Deniz’in, güler yüzüyle kemanını sıkıca yerleştirdiği göğsünü kurşunla doldurdular.

Parlayan alnı, gülen yüzü kana bulandı.

Kim nereden besleniyor, kim sırtını nereye dayamış…

Deniz Poyraz güler yüzüyle, mütevazı duruşuyla çıkarsız, barış isteyen, sevgi dolu biri. Bunu anlamak için o fotoğraflara bakmak ve kahvaltı masasını görmek yeterli.

Diğer tarafta, düşünen herkese düşman, kana doymayan katil ve arkasındaki güçler...

Önceki katillere ne çok benziyor…

Ağcalara, Samastlara, Veli Can Odunculara…

Sedat Peker Kıbrıslı Gazeteci Kutlu Adalı’nın nasıl öldürüldüğünü açıkladı. Uğur Mumcu, Musa Anter, onlarca yüzlerce aydın, gazeteci yazar, politikacı, bu arkasında hangi güçlerin olduğunu iyi bildiğimiz katiller tarafından öldürüldü.

Hepsi de “yalnızım” dedi. Ağca gibi, Samast ve diğerleri gibi…

Bu defa da böyle söyledi Deniz’in katili Onur Gencer.

Oysa fotoğrafları ve yaşamı başka bir şeye işaret ediyor. Yoksa o katliam hazırlığı öyle kolay olmazdı.

Zira HDP İzmir İl Örgütü binası, ki hep polis kuşatmasında, gözetim altında. Bir de çadır kurulmuş polis desteğiyle. Diyarbakır’da ve başkaca yerlerde yaptıkları gibi devlet eliyle, AKP desteğiyle çocuklarını arayan aileler orada bir araya getiriliyor. HDP’yi kriminal bir adres olarak gösterme hesaplı çok iyi bildikleri algı operasyonu tablosu. Eski eş genel başkanlardan, milletvekillerine, kayyum atanan belediye başkanlarından parti yöneticilerine, üyelerine uzanan, kadın erkek, yaşlı genç on binden fazla partilinin tutuklanıp hapse doldurulması, Kobanê davası, yeniden kapatma davası yetmiyor, sürekli bir hedef gösterme, parti binalarına baskınlar, düşmanlaştırma ve bunun üzerinden şoven milliyetçi ruhu besleme çabası hep sürdü.

Bahçeli, Erdoğan, Soylu ve diğerleri hep HDP’yi hedef gösterdiler. Medya ateşi körüklüyor. Sınır içinde ve sınır dışında Kürtlere gün yüzü gösterilmek istenmiyor.

İzmir’de de diğer yerler gibi HDP de polis kuşatması altındaki yerlerden biri. HDP üyeleri partiye girip çıkarken izleniyor, gözleniyor, tiplerine bakarak GBT’lerine bakılıyor. Sıkı takip var.

Ama önceden defalarca binada keşif yapan, gelip giden katil hiç dikkat çekmemiş oluyor, hiçbir kontrolle karşılaşmıyor. Bir engelle karşılaşmayacağından emin yaklaşıyor parti binasına ve içeri kadar giriyor.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’ın ve sonra diğer yöneticilerin açıkladığına göre baskın günü iptal edilmiş bir toplantı vardı. Toplantıda 40’a yakın partili olacaktı; milletvekili, MYK üyesi, il yöneticisi, ilçe yöneticisi ve diğer görevliler…

Bu saldırının şok edici bir katliam planı olma ihtimali çok yüksek. Katil ya da katillerin bu toplantıdan haberdar oldukları ancak toplantının son anda iptal edildiğini öğrenemedikleri kuvvetle muhtemel.

Peki bu bilgileri katile ve katillere kimler verdi? Katil tek başına mıydı? Peki arkasında kimler vardı?

Bu soruları, bu ülkenin insan, emek, demokrasi, barış ve aydınlıktan yana olan tüm insanları olarak yüksek sesle hep soracağız.

Sosyal medyadan bir eleştiri yapan bir muhalif hemen hedef olurken, elindeki devlet envanterine kayıtlı silahlarla poz veren, Menbiç hatırası çeken, Kürtlere kin ve nefret dolmuş, kan kusan, bozkurt işaretli fotoğraflarını paylaşan bu katil aylardır sosyal medya hesaplarından bangır bangır bağırırken hiç rahatsız edilmemiş. Bu katil belli ki, derin para militer güçlere mahsus cezasızlıktan, hatta sırtının sıvazlanıp hatıra fotoğrafları çekileceğinden de emin…

İzmir’de poligonlara giden, atış eğitimi alan ve en son işsiz güçsüz olduğunu söyleyen bu kişiye ruhsatlı silah verilmesini açıklayacak bir bakan, bir emniyet yetkilisi vardır elbet!

Ayrıca katilin SADAT tarafından Suriye iç savaşı için eğitildiği iddiaları var. Şu ana kadar İçişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanının bir kınama, taziye mesajı var mı? Cevaplanması gereken sorular bunlar…

Deniz’in kahvaltı masasında dilimlenmiş ekmekler, tabakta bir domates, birkaç zeytin ve karton bardakta bir çay var.

Oysa başka bir görüntü de hatırlıyoruz. Hani şu “Pudra şekeri çekiyordum” diyen Kürşat Ayvatoğlu…

AKP Genel Merkezinde çalışmış, kısa sürede zenginleşen, lüks arabalara binen, pudra şekeri çekenler. En çok da bayrak, vatan, millet, şehit, gazi, ezan, din, ahlak lafı edenler bunlar ve en çok silahla poz verenler…

Keman çalan Deniz Poyraz, emeği ile geçinen ve ekmeğini paylaşan emekçinin, özgürlük-eşitlik-barış isteyen milyonlarca Kürt yoksulunun gündelik yaşamının bir fotoğrafını bıraktı geride.

AKP Genel Merkezinde çalışan ise, milyonların işsizliği ve açlığı üzerine bina edilmiş bir zümrenin devasa servetinin, çürümenin, vicdan ve ahlak yoksulluğunun fotoğrafını vermişti.

İki fotoğraf tan biri geleceğin ve diğeri çürüyenin göstergeleridir…

Ve Deniz’in katilini karşılayan polisler tıpkı Hrant Dink’i katleden Samast gibi karşıladılar.

Tweet atanın evini basanlar, Boğaziçi öğrencilerini nefessiz bırakanlar, ters kelepçe yapanlar, Deniz’in katilini; “İsmin ne abicim…” diye karşıladılar.

“Daha başka söze gerek var mı?

Büyük acı… Deniz, milyonlarca Kürt gibi yerinden yurdundan edilmiş bir Kürt ailesinin kızıydı. İsmini, bu topraklarda milyonların kalbine bir daha çıkmamak üzere gömülmüş, idam sehpasında son sözünde halkların ortak mücadelesini haykırmış Deniz Gezmiş’ten alıyordu.

Öyleyse dün olduğu gibi bugün de Deniz olunmalı, çoğalarak…