İçimizdeki Yezit(ler)
İyi bak ha dostum dört bir yanında
Kendini çok iyi saklayan biri
Yüzüne gülerek, girip kanına
Kirini, pasını aklayan biri
Siner bir sotaya herkesi izler
Çıkarı kimdense onu dikizler
Ateşi yakar da dumanı gizler
Ortamı çok iyi koklayan biri
Meydanı boş bulsa gel onu durdur
Hatasını bulmak büyük kusurdur
Alçak demeyin haaa! Daha çukurdur
Fırsat için durup bekleyen biri
Dumanlı havada, parsayı vurur
Hükümdar misali tahta oturur
Arz-ı endam eder, bir gerdan kırır
Yalanı yalana ekleyen biri
Her sakala göre bir tarak taşır
Nerde yara varsa orayı kaşır
Yezitlik sıfatı ona yaraşır
Gece kapınızı tıklayan biri
Gâhi görürsün ki elinde asa
Mübarek(!) Hak ile geçer temasa
Kürsü de istemez, bulunca masa
Haşa o leylekten, laklayan biri
Gemisini çeker engin limana
Bukalemun gibi uyar zamana
“Aha dalıyorum” deyip ummana
Kurbağa misali vaklayan biri
Tehlikeyi görse hemen sıvışır
Bir çıkarı varsa size sırnaşır
Firavun deseniz o da yaraşır
Yine de kendini paklayan biri
Garibi bulunca dükkânı açar
Hileyi, hurdayı ortaya saçar
Hele para görse kendinden geçer
Her an servetini çoklayan biri
Boş mezarı görse hemen uzanır
Deve nalı satıp para kazanır
“Yoldaş” görünümlü dona bezenir
İnanmayın sizi yoklayan biri
Tarikattan kaçar, gezer ırakta
Hakikat de neymiş, onu bırak da
Marifet meydanı, Huzuru Hakta
Sorguya gelince tekleyen biri
“Dünya malı” desen, der ki “Yalanmış”
Oysaki kuruşa ağzı sulanmış
Tepeden tırnağa kire bulanmış
Çevreyi kokutup boklayan biri
Hadi kusurunun örtülür ilki
“Bu da ıslah olur” demişiz belki
İblisi bilmem de saf kalır tilki
Suçunu sizlere yükleyen biri
BÜLBÜLÎ ŞAYDA’yım sen bak kendine
Arifler cahilin düşmez fendine
Vardır getirip de onu punduna
Hakikat aşkına haklayan biri.