ADANA- Ekmek ve Gül'den Fatma KOÇ'un söyleşi;  Filiz Zeyrek, kapatılan kadın haber ajansı JİNHA’nın Çukurova muhabiriydi. Biri 8, diğeri 4 yaşında iki kız çocuğu annesi. 1996’da Batman Hasankeyf’e bağlı Karaköy’den korucu baskısı, ekonomik zorluklar ve savaş ortamının getirdiği sorunlar nedeniyle ailesiyle Adana’ya göç etmek zorunda kalmış.

13 yaşına kadar kalabilmiş köyünde, tüm köy çocukları gibi işi koyun ve keçilere bakmak iken Filiz okula gitmek istediğini söyledikçe ailesinden dayak yemiş. Ama her gün bu isteğini yinelemiş. “Bir gün annem bakkaldan bir şey almam için bana para verdi. Gidip kalem kâğıt aldım. Komşumuzun oğluyla okula kayıt olmaya gittim. O kadar heyecanlıydım ki ablamın kimliğini götürmüşüm” diyor. Tüm çabalarına rağmen okul hayatı sadece üç hafta sürebilmiş, çünkü köye gelen öğretmenler “Biz burada yapamayız” deyip 2-3 hafta ancak dayanabiliyor ve gidiyormuş. Filiz’in okul hayatı, bir sabah öğretmeninin hiç haber vermeden gitmesi ile bitmiş ama okuma hayali bitmemiş.

 

“Sabah erkenden kalkıp keçileri dağa götürürdüm. Geceden ateş yakan çobanların kömürünü tebeşir niyetine kullanıp üç haftada öğrendiklerimi taşlara çizerdim” diyor. En çok da Türkçeyi öğrenirken zorlanmış ama sonunda kendi kendine okuma yazma öğrenebilmiş.

 

TELEVİZYONDAKİ GİBİ OLMAYAN ŞEHRE GÖÇ

“Baskı, şiddet, ambargolar nedeniyle hepimizin psikolojisi çok bozulmuştu. Her şeyimizi yok pahasına elimizden çıkarıp bir gün sabaha karşı bir pikaba yüklenip Adana’ya geldik. TRT’de şehirleri tanıtan bir program vardı, Adana’yı o programda görmüştük. Çok güzel bir şehirdi. Seyhan’da Küçükdikili mahallesine geldiğimizde televizyonda gördüğümüzden çok farklı bir yerle karşılaştık. Yollar çamur, mahalle kötüydü; bizim köyümüz daha güzeldi. Köydeki evimiz iki katlı, geniş odalı büyük bir evdi. Burada tek odalı, üzeri çinko çatılı, derme çatma bir evde kaldık. Her gün ağlıyorduk ama dönme imkânımız da yoktu.”

 

Yok, pahasına satılanlardan kalan para bitince ailenin ekonomik yükü 9 kardeşin sekizincisi olan Filiz’in omuzlarına binmiş. Küçük kardeşleri okula yazılınca “Ben de okula gitmek istiyorum” demiş annesine ya “Senin artık göğüslerin çıkmaya başladı, okula gidemezsin” cevabını almış. Bu kez karşı koyamamış, evin geçimi için çalışmak zorunda olduğunu kabul etmiş.

 

ŞALVAR YOKSA İŞ DE YOK

Bir gece saat 4’te annesinin “Hadi kalk işe gidiyoruz” demesiyle başlamış işçiliği. “Bizi işe alsınlar diye en iyi kıyafetlerimizi giyip işçi durağına gittik. Bize çok güldüler. Elçiler, ‘Gidin şalvarınızı giyin, böyle çalışamazsınız’ deyip gitti. Ama şalvar alacak paramız yok, ertesi gün yine gittik, sonra yine... Bizi almadılar. Açız. En son eş dost yardımıyla annem en ucuzundan yeşil kadife bir parça kumaş alıp ikimize şalvar dikti.”

 

Şalvar giymek de sorunları çözmemiş. Filiz’e “Sen çok küçüksün, git 10 fırın ekmek ye öyle gel” demişler. Annesi yalvar yakar “Açız, mecburuz, kimsemiz yok” diye ısrar edince 50 kadınla bir kamyonun arkasında gittiği mandalina bahçesinde küçücük bedeninin enerjisi tükenene kadar çalışmış.

 

2-3 yıl her sabah gidilen tarla günlerinden sonra bir sabah çuval fabrikasından durağa gelenler, “Fabrikanın sahibi göç etmiş insanlara iş verip destek olmak istiyor, sadece buradan işçi alacağız” deyince, tarlanın yazın kavurucu sıcağından, kışın dondurucu soğuğundan kaçmak isteyen Filiz, fabrikada çalışmak istemiş. Yaşı küçük olduğu için önce işe alınmamış ama araya giren eş dost sayesinde fabrikada çalışmaya başlamış. Kısa sürede “iyiliksever fabrikatörün” aslında daha düşük ücretle, sigortasız, güvencesiz çalıştırabileceği için Filiz gibilerin çaresizliğinden faydalandığını anlamış. “Günde 2 bin çuval yapabilirseniz bugünün parası ile 20 TL yevmiye kazanıyordunuz. Daha önce hiç fabrikada çalışmadığımız için bu para normal sanıyorduk.”

 

Yine de tarlada çalışmamak için kapanana kadar çuval fabrikasında çalışmış Filiz. Daha sonra geri dönüşüm fabrikasında işe girmiş, “Çok pis ve tehlikeli bir işti. Birçok arkadaşım koşullar yüzünden kansere yakalandı” diye anlatıyor. Market işçiliği, tüpçülük, tavuk dönerciliği, anket işi ve boşta kaldıkça tarım işçiliği yapan, hayatın her aşamasında emeği ile ayakta kalma mücadelesi veren bir kadın o.

 

KORKACAK ÇEKİNECEK BİR KAYGIM KALMADI

Zorlu hayat mücadelesi, maruz kaldığı ayrımcılık, bir işçi olarak görüp geçirdikleri, yaşadığı haksızlıkların, baskının, sömürünün, asimilasyonun farkına varmasını sağlamış. Kürt hareketinden gençlerle tanışınca mücadeleye katılmış. Evlilik, çocuklar, maddi sorunlar Filiz’i yine hayat mücadelesiyle başbaşa bırakmış. Çalışıp evin geçimini, çocukların bakımını tek başına üstlenince “Yıllarca bir erkeğin yardımı ile olacağını sandığım şeyleri tek başıma yapabileceğimin farkına vardım” diyor.

 

Tanıştığı gazeteci kadınların “Neden muhabirlik yapmıyorsun, bu işi çok güzel yapabilirsin” sözleri karşısında önceleri çekindiğini söylüyor. “Okuma yazmam yok, okula gitmedim, hiç muhabirlik eğitimim yok, nasıl haber yazarım, yapamam” demiş. Arkadaşları ısrarla “Yapabilirsin” deyince işe bir mahallede Özgür Gündem ve Azadiya Welat gazetelerini dağıtmakla başlamış. “Gazete dağıtımcılığı yaptığım dönemde çok kişiyle tanıştım, tabularımı yıktım. Bir kadının kahvehaneye girmesinin çok ayıp olduğunu düşünürken, girip sohbet edip gazetemi vermek özgüvenimi artırdı. Artık hayatta korkacak, çekinecek bir kaygım kalmadı.”

HİKÂYESİNİ ANLATTIĞIM HER KADIN ASLINDA BENİM

Yaklaşık bir yıl gazete dağıtıcılığı yaptıktan sonra JİNHA’da muhabirliğe başlamış. 90’lı yıllarda OHAL’de hayatı, köyü, geleceği elinden alınan Filiz’in, 2016’da da yine OHAL’de bu kez çok severek çalıştığı ajans JİNHA kapatıldı. Daha sonra Zeyrek ŞÛJİN'nın ardından JINMEWS isiminde açılan kadın Haber Ajansında devam eder. “Kadın mücadelesi birilerinin yasaklamasıyla durdurulacak, vazgeçilecek bir mücadele değil” diyor, “Eskiden kendimi bir kadın olarak çok güçsüz hissediyordum şimdi anlıyorum ki aslında güçsüz değilmişim, bilinçsizmişim. JİNHA ile tanışmak, kadın hareketi ile tanışmak beni geri kaldığım çok şeye yetiştirdi. Hiç eğitim almamışken çalışıp, öğrenip dünyadaki ilk ve tek kadın haber ajansında muhabirlik yaparken defalarca gözaltı ve baskıdan dolayı işini yapamaz duruma gelince Zeyrek kendisi gibi onlarca işsiz gazetecilerin girdi. Hayali ve tek isteği tekrar ajansında çalışmak olduğunu söyleyen Zeyrek kemdi gibi kadınların sesini duyurabilmek benim için en büyük başarıydı. Ama başarılı olma nedenim anlattığım her kadının hikâyesini birebir yaşadığım içindir; hikâyesi Zeyrek'ni anlattığım her kadın aslında benim.”

Filiz Zeyrek... Eğitimine engel oldunuz ama dağdan topladığı kömürle okuma yazma öğrendi. Köyünde yaşama hakkını elinden aldınız ama göç ettiği şehirde yaşama tutundu. Emeğini sömürdünüz ama o mücadele etti. “Çocuğunu büyüt, kocanın gölgesinde yaşa” dediniz, çalışıp kimseye muhtaç olunmayacağını öğrendi. Yaşadığı zorlukları verdiği mücadeleyi görmediniz ama o kendi gibi kadınların hikâyelerini tüm dünyaya duyurdu.

Editör: Haber Merkezi