Ercüment Akdeniz

Evrensel Gazetesi'nin Yazarı Ercüment Akdeniz  "Alp’in hakikat ve dayanışma çağrısı" köşesine taşıdı.

Sincan Cezaevinde tutuklu bulunan Alp Altınörs’ten bir mektup aldım. Alp, Ezilenlerin Sosyalist Partisinden de bildiğimiz devrimci bir arkadaşımız. Dönemin HDP MYK’sında olduğu için 7-8 Ekim “Kobane olayları” ile ilgili suçlanan Alp, bu davanın bir kumpas davasına dönüştüğünü ifade ediyor. Demokratik kamuoyuna duyarlılık ve dayanışma çağrısı yapıyor. Mektubunda, AİHM Büyük Dairesinin verdiği kararla (Demirtaş 20 No’lu) bu davayı daha baştan gereksiz kıldığını söyleyen Alp, siyasi baskılarla davada ısrar edildiğini de ekliyor.

Köşe yazısı sınırı kapsamında, Alp’in mektubunu kısaltarak ilginize sunuyorum: 

“Ayda üç hafta mahkeme, bir hafta ara ile, cunta dönemi yapılanmalarını andırır biçimde, şipşak bir şekilde karara doğru gitmek istiyorlar. Gerçekler ortaya çıkmadan 7-8 Ekim’de işlenen pek çok faili meçhul cinayet aydınlanmadan, tüm bu cinayetleri HDP MYK’sının üzerine yıkıp dosyayı kapatmak istiyorlar. AKP sözcüleri sık sık “faili meçhul cinayetler dönemini biz kapattık” derler; ama 7-8-9 Ekim 2014’te işlenen cinayetlerin çok büyük bir kısmı faili meçhul bırakılmıştır.

Bu faili meçhul cinayetlerden birisi de İstanbul Esenyurt’ta katledilen sosyalist tekstil işçisi, Emek Gençliği mensubu Mert Değirmenci’dir. 26 Ekim’de mahkemede yaptığım “tahliye savunması”nda, işçi sınıfının bu genç evladını da andım… Argümanlara (Argümandan kasıt Alp’in savunma konuşması) verdikleri yanıt da yok. Bir gizli tanığın, 6 Ekim’deki MYK toplantısına KCK adına “birilerinin” katıldığı yönündeki soyut, maddi dayanaktan yoksun, ispatlanmamış, tüm HDP MYK üyelerince yalanlanmış beyanı dışında! Yakın tarihin tüm büyük siyasi davalarında olduğu gibi iktidar yine “gizli tanık” üzerinden bir kumpas yürütüyor.

Sosyalist bir düşünce işçisi, yazar, çevirmen, siyasetçi ve hepsinden önce bir insan olarak, yanı başımızdaki bir halk IŞİD soykırım çetesince boğazlanırken, bir dayanışma ve harekete geçme çağrısı yapmayı ahlaki ve vicdani bir duruş olarak görüyorum. Ama işte IŞİD soykırımcılığına karşı bu çağrıyı yaptığımız gerekçesiyle de 1 yıl 3 aya yakındır tutuklu bulunuyorum. Özgürlüğümüzün ne zaman iade edileceği hiç belli değil. Yaşadığımız süreci anlatmakta “keyfi tutuklama” terimi dahi yetersiz kalıyor. Çünkü bu tutukluluğumuza, süreklileşmiş bir siyasi linç de eşlik ediyor.

Aslında biz bir hakikat mücadelesi veriyoruz. 7 yıl önce yaşananlar IŞİD’in soykırımlarını Şengal’de Ezidilere yaptıklarını, Kobane’de işlediği suçları, 7-8 Ekim’de ırkçı-faşist, paramiliter çetelerin sokaklarda estirdiği terörü, kıydıkları canları, faili meçhul bırakılan cinayetleri anlatıyoruz. AKP MHP iktidarının yargıyı araçsallaştırarak bu dava üzerinden siyasete yaptıkları müdahaleyi anlatıyoruz. Gerçekleri haykıran seslerin dışarıda da çoğalmasını diliyoruz. Çünkü HDP’ye kumpas davasında “demokrasi” ve “politik özgürlükler” hedefte. Ve politik özgürlük, en çok da işçi sınıfı ve emekçilere lazımdır.

“Kobane davasında” aynı zamanda “sokak” ve “sokağa çağrı yapmak” da şeytanlaştırılıyor. Demokrasinin, protestoların, gösteri hakkının kamusal mekânı olan sokak; suçla, cinayetle, yağmayla vb. özdeşleştiriliyor. Halkın kitlesel psikolojisinde sokak kavramı korkuyla çevrelenmek isteniyor. Aslında böylece, ekonomik krizin yoğunlaştığı bu günlerde, emekçi-yoksul halkın protesto hakkı da engellenmek isteniyor. İşte Boğaziçi kayyumunu protesto eden öğrencilere, barınma hakkı için parklarda sabahlayanlara reva görülen muamele ortada! Kara Salı’nın ardından sokaklara çıkıp “geçinemiyoruz” diyen halka yapıştırılan “provokatörler”, “marjinaller” etiketi de öyle… Bu yüzden de hızlandırıyorlar dava sürecini.

Bütün bunların karşısında bizlere beton duvarların dışından uzanacak dayanışma elleri bulunduğunu biliyor, hissediyoruz. HDP’li bir sosyalist olarak da bizlere “gün yüzü göstermemeye” ahdetmiş bu siyasi çılgınlığın karşısında tabii ki, öncelikli olarak sosyalist sınıf kardeşlerimizin dayanışmayı yükseltmesini diliyorum. Yürüttüğümüz bu hakikat mücadelesinde omuz başımızda daha çok ses, daha çok nefes görmeye ihtiyaç da duyuyoruz doğrusu.

Reklam

Dayanışmanın gücüyle bu ağır süreci de özgürlük yönünde hep birlikte omuz omuza atlatacağımızı biliyorum. Bu duygu ve düşüncelerle seni ve şahsında tüm Emek Partili arkadaşları kucaklıyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum.”

Editör: Haber Merkezi