DİYARBAKIR-ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ; IŞİD’in Şengal’e saldırmasının 5’inci yıl dönümünde kadınlar birçok kentte eş zamanlı anma etkinlikleri düzenledi.

Haziran 2014’te Irak’ın Musul kentine saldırarak kenti ele geçiren IŞİD, Ağustos ayında da Êzidîlerin yaşadığı Şengal’e saldırdı. Şengal’de binlerce insanın katledildi, kadınlar kaçılarak köle pazarlarında satıldı, yüz binlerce Êzidî göçe maruz kaldı. Êzidîlerin “73’üncü ferman” olarak tanımladıkları Şengal katliamın 5’inci yılına girdi. Katliamın yıl dönümünde katledilen Êzidîler için birçok kentte anma etkinliği düzenlendi.



KADINLAR ŞENGAL’DE KATLEDİLENLERİ ANDI

Diyarbakır’da anma etkinliğinin adresi Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Kongre merkeziydi. Zorla Alıkonulan Kadınlar İçin Mücadele Platformu üyesi kadınlar kongre merkezi önünde Şengal’de katledilenlerin anısına bir dakikalık sessizlik eylemi gerçekleştirdi. Eylemin ardından  basın açıklaması yaptı. Açıklamaya HDP’nin kadın milletvekilleri, belediye eşbaşkanları, STK ve meslek örgütleri temsilcileri katıldı. Açıklamanın Kürtçe'sini HDP Milletvekili Dilan Dirayet Taşdemir Türkçe'sini Zorla Alıkonulan Kadınlar İçin Mücadele Platformu üyesi avukat Cemile Turhallı Balsak okudu.
 
İLGİLİ HABER
 
 
 
Ezidi katliamının 5’inci yıldönümü: Şengal’de ilk hedef kadınlar oldu
 


Ezidi katliamının 5’inci yıldönümü: Şengal’de ilk hedef kadınlar oldu

Şengal katliamında egemen güçlerin bölgedeki etnik ve dini azınlıkları hedef aldığını belirten Ayşe Cafo, katliamın ilk hedefinin topluma öncülük eden kadınlar olduğunu söyledi.
 

“SOYKIRIMA UĞRAYAN ÊZİDÎLER, AYIRIMCI POLİTİKALARIN MUHATABI OLUYOR”

2014’te bütün dünyanın canlı tanıklığında Şengal’de bir soykırım yaşandığını ifade eden Balsak, katliamı 73’üncü ferman olarak tanımladı. “Êzidîler 21. yüzyılın en korkunç vahşetine maruz kaldılar” diyen Balsak, “Êzidî halkının birçoğu öldürülüp toplu mezarlara gömüldü. Binlerce kadın ve çocuk radikal cihadist çete örgütü IŞİD tarafından kaçırılarak köle pazarlarında satıldı. Din değiştirmeye zorlanmaları, sistematik bir istismar ve işkenceye maruz kalmaları, 3 bine yakın kadının halen alıkonmuş olması bu trajedinin vahametini de daha da artırdı. Êzidîler bu Fermanı yalnızca yaşamamış; yerleşim yerlerini terk etmek zorunda bırakarak yaşama tutunma gayesiyle gittikleri ve gönderildikleri yerde de kötü muamelenin, ayrımcı politikaların muhatabı olmak durumunda da kalmıştır” dedi.

“ÊZİDÎLER KÜLTÜREL SOYKIRIM İLE KARŞI KARŞIYA”

Kurtuluşu deniz aşırı ülkelere gitmekte gören Êzidîler’in insan tacirlerinin hedefi olduğunu hatırlatan Balsak, açıklamasını şu sözlerle sürdürdü: “Soykırım sonrası, platformumuz dünyanın birçok ülkesinde mülteci olarak yaşayan Êzidî kadınlar ve çocuklarla görüşmeler almış ve yaşadıkları yerlerin onlar için güvenli olmadığını, tespit etmiştir. En önemlisi Êzidîler’in kendi var olma gayeleri olan kültürel varlıklarını ve inançlarını sürdürdükleri coğrafya ile bağları koparıldığından, yaşadıkları yerlerdeki entegrasyon politikaları sonucu kültürel bir soykırım tehdidi altında oldukları görülmüştür.



TEHDİT DEVAM EDİYOR

Geçen beş yıl süre içerisinde her geçen gün kurtulan veya kurtarılan kadın ve çocukların anlatımları ve yaşanan gelişmeler; Ortadoğu’da İŞİD eliyle gerçekleştirilen uluslararası suçların boyutunu ve devam etmekte olan bu suçların varlığını insanlık için büyük bir tehdit oluşturmaya devam ettiğini göstermiştir.  Soykırımdan bu yana geçen beş yıla rağmen yalnızca Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonuna bağlı araştırma komisyonu tarafından Ezidilerin soykırıma uğradığı rapor edilmiş olmasına rağmen BM Güvenlik Konseyi nezdinde bir girişimde bulunulmamıştır. Oysaki ki dünya bir insanlık trajedisine canlı bir şekilde tanıklık etmiş, ele geçen bilgi ve belgeler ve anlatımlar bu vahşetin boyutunu tüm verileriyle ortaya koymuştur.

“ÊZİDÎ HALKI KENDİ KADERİNİ TAYİN ETME HAKKINA KAVUŞMALI”

Dünyanın en büyük topluluğu olarak kabul edilen Birleşmiş Milletler ve ona bağlı Güvenlik Konseyi’nin bu noktada kendi komisyonları nezdinde hazırlanmış raporlar olmasına rağmen bir açıklama yapılmamış olması düşündürücüdür. BM’nin bünyesinde bulunan üye ülkelerin çoğunluğu tarafından imzalanmış olan Roma Statüsü sözleşmesi ile kurulan Uluslararası Ceza Mahkemesinin yargılama mekanizmasını harekete geçirmemesi bu sözleşmenin gerçek meşruiyetinin odak noktasının devletlerin gizli politikaları ile berhava edildiğini göstermektedir. Bu açıdan Qamişlo’da açıklanan sonuç bildirgesinde belirtilen çözüm önerilerinden biri olan BM’nin bu katliamı tanıması ve adaletin sağlanması için de uluslararası ceza mahkemesinin kurulması, Êzidî halkının tüm haklarını garanti altına alınması uluslar arası hukuk çerçevesinde Êzidî halkının kendi kaderini tayin etme ve statüye kavuşturulması hakkı, Êzidî halkının yeni katliamlara karşı korunması açısından hayati öneme sahiptir.

“3 AĞUSTOS ‘KADIN KIRIMINA KARŞI MÜCADELE GÜNÜ’ OLARAK KABUL EDİLMELİ”

Bugün tarih bizlere 3 Ağustos 2014'te olduğu gibi soykırımın asıl odağında kadınların olduğunu yalnızca Şengal’de değil, Zilan, Dersim, Enfal, Suruç katliamları göstermiştir. Bu nedenle 3 Ağustos tarihinin “Kadın Kırımına Karşı  Mücadele Günü” olarak kabul edilmesi çağrımızı yeniliyoruz. Bu çağrımızın dünyanın farklı bölgelerinde karşılık bulmuş olması ve özellikle de Ezidi Kadın Federasyonunca 3 Ağustos’un “Feministi de karşı eylem günü”   olarak ilan edilmesine ilişkin yapılan açıklama önemlidir.  Avrupa'dan Kanada'ya, Avustralya'dan Afrika ülkelerine, Türkiye'den Irak'a kadar dünyanın birçok ülkesinde kadın hareketleri yapılan bu çağrıyı sahiplenmiş, aynı gün aynı dakika tek yürek olarak barbarlığa, vahşete, kıyıma karşı ortak mücadele kararlılığı sergilemişlerdir. Bugünde bu kararlılık devam etmektedir.” ( Artı Gerçek )
 

Editör: Haber Merkezi