Yeni Yaşam Gazete 'sinin yazarı Arif Mostarlı, "Bıktım ben bu zulümden, Osmanlının elinden" başlıklı dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.

Tarihin silinmesi, eski isyancı geleneklerin yok sayılması, baskıcı rejimlerin her zaman başvurdukları bir yoldur. Kıbrıs'ta olan da bu aslında. Her iki yandaki milliyetçilerin hatırlamak istemediği bir isyandır Gâvur İmam Hareketi
 

Arif Mostarlı

“Dolama dolamayı / Getirin bağlamayı” diye başlayan şarkıyı hatırlayanlar vardır belki. Eski ve anonim bir şarkı aslında; Kıbrıslı müzisyen Hamza İrkad tarafından kayıt altına alınmış olan parçayı Bandista müzik grubu, yanılmıyorsam 2010’da kendi yorumuyla yeniden seslendirmişti. Şarkının hikâyesi ise hayli gerilere, ta 1833 yılının Kıbrıs’ına kadar gidiyor. Aradan 188 yıl geçmiş ama ne şarkı eskimiş, ne Kıbrıs’ın yaşadıkları…

Unutulmuş bir tarih

Kıbrıs tarihini Denktaş’lar ve türevleriyle başlatanların çoktan unuttuğu, unutturmak istediği ‘Gâvur İmam İsyanı’ndan söz ediyoruz.

19’uncu yüzyılın başlarına kadar Osmanlı yönetimi Kıbrıs’ı “Dragoman” ve “Kocabaşı” gibi görevlere getirdiği Hıristiyan cemaatinin önde gelenleriyle ve Ortodoks Kilisesi üzerinden yönetiyordu. 18’inci yüzyılda Ortodoks Kilisesi’nin ada üzerindeki hâkimiyeti o kadar güçlüydü ki bazı yabancı devletler Kıbrıs’ın Başpiskopos tarafından yönetildiğini sanmaktaydı. Daha sonra durum değişmeye başladı ama. Osmanlı ile Ortodoks Kilisesi arasındaki gerilim, 1821’de Başpiskopos Kyprianos’un idamına kadar varmış, bu arada gerilemeye başlayan Osmanlı, Kıbrıslıların sırtına gitgide ağır vergiler yüklemeye başlamıştı.


Adada birbiri ardından patlayan üç isyanın tam da bu döneme denk düşmesi tarihsel açıdan rastlantı olmamalı. Üç isyanın da ortak özelliği, bünyesinde Türkçe konuşan Kıbrıslıları da, Rumca konuşan Kıbrıslıları da barındırması, daha çok birer yoksul hareketi olmasıdır. İsyanların bastırılmasında Ortodoks elitinin rol almasının sebebi de bu olsa gerektir.

Art arda isyanlar

Bu üç isyanın ilki, Nikolas Theseus’un önderliğinde Larnaka’da başlayan hareketti. Lefkoşa, Lakadamya ve Stavrovouni köylerinde de güçlü olan ve Türkçe konuşan Kıbrıslıları da kapsayan isyan, bazı vergilerin geri çekilmesiyle fazla büyümeden sona etmişti. Theseus, daha sonra misilleme endişesiyle Kıbrıs’ı terk etmişti.

Karpaz’da keşiş Ioannikios’in başlattığı isyan ise Arnavut askerleriyle başlayıp kırsal kesimde çok sayıda destekçi bulmasına karşın Osmanlı askerlerinin gücü karşısında dağılmış, Keşiş Ioannikios ve yanındakiler tutuklanıp idam edilmişlerdi.

Gâvur İmam Hareketi

Osmanlı kaynaklarına göre Gâvur İmam bugünkü Baf kazasının Hrisohu bölgesindeki Tremitusa köyündendir. Burası birçok Türkçe konuşan Kıbrıslı köyü gibi “Linobambaki” köyüydü.

Linobambaki, ilginç bir kavram. Köken olarak Yunanca ‘lino’ ve ‘keten’ sözcüklerinin bir araya getirilmesinden oluşuyor ama aslında bu bir metafor. Kavram, Latin-Katolik kökenli olmalarına karşın baskıdan ötürü Müslüman olarak görünmeyi tercih etmelerine, yani bir tür asimilasyona dayanıyor. Din değiştirdikleri halde Linobambaki toplumu çocuklarına her dinde ortak olan İbrahim, Yusuf ya da Musa gibi isimleri verirken, İslamın en temel kurallarının hiçbirini uygulamadan yaşamlarını sürdürüyorlardı.  

Gâvur İmam da, asıl adı “İbrahim Ağa” olduğu halde bu nedenle “Gâvur” diye anılıyor. Aslında onun isyanı 1832 yılından itibaren başlıyor ama 1833’ün Mart ayında toplumdaki vergi ayaklanmaları patladığında artık güç de biriktirmiş oluyor. Tremitusa’dan başlayıp kısa sürede bütün Baf’ın tümünü kontrolü altına alan Gâvur İmam'ın Limasol’a yürümesinden korkan Ortodoks önde gelenleri Osmanlı’dan yardım istiyor ama Mısır’da Mehmet Ali Paşa ayaklanmasıyla uğraşan Osmanlı bir süre Kıbrıs’a zaman ve güç ayıramıyor.

Yoksullar ve işbirlikçiler

Gâvur İmam’ın planı, sadece vergilerin düşürülmesini sağlamak değil, Limasol, Larnaka ve Lefkoşa’yı ele geçirerek Osmanlı hâkimiyetini sonlandırmak gibi görünüyor. Türkçe konuşan ve Rumca konuşan ahaliyi birlikte örgütlemesi bunun bir göstergesi gibi. Bu ise Osmanlı için olduğu kadar, Avrupalılar için de tehlikeli bulunuyor. Sonunda Osmanlı yönetimi Anadolu’dan getirdiği askerlerin yanı sıra işbirlikçi Ortodoks güçlerle birlikte isyancıların üzerine yürüyor. İsyan bastırıldığında Gâvur İmam adadan ayrılıp İskenderiye’ye gidiyor ama bir süre sonra adaya getirilip idam edildiği biliniyor.

Gâvur İmam İsyanı, böylece adadaki tüm Kıbrıslıların işgalcilere karşı beraber mücadele ettiği son büyük hareket olarak tarihteki yerini alıyor. Aradan iki yüzyıl geçtikten sonra adanın vardığı nokta ise ortada. İki tarafa da hâkim olan faşist güçler düşmanlığı körüklerken, katledilen gazeteciler ve sendikacıların isimleri oldukça uzun bir liste oluşturuyor. Ama tarih, yine de orada duruyor ve Gâvur İmam'dan başlayıp Derviş Kavazoğlu ve Kostas Michaulis'e kadar uzanan ortak mücadele geleneği bütün çabalara rağmen silinemiyor.

* Derleme hazırlanırken 16 Şubat 2020 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanan Oz Karahan imzalı yazı temel alınmıştır.



****************

Dolama dolamayı

Getirin bağlamayı

Bıktım ben bu zulümden

Osmanlının elinden

Amman amman elinden, yandım bak be zulmünden

Ben eker ben biçerim paşa alır elimden

Ben eker ben biçerim ağa alır elimden

Gene gurak varıdı,

Hiç yağmur yağmadıydı

Tohum toprakta kaldı

Mahsul hiç çıkmadıydı

Paşa öşür isterdi

Köylü da veremezdi

Asger köye saldırdı

Her şeyi yağmaladı

Köylüler birlik oldu, paşaya karşı durdu

Gâvur imam vurdukça, osmanlı kaçar oldu

Halk isyanı coştukça, askerler kaçar oldu

Arif Mostarlı

Arif Mostarlı

Editör: Haber Merkezi