ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ: Balad Şiir Vakfı'nın ilgiyle izlenen yaşayan şairlerimiz/ haftanın şairi köşemizin bu haftaki konuğu şair-yazar Berivan KAYA

KAYA; "Bu hafta Balad Şiir Vakfı'nın sayfa konuğu oldum. Mevcut kitaplarımdan ve dergilerde yayımlan yenilerden olmak üzere altı şiirimi yayımladılar. Şiir evrenime ve yolculuğuma katıldıkları, şiire yol açtıkları için sevinç duydum. Resimleri de güzel seçmişler sayfamdan... Emekleri için tekrar teşekkürler... Yaşama, insana, topluma dayanan devrimci şiirin ve kolektif çabanın hep sürmesi dileğiyle..."

"belli ki çocuklar tek tek büyütülmüşlerdi kumdan kale kurmaya

ve denizden yıldız çıkarıp gökyüzüne çakmaya..."

Berivan KAYA

Merhaba değerli şiir severler. Şiirin büyülü dünyasından hepinize sevgiler.

Balad Şiir Vakfı'nın ilgiyle izlenen yaşayan şairlerimiz/ haftanın şairi köşemizin bu haftaki konuğu şair-yazar Berivan KAYA

Bu köşemizde, sizlerle buluşacak birbirinden güzel şiirlerinden birkaç örnek için ve davetimizi kabul ederek konuğumuz olduğu için kendisine teşekkür ederiz.

Şimdi hep birlikte şairimizin eserlerine, kısa yaşam öyküsüne ve şiirlerine gidelim.

Siz okurlarımıza da teşekkürler, içten selamlar.

ÖZGEÇMİŞ:

Şair-yazar Berivan KAYA, 1970/ Dersim doğumlu.

Pertevniyal lisesi ve İTÜ Kimya Mühendisliği mezunu.

Bay CH romanı, 2010 yılında Berfin yayıncılık tarafından yayımlandı. Romanında, tüketim kültürünü ve hedonist yabancılaşmayı iki antagonist karakter üzerinden hicvetti.

Şiirleri 2013 yılından itibaren çeşitli dergilerde yayımlanmaya başladı. İlk şiir kitabı Akla Uygun Aşk Aralık 2015’te Totem yayıncılık tarafından ikinci şiir kitabı Işığa Çözülenler 2018’de Öteki yayınevince yayımlandı. Şiirlerinde, çağın gerçekliğini; diyalektik maddeci bir tarih anlayışıyla ele alarak; iktidar, aşk, toplumsal cinsiyet, sömürü, savaş, mültecilik, yabancılaşma, başkaldırı, direniş gibi temaları yansıttı.

Ayrıca, bugüne kadar çeşitli dergi, portal ve gazetelerde; şiirleri, roman eleştirileri/incelemeleri; gerçekçi edebiyat, Marksist Estetik, felsefe, toplumbilim, toplumsal cinsiyet, sinema, modernizm ve postmodernizm üzerine yazıları ve röportajları yayımlandı.

ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER:

konuşmalar/içinizden geçerek

Orkidem yeni nesil yalnızlığında beş yıl bekledi Tomurcuğunu.

Sahiplenilme gereği kedilerim evvel kısırlaştırılıp

Uysal dönüp taşlığa hazır mamalarını yiyerek

Beş yıl yavrulamayı beklediler Bahar da bekledi.

Tam otuz yıl düşledi bir yoldaşım Çıplağından mevsim geçişlerini

Ve hücresinde Büyürken öyle

Bekletti genç meşenin belleğini Kızıl halkalarındaki

Keşke mektup yazsaydım bu tahliye önü Dışarı salgınından öldü.

Ölüm vardı, ancak beklenir olduğunda Hep açığa… Kan poyrazına

Kaçarak ve bir kadındı Yaşayarak soluk tutar halde

Seçer gibiydi bebeğindeki moraran yatışmayı

Kurtarma botundan kurtarılan oldu.

Huzurlu çocuklarım vardı bir de Banyolarından çıkmış ellerinde gevrek cipsler

Ve tabletleriyle yemin ettiler oyun bahsinde Düşmanlarını öldürmeye

Penceredeydi az evvel çoğu Baharın beklediği doğru.

Bilirsin trajik tek yaprağım bile yoktur hele Düşerlerken

Dokunuştur rüzgârlı bu, Bilirsin.

Bir hepimizdir Filizlenme ritminde olağandışı sanılır

Sarıldığımdır bazen bir gül Dikeninde

İçinizden geçerek Beklediğim olur: sızan ışın, çığan gürlük

Süje, sayı 44

kırk uyumsuz

bazen Oblomov çöküyor üstüme! göğsümde kırk uyumsuz nefes

ocakta çay bayatlıyor yazılmamış mektuplar eskiyor

enerjik mektuplardan bildiğim

F tipinde tutsaklar hava boşluğuna düşen çekirgelere

uçmayı öğretiyorlar,

kelebekler çabuk dağılıyorlar kanatlarını tuttuysan sımsıkı

zarfa girecek kurumuş bir papatya her zaman umut edebiliyor.

bir şırrank sesi uzun koridorun sonundan çağırıyor

yeni sanal şifreler almam gerekti yeniden kurmam gerekti iflaslı işimi

hadi kalk! en büyük derdi çözmelisin

bir sürahi su getirip masanın üzerinde biriktirmelisin

üç gün sonra kurumuş bir parmağın tut ki göz göze kaldın!

bazen Oblomov çöküyor üstüme! ciğerimde kırk uyumsuz nefes

evdeki yemeklere ucuz yağdan konacak

koltukların yüzü değişecek ne olur ki seneye yeniden solacak.

en iyisi sevgilime bir şiir okumak

o, direksiyonu tutuyor, iş’e sürmeyi seviyor bizi

sabah ışığı sevmiyor betondan betona koşan gölgemizi

kıpırdıyor eyvah! ana belleğimdeki ruh

yarın yüzüme bir işletim sistemi yazarım. en iyisi…

döner sandalyede şöyle bir tur döndüğümde istediklerini alırlar ben'den

artık kalkabilirim diye düşündüm

koridora açıldığımı düşündüm ve duvarlar da çekilir önümden

sonrası…

elimden her düş gelir!

Oblomov tembellikten değil sevinememekten ölmüş

diye düşündüm…

* Ivan Gonçarov’un Oblomov romanındaki ana karakter

Süje, sayı 31

gözler yettiğinde

öyle bir yabancı deniz ki, öyle bir Deniz...

öyle bir kıyamet su ki, öyle bir Su...

önce çocuklar tek tek...

bu bizim Deniz

çırpınan filika karşısında öyle bir sessiz

şu bizim Fener

adanın parlaklığı karşısında öyle bir boynu eğik

fiyakalı ışığa doğru filika yüzdürürken ölüler

fenerin ürkek ışığında bir tek yakamozlar ürperir

ah o bizim “hassas” yakamozlar bir zahmet gözlerinden ürperir

ve bir zahmet, bir zahmet kımıltısız, denize bakar, bir kedi

soluğunda mızmız bir inilti:

“biz hiç bir şeydik ‘tanrı’ bizden kötürümdü çünkü”…

ah işte o bizim masa

etrafı çok bilirlerden sıralı gizemli boşluk…

kıymık acısında

dayanıksız,

düştü düşecek çoğu sandalye...

ve o bizim uzağımız kalabalıklar

Midilli’den Kos’tan Cunda’dan

anakaranın vagonlarına doluşarak balık istifi

Budapeşte’nin otobanlarını teperek günlerce

dayandılar Viyana sınırlarına

kül edici

çelmeci

aç gözlü

“uygarlar” için çalışacaklarını bilerek bundan öte

ekmek ve su düşündüler,

ölümü olmayan bir evde

“biz her şeydik” gözler yettiğinde

öyleyse neden bakıyorduk haybeye,

düştü düşecek sandalyeden

kendilik kaygısındaki filozof kedi gibi

belli ki çocuklar tek tek büyütülmüşlerdi kumdan kale kurmaya

ve denizden yıldız çıkarıp gökyüzüne çakmaya...

Aylan Kürdi ve yaşamını yitiren tüm mülteci çocuklara…

Işığa Çözülenler, Öteki yayınları, 2018

Mart’ın sekizine biyo-isyan…

kapılmışım çirkin dünyayla bir cesaret hem ne esaret!

dip dibe sürüklenmekle

kıyılar ki bataklık biriken çığlık

artık ne tutabiliyorum derinlikleri ne sıçrayarak göğün niyetini

alışkınsınız ama siz

içimi yağmalamaya bu ölü taşımalara

baylar ki dedim tok

yok! denizi görenler yok…

her yaşayan zerre

-ayırmış kendini kanırta kanırta

uçsuz bucaksız görünen yüzey için sırıtık alkışlardaki

köpük kirine meyil...

tutku bu:

dibe itilen ağırlık

gözümüzde parlayan ters örüntü

toplanmış açığa çıpanın kancasına

koca gemi gidedursun gölge çapında

sevdalı da değilmiş

yakınımdan gül’ümü koparmış yoksunluğuna yatırmış

akıntı bitirdiğinde onun etini

beynelmilel poz tutanlarla doymaz iş turlarında

kemiklerini damarlarını arta kalan ne varsa

soy kütüğünde gözüken şişko saygın balina

unu ufaltma yarışıydı o/alışılmayan

ben ufkumu… ben gözümü kırpmadan

ben kalbime kalan

bir gülünki kadar ısırgan

dikenledim yüzümü yüzünüzden

kıvranışlar!.. ah kıvranışlar…

yeni demini alıyoruz aşkın

uzak kaçın!

yakınlığımız o bizim,

ağız ağza suya nefes

içimi açıyorum, ağrıysa, çağrı

derebilecek var gücüyle özge bir dünyalı

Işığa Çözülenler, Öteki yayınları, 2018

Durup dururken

durup dururken

bir ağaca sarıldım...

koşuşturan karıncaları gördüm

kurtçuklar yapraklara sindi

yukarıdan sincaplar kıpırtısız baktılar

su yürüdü yapraklara aceleyle...

kök sarsıldı

gövde çatırdadı

ayrıldı ortasından ikiye

ağaç...

bir yanım çok ağrıdı

sağanak bir filiz yağmuruydu...

sarılmasaydım hiç...

yürürdüm tek pare kışa doğru

cebimde yalnızlık kuşları...

ve ağaç

bir başına hür

her mevsim çiçek açardı...

Akla Uygun Aşk/Totem yayınları, 2015

Kuleler ve martılar

(…)

Galata kulesinin dibi abluka

şarap içmek de yasak!

ben bu martı halimle

kule duvarına yaslansam

tomalar kabarır... ablukacılar sırıtır...

turnikeye bir tekme atsam

binlercesi öbeklenir.

bir martıyı öldürme saatidir...

Kız Kulesi, Galata Kulesi ve Deniz ağlamadan

hepiniz martı olsanız

gemilere dolsanız...

Akla Uygun Aşk/Totem yayınları, 2015

Editör: Haber Merkezi