Çizimle olan ilişkiniz ne zaman başladı?

Görsel sanatlara olan ilgim çizimle başlamıyor, o yüzden bu soruya verebileceğim net bir zaman dilimi yok aslında. Benim için öncelik fotoğraf çekmekti, ortaokul ve lise boyunca sokakta bana garip gelen her şeyin fotoğrafını çektim, en fazla bu kadar geriye gidebiliyorum.

Ardından fotoğraf neymiş ne değilmiş derken üniversitede analog ve dijital kolajlar yapmaya başladım. Lisans ve yüksek lisansım sosyoloji, güzel sanatlar eğitimi almadım. Tezimi bitirmeye çalışıp bir yandan da yine aynı alanda doktoraya hazırlanırken sevdiğim kitaplara kapak tasarlamaya başladım ve o zamandan beri de devam ediyorum.

Çizer kitaba nasıl hazırlanır?

Çeviri metinlerde diğer dillerdeki baskıları inceleyerek başlıyorum işe. Aynı şekilde yeniden basılacak Türkçe kitaplarda da eski baskıları inceliyorum. Eğer daha önceden okumadığım bir kitapsa kitaba dair ilk bilgiyi editörden alıyorum. Yazarın diline aşinaysam bu bilgiyi dönüştürmem daha hızlı ve kolay oluyor. Fakat her iki durumda da brieften bir adım öteye geçerek metni okumaya çalışıyorum, yoğunluğa göre bitirmek her zaman mümkün olmasa da, böylece kapakta verilmesi gereken duyguya kendi açımdan ulaşabiliyorum. Sonrası çok kişisel bir yerden ilerliyor. Bazen metinle bağ kuruyorum, o zaman ne yapacağım birden canlanıveriyor aklımda ve çoğunlukla da o fikri uyguluyorum.

Mesela Gülayşe Koçak’ın Siyah Koku kitabı ekolojik bir distopya ve metni biyopolitika kavramı çerçevesinde düşünmek mümkün. Sağlık sisteminin çökmesi, bedenin iktidar dolayımıyla şekillendirilmesi kitapta baskın olan temalardan birkaçı. Tüm bu konulara özel bir ilgim olduğu için bu kitap üzerine düşünmek beni çok heyecanlandırmıştı.

Çizimlerinizi yaparken yazar ya da editör ile nasıl diyaloglar gelişiyor aranızda?

Editör, briefi kitabın hedef kitlesini, vurgulanması gereken ana temayı ve yazarın beklentilerini de içerecek şekilde yazıyor. Eğer yazarın aklında birkaç görsel varsa onları da fikir vermesi açısından görüyorum. Sonrasında birkaç alternatif tasarım yapıyorum, bazen onların üzerinden revizelerle ilerliyoruz, bazen sıfırdan yeni bir tasarıma başlıyorum. Tasarım her zaman yazarın başta hayal ettiği şey olmuyor, çünkü ikimiz de metni farklı şekillerde kavrıyoruz. Nihayetinde ortak bir dil yakalandığındaysa bitiyor.

Sanatınızı/çizimlerinizi beslemek için neler yapıyorsunuz?

Sanırım benim için en önemli şey görmek ve duymak. Ne kadar çok görürsem ve duyarsam o kadar farklı şekilde düşünebiliyorum. Başta tabii ki başka tasarımcıların işlerini takip etmek ve bana o metnin duygusunu verebilecek müzikler dinlemek geliyor. Ama çok sonradan bir sokaktaki adamın duruşunu görmenin ya da yanımdan geçen insanların garip diyaloglarına tanık olmanın da benim için çok önemli olduğunu anladım.

Hiçbir tasarımımda birebir bunun etkisini görmek mümkün değil tabii ama ben bir kapak hakkında düşünürken çoğunlukla kendimi sokakta rastladığım kendimce ilgi çekici o görüntüleri ya da sesleri düşünürken buluyorum.

Bir kitabın rafta yerini alana kadar geçirdiği mutfak sürecini çizer cephesinden anlatır mısınız?

Tüm bu sorulara verdiğim cevaplar aslında bu sürecin kısa bir özeti oldu. Kitap kapakları sürekli dolaşımda olduğu, okuyan / okumayan binlerce insana raflar ya da sosyal medya aracılığıyla ulaştığı için işim matbaa sonrasında teknik olarak bitse de sanırım ben bittiğini hissedemiyorum.

Kaynak Edebiyathaber.net )

Editör: Haber Merkezi