Evrensel Gazetenin yazarı Hüsnü Öndül, “Özgürlükler” isimli köşesinde bugün “Aysel Tuğluk: Yaşam hakkı ve özgürlük iadesi ” başlıklı bir yazı kaleme aldı. 

Günümüz Türkiye’sinde, bütün özgürlükleri elinden alınmış olanların özgürlüğü iade edilmelidir. Siyasal bir talep midir bu talep? Evet, öyledir. Hukukun işlemediği yerde siyaset öncelik alır ve hukuku olması gereken yere yerleştirir. Politik (siyasi) irade gerekir hukukun üstünlüğü ilkesinin yaşam bulması için. Hem de en yüksek ölçüde politik irade. Hukuk devleti eşittir hukukun üstünlüğü ilkesi diyelim isterseniz. İlkenin vücut bulacağı yer - mekanizma, örgüt- hukuk devletidir. Lakin, ilke sistematik olarak ihlal edilmekte bizim memlekette.

Bir siyasetçidir Aysel Tuğluk, malum. Ama öncesi var. Hukukçudur. Avukat. Öncesi var: İnsandır!

Onur sahibidir ve onura sahip olmak bakımından, içeridekiler ile birlikte dışarıdaki 7-8 milyar insan ile eşittir. O zaman, hepimiz, “Aysel Tuğluk, haklara sahiptir ve devlet Tuğluk’un da haklarına saygı göstermelidir” diyebilmeliyiz.

Devlet, Aysel Tuğluk’a karşı zamanında (2017), annesinin Ankara İncek’teki mezarına saldırıldığı zaman -devlet adına saldırdı ırkçı saldırganlar- önlem alma pozitif yükümlülüğünü yerine getirmeyerek saygısızlık yapmıştı. O mübarek annenin cenazesi mezarından çıkarılıp Dersim cennetine götürülmüştü. Bu bir vahşetti. Aysel Tuğluk’a ve bütün Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarına ve insanlığa bu vahşeti yaşattılar, Ankara’da.

Irkçılığın, ayırımcılığın bu boyutu, hepimizin gözleri önünde sergilendi.

Mezarlarımızı ayırdılar. Bazılarımıza yasak getirdiler. Din adına, milliyetçilik adına. Daha yakın tarihlerde, 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsü sonrasında, “hainler mezarlığı” gibi kavramlar kullandılar.

Tuğluk, siyasi fikirleri nedeniyle hapiste olan bir siyasetçidir. Her insan gibi, statüsü ve bulunduğu yer ne olursa olsun, yaşam hakkına ve insanlık onuruna sahiptir. İnsan onuru, sahiplik, bir muamele beklentisini gerektirir… İoanna Kuçuradi Hoca’mın dediği gibi, “imgesine uygun muamele beklentisi.” Bu muamele beklentisi, haklara ve özgürlüklere sahip olmadır. Haklara ve özgürlüklere sahip olmak bakımından eşit olma ve öyle muamele görmedir.

İnsan hapiste de olabilir, dışarıda da… Her yerde yaşam hakkına sahiptir. Sağlık hakkı hapiste de geçerlidir. Hasta, içeride de dışarıda da hastadır. En iyi sağlık koşullarının sağlanması hakkına sahiptir. İnsan onuru bunu gerektirir. İnsan haklarına saygı bunu gerektirir. Ne diyor Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin, “İnsan Haklarına Saygı Yükümlülüğü” başlığını taşıyan 1. maddesi? Sözleşmenin tarafı olan ülkeler, kaza (egemenlik) dairesindeki herkese bu sözleşmede yer alan hakları ve özgürlükleri tanır diyor. Yani, “Sağlık hakkını hapistekilere tanımayabilirim” demiyor. Saygı, tanımayı, tanıma uygulamayı, uygulama korumayı ve geliştirmeyi içerir. Devletin, hakları ve özgürlükleri ihlal etmeme negatif yükümlülüğü yanında bir de önlem alma pozitif yükümlülüğü vardır. Avukatlarının verdiği bilgilere göre, tıbbi raporlar, bu yükümlülüğün cezaevi koşullarında ve Aysel Tuğluk’un özel durumunda yerine getirilemeyeceği ve yetersiz kalacağı yönündedir.

Aysel Tuğluk, siyasi fikirleri nedeniyle cezalandırılmış bir siyasetçidir. Tüm muhalif siyasetçiler ve hak savunucusu bireyler gibi (Osman Kavala örneği) AİHS 18. madde ihlal edilerek özgürlüğünden yoksun bırakılmıştır.

Şimdiki talep,  Aysel Tuğluk’un yaşam hakkının tehdit altında olmasıyla ilgilidir.

Hatırlatalım, Adli Tıp Kurumu, ne özerk bir kurumdur ve ne de bağımsız bir kurum. Bu temel tartışmalardan birisidir.

Kurumun, politik tutuklu ve hükümlüler ile ilgili düzenlediği çoğu raporunun, insan onuru kavramı, insanın değeri kavramı ile uyuşmadığı düşüncesindeyiz. Bunun nedeni Kurumun yapısında aranmalıdır.

Tıpkı yargının bağımsız ve tarafsız olması sorunu gibidir. Adil yargılanma hakkını da zaten bu bütünlük içerisinde tanımlamak gerekir.

Mahpus hakları diye bir kavram var ve bu kavramın merkezinde yaşam hakkı ve insan onuru var. Türkiye cezaevlerinde, İHD ve Hasta Mahpuslara Özgürlük İnisiyatifi raporlarına göre, 1600’den fazla hasta mahpus ve 600’den fazla da ağır hasta mahpus var.

Cezaevi koşullarında tutuluyorlar ve pek çok örnekte olduğu gibi, acımazsızca tutuldukları bu koşullardan ancak ölmelerine birkaç gün kala tahliye/taburcu ediliyorlar. Adli Tıp Kurumu uygulaması böyle. Tesadüf olabilir mi ve insafla, izan ile ve hak/ hukuk ile bağdaşması mümkün mü bu durumun? Ölüme beş kala “özgürsünüz” diyorlar. Adalet midir bu?

Sonuç olarak yazımızın birinci cümlesinde söylediğimiz gibi, bütün özgürlükleri elinden alınmış olanların özgürlüğü iade edilmelidir.

Özel olarak, bütün ağır hasta mahpusların ve Aysel Tuğluk’un, yaşam ve özgürlük haklarına saygı gösterilmeli ve özgürlükleri iade edilmelidir.

( Kaynakhttps://www.evrensel.net/yazi/89469/aysel-tugluk-yasam-hakki-ve-ozgurluk-iadesi

Editör: Haber Merkezi