çıkıldığını gerekçelendirilmediğini , “Halit Çelenk hocamızın bir sözünü söylemek istiyorum, ‘Uluslararası hukuk çiğnendiğinde bir gün mutlaka tarih önünde vicdanlarından yargılanacaktır.’ Davayı tarihin yargılamasına terk etmemenizi talep ediyorum” dedi.

“SADECE AVUKAT DEĞİL, ŞİDDETE UĞRAMIŞ BİR KADIN OLARAK BURADAYIM”

Kocaeli Barosundan Nuriye Yılmaz, “Kadın hakları merkezinde çalışıyorum. Bugün sadece bir avukat olarak değil şiddet mağduru bir kadın olarak karşınızdayım. Siz, 'Çocuk niye ağlıyor' denilerek tokat yediniz mi? Yumruk sonucunda çeneniz kırıldı mı? Yerde dövülürken çocuklarım duymasın diye içine ağlayan bir kadın olarak buradayım. Ve şiddete karşı yargıya başvurulamayan… Bana şiddet uygulayan ve doktor eşim hayatını kaybetti. Yaşasaydı şu an hayatta olmayabilirdim, burada olmayabilirdim. İsmim anıt sayaçta olabilirdi. Ben bugün karşınızda bir avukat olarak da karşınızdayım. Kadınlara umut olmak için buradayım. ” dedi.

KIZIM BÜYÜDÜĞÜNDE BU CANİLER DIŞARIDA OLMAMALI”

Yalova Barosundan Dilan Çetin, “Çapulcu olmadığımızı, sürtük olmadığımızı ispat etmek zorunda bırakıldık. Şimdi de sözleşmeden çekilmenin hukuksuzluğunu ispat etmek zorundayız. ispat etmek zorunda bırakan tek kişi, biz milyonlarız. Milyonları temsilen tam karşınızda buradayız. Biz inanıyoruz ki sizler yetkinizi kadın çocuk ve ülkemiz için kullanacaksınız. İstanbul Sözleşmesi iyiki de kaldırıldı diyenlerin gerekçesini öğrenmek istedim ama bulamadım. Daha üç gün önce haksız tahrik indirimi yapıldı, adli tıp raporuna rağmen. Katile 23 yıl hapis cezası verildi. Şu an 4 yaşındaki kızımın 26 yaşına geldiğinde bu caniyle aynı ortamda olmasını istemiyorum” dedi.

PINAR'IN KATİLİNE İNDİRİM, FOTOĞRAFINA ENGEL

İstanbul Barosu'ndan Avukat Hülya Gülbahar da Pınar Gültekin’in katili tasarlayarak öldürmesine rağmen nasıl 'haksız tahrik' indirimi aldığını sorarak şöyle devam etti: “Kadının elimizde külü kaldı. Hani iç hukukumuz yeterliydi? 'Ders kitaplarında erkeğe itaat ibadettir' diyor. Bu nasıl bir anlayış? Bu anlayışa sahip çıkanlar, İstanbul Sözleşmesi'ne karşı çıkıyor. Türkiye’de milyonlarca kadın can güvenliği sorunu yaşıyor. Biz Sözleşmeden çıktığımızda meclisin şiddetle ilgili denetim görevi de gasp edilmiş olacak. Dolayısıyla ülkede şiddetle mücadele politikasız ve araçsız bırakılmış olacak. Yeni yasayla yaralama cezalarını, dört aydan altı aya çıkarıp iki ay zam yaptılar. Zaten yatarı yok ki! Bu nasıl açıklanır? İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılması, diğer uluslararası sözleşmeleri de olumsuz etkiler." Gülbahar'ın konuşma yaptığı sırada Pınar Gültekin'in fotoğraflarını kaldıran kadınlar güvenlik tarafından engellendi.

Reklam

Fotoğraf: Evrensel

"HEYETİN ALACAĞI KARAR KADIN MÜCADELESİNE GÖLGE DÜŞÜRMEMELİ"

TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Ayşegül Oruçkaplan, “Kadına yönelik şiddetin bitmesi için birincil talebimiz eşitliktir. Eşitliği sağlamayan ama şiddeti önlemeyi amaçladığı söylenen politikalar samimi değildir. Kapitalist krizin kadınlar üzerindeki tek etkisi işsizlik ve yoksulluk değildir. Yoksulluk, işsizlik şiddeti de arttırmıştır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bitmesi için tek başına yasal değişikliklerin yeterli olmadığını ortada. Kadınlara ve LGBTİ’lere karşı düşmanca karalamalarla sözleşme tek tarafla feshedildi. Sözleşme'nin içeriğini manipüle edenler bu cinayetlerin suç ortağıdır. Bizim bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz yok. Sayın heyetin alacağı tarihi karar tüm kadınların yaşam hakkını savunduğu mücadeleyi gölge düşürmemelidir" diye konuştu.

"KADINA YÖNELİK ŞİDDET HALK SAĞLIĞI SORUNUDUR"

Türk Tabipleri Birliği (TTB) adına konuşan Verda Ersoy, şiddetin travmatik etkilerine değinerek sözlerine başladı. Ersoy, “Şiddet sona erse de etkileri devam ediyor. TTB, kadına yönelik şiddeti bir halk sağlığı sorunu olarak görüyor. Dünya Sağlık Örgütü de aynı savunmayı yapıyor. Halk sağlığı sorunlarının ortak özelliği vardır, çözümünü bulmak için samimi bir politik bakış gerekir. İstanbul Sözleşmesi ilk defa şiddetin tanımını genişleten ve bütünsel polikayı ortaya koyan metindir" dedi.

DANIŞTAY HEYETİ, KARARINI YAZILI OLARAK BİLDİRECEK

Danıştay Savcısı, İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesi kararının hukuka uygun olmadığı yönünde mütalaa verdi. Savcı, İstanbul Sözleşmesi'nin feshi kararının iptal edilmesini talep etti.

Danıştay heyeti, kararını yazılı olarak 20 Temmuz'da başlayacak olan adli tatil öncesi bir tarihte bildirilecek.

Reklam

"HUKUKSUZ ÇEKİLME KARARI İPTAL EDİLSİN"

Dava öncesi açıklama yapan Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) adına basın açıklamasını yapan Tülin Eraslan, hala kendilerine duruşma tarihi tebliğ edilmemiş kadın örgütleri olduğuna, görüşülmeyi bekleyen onlarca dosya olduğuna dkkat çekti, EŞİK Platformu olarak mahkeme başkanından bu konuda açıklama beklediklerini belirtti.

Fotoğraf: Evrensel

Eraslan, "Hukukun üstünlüğü ilkesinin yaşama geçtiğini gösteren bir karar bekliyoruz. Cumhurbaşkanı kararı kadınların yaşamına, eşitlik bilincine, demokrasiye, adalete ve eril şiddetle mücadeleye ağır bir darbe indirdi. Hukuksuz kararın yargı erki üzerindeki olumsuz baskısını Pınar Gültekin kararında gördük. Faile yine erkeklik indirimi verildi. Suça yardım ve yataklık edenler kayırıldı. İstanbul Sözleşmesi hükümlerince ortadan kaldırılması gereken yanlış alışkanlıkların, davanın sürecine egemen olduğu görüldü; sonuç da şiddetle mücadele ilkelerine ve İstanbul Sözleşmesi’ne muhalif, toplum vicdanını yaralayan adaleti öldüren bir karar oldu ne yazık ki!" dedi.

Fotoğraf: Evrensel

Eraslan, hukuksuz çekilme kararının iptali istemiyle açılan davaların esastan görüşüldüğü duruşmalar sürecine rastlayan Pınar Gültekin kararının aynı zamanda şiddetle mücadele şovu için yapılan yeni göstermelik TCK değişiklikleri sonrası verilen ilk kararlardan birisi olma özelliğine sahip olduğunu vurguladı ve şöyle devam etti: "Eril şiddetle mücadele şiddetin önlenmesi ancak mağdurun korunması, failin etkin kovuşturulması ve şiddeti durdurmak için bütüncül politikalar geliştirilmesiyle mümkün. Sanık Cemal Metin Avcıya verilen ödül gibi cezanın ve delil karartan, yardım ve yataklık eden aile üyelerine verilen beraat kararının üst mahkeme süreçlerinde bozularak adaletin sağlanması için tüm kadınların sonuna kadar mücadele edeceğini bir de buradan duyuruyoruz. Eril şiddetle mücadele için bütüncül politikalar geliştirilmesini gerektiren İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyor Danıştay tarafından hukuksuz çekilme kararının iptal edilmesini istiyoruz!"

"SÖZLEŞME'NİN UYGULANMASI İÇİN MÜCADELE EDECEĞİZ"

Türk Tabipleri Birliği adına konuşan Şebnem Korur Fincancı, "Halk sağlığı için en önemli tehditlerden biri olan cinsiyetçi şiddete karşı, mücadele etmek hepimizin boynunun borcudur" dedi. Pınar Gültekin'i vahşice katleden Cemal Metin Avcı'ya haksız tahrik indirimi uygulandığını hatırlatan Fincancı, "Biz o nedenle bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Bu Sözleşme'nin yalnızca varlığı değil, Sözleşme'nin tüm basamaklarının hayata geçirilmesi için tüm kızkardeşlerimizle birlikte mücadele edeceğiz. O nedenle susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz diyoruz!" diye konuştu.

Ankara Diş Hekimleri Odası adına konuşan Gamze Burcu Gül, "Bir şeyin farkında olmayabilirler, bu kadar saldırı ve baskı bizim gücümüzü ve dayanışmamızı daha da artırıyor. İstanbul Sözleşmesi'nden, yaşamlarımızdan, haklarımızdan elbette vazgeçmeyeceğiz. Biz, çoğumuz kadın çalışanlardan oluşan sağlık alanında çalışıyoruz. Hastalarımızın sağlığını korumak için onları daha iyi ve uzun yaşatmak için yemin ederek mesleğe başlıyoruz. Mesleğimizi icra ederken kendi can güvenliğimizden endişe ederek çalışıyoruz. İstanbul Sözleşmesi'ni savunmak üzere biz yine bir aradayız!" dedi.

Fotoğraf: Evrensel

"SÖZLEŞME YAŞAM İRADESİDİR"

Çanakkaleli Kadınlar İnisiyatifi adına konuşan İnci İnsesöğüt, “İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının ardından bir günde bu inisiyatif kurduk. Günlerce alanları terk etmedik ve binlerce imza topladık. Bu yaşama iradesidir. Vazgeçmeyeceğiz” dedi.

"HAYATLARIMIZI SAVUNMAYA GELDİK"

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) Başkanı Gülsüm Kav, “Yine hakkımızı, hayatlarımızı savunmaya geldik. Bu kadar evrensel bir hakkı, bu kadar küçük bir alana sıkıştırmaya çalışıyorlar. Bunu kınıyoruz. İstanbul Sözleşmesi savunuculuğunu küçülteceğinizi, bizi buraya sıkıştıracağınızı sanmayın” diyerek polis engeline tepki gösterdi.

Reklam

"ZAFER KADINLARIN MÜCADELESİYLE OLACAK"

HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran da Sözleşme'den geri çekilme kararını tanımadıklarını söyledi. Pınar Gültekin’in faili Cemal Metin Avcı'ya verilen indirimi hatırlatan Başaran, “İstanbul Sözleşmesi’nin neden hayati olduğunu söylüyoruz. Her gün bu ülkede en az bir kadın katlediliyor ve iktidar, devlet, kolluk katilleri engelleyeceğine her yerde kadınları engelliyor. Ama buradan bir kez daha ifade ediyoruz; Biz HDP olarak bütün kadınlarla yaşamın bütün alanlarında direnmeye ve İstanbul Sözleşmesi’ni yaşatmak için de mücadele etmeye devam edeceğiz. Başarı ve zafer kadınların mücadelesiyle olacak” şeklinde konuştu.

"DANIŞTAY HUKUKSUZLUĞA DUR DEMELİ"

CHP Kadın Kolları Başkanı Aylin Nazlıaka, “Kadınların can simidi olan İstanbul Sözleşmesi tek adam tarafından fesih edildiğinde tarihler 21 Mart 2021’i gösteriyordu. O tarihten sonra çok sayıda kurum bu hukuksuz kararın iptali için Danıştay’a başvuruda bulundu. Ama Danıştay bu hukuksuzluğa dur demedi. O günden bugüne 500 kız kardeşimiz katledildi. Bugün Danıştay’ın bu hukuksuzluğa dur demesini bekliyoruz” dedi.

Editör: Haber Merkezi