Şair Harun Doğan’ın ilk şiir kitabı ‘Dağ-ı Devran’ Aram Yayınları’ndan çıkarak raflardaki yerini aldı

‘Dağ-ı Devran’

“He heyt!

Herkesten, halktan bir ordu yürüyor

uygarlığın caddesinden.

Tarih tekerrüre esir bir

kadın çeksin zılgıt

çalsın hücum borusu”

1981 yılında Diyarbakır’da dünyaya gelen Doğan, çocukluğunu ve gençlik yıllarını bölgede yaşanan savaşla geçirdi. Doğan, 1998’de uzun yıllar çalışacağı Özgür Halk dergisinde çalışmaya başladı. Şair Doğan, 60 şiirin yer aldığı kitapta okuru ardından gelmeye yüreklendiren gizemli ve tutkulu bir yolculuğun sarsıcı ilk adımlarını atıyor. Satırlar bazen isyan ederken, bazen özlem, hüzün duyuyor, bazen de sorguluyor. Betimlemeler ve imgeler ise şiirlerine büyük bir canlılık ve ahenk katıyor.

Zamansız ve mekânsız

Doğan’ın şiirleri Kürtlerin ve tüm ötekilerin acılarının, umutlarının ve gülüşlerinin içeriden naif bir sesle panoramasını ortaya koyuyor. Şiirleri zamandan ve mekândan münezzeh olsa da şiiri okuyanın hayal gücü doğrultusunda kendine bir yol bulma şansı da tanımayı ihmal etmiyor. Doğan’ın şiirlerinde sadece kalabalığın değil, aynı zamanda bireyin hayallerine ve o hayallerine giden yolda gördüğü imkânsızlıkların, yolun sonunda yine zamandan ve mekândan ayrı tutarak olanaklı hale getiriyor. Şiirleri okuduğunuzda, tarihin büyük bir bölümü göçebe olan insanın göçebeliğini hissediyor ve bu göçebe halin durmaksızın devamına tanık oluyorsunuz. Bir yandan doğa ile karşılaşırken diğer yandan duygular ile perçinleniyor, bunun yanı sıra ilk kelimelerde çocuk gibi korkak hissetseniz bile, sona konulan noktayla tüm cesaretiniz içten gelen bir masumla birleşerek haklılığınızı tüm evrene haykırıyor. Bu haklılık sadece Kürt ya da öteki olmanın bir kavgası değil, bu insanca yaşama arzusunun haklılığı, hepimizin içindeki şeytana ve vahşete rağmen… “Bazen unutma / çoğu kez hatırlama vakti / Ve yüzleşme sırasıdır / Kapı eşiği bizim hikayemizdir / Hem kapının önüne konulmuş bizim / hem kapıya dayanmış bizim / Kapının eşiğindeyiz /destursuz gireceğiz içeri…”

‘Nesrin Teke’ye…’

“Hakikat arayışçılığında halkına ışık olan dağ yürekli yoldaşım Nesrin Teke’ye…” diye başlayan kitapta, Katlandıkça katlanmak, Sanma ki, Gitmeler, Haydi! Öldürülsün mezar taşçıları, Çağdaş Nuh (Çocuklar), Zaman dağların mevsiminde, Arefenin arifinde, Beritan’dan sonra, Sınav, Az kaldı, Koş militan, Adıl’ın gölgesi düşüyor Dağın eteklerine, Büyük felaket, Andım adını, Borç, Bir zamanlar, An gelir, Savaşçı, Bir İstanbul Hikayesi, Bir Newroz hikayesi, Gülmek, Batıda doğan güneş, Varız Biz, ‘İyi Kürd’ün iniltisi, İyisi mi bilmemek!, Hiçbir-Her şey, Ayrılık korkutur, Hain, Ey zaman, Tepe’de, Uzak, Aşk olsun, Sensizlik, Şüphe, Öfkeliyim şairlere, Ölmeyenler…, Önümüze gelene yüz tekme, Mükemmelden geri, Dikkat seviliyoruz!, Bela, Sadece ben, Söz söyleme, Ölüme selamlama, Kardeşin kardeşe, Eşik, Beyaz, Geriye ilerlerken, Ve tanrıça yaralı…, Diyorum ki, Halkız biz, Bir işaret fişeği, Ateş gelince dile, Herkesten güzel, Geriye dönmek, İdamlık, Vasiyet, Devran, Duvardaki resim, Eyvallah edenler, Devrim, İyi ki Kürdün Dağı Var! başlıklı şiirler yer alıyor.

(Kaynak: Yeni Yaşam Gazetesi)

Editör: Haber Merkezi