İŞLENECEĞİNİ HERKESİN BİLDİĞİ BİR CİNAYETİN ÖYKÜSÜ

Hrant Dink'in aziz hatırasına... 

Sanırım yükte hafif anlamda ağır bir uzun öykü ya da kısa roman denilebilecek Kırmızı Pazartesi ile Hrant Dink cinayetini ilişkilendirerek okumak gerekiyor. Hrant Dink Cinayeti, işleneceğini bütün kolluk kuvvetlerinin, polis teşkilatının, istihbarat birimlerinin bildiği ve engellemesi gerektiği bir cinayetti ve bu bakımdan bir "Kırmızı Pazartesi Cinayeti" idi. Trabzon Jandarma Komutanlığı’nda görevli Astsubay Okan Şimşek ve Uzman Çavuş Veysel Şahin cinayet sonrasında çıkarıldıkları mahkemede, “Biz cinayetin işleneceğini üstlerimize bildirmiştik,” demişlerdi. Dönemin Trabzon Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürü olan Yüzbaşı Metin Yıldız da “cinayetin işleneceğini bildiğini” söylemişti. Diğer iki görevli gibi o da üstleri olan Albay Ali Öz’e elde ettikleri istihbaratı ilettiklerini belirtmişti. Cinayeti kimin işleyeceği, cinayetin kim tarafından planlandığı, cinayet silahının nasıl alındığı… hepsi ama hepsi bilinmekteydi. Trabzon’daki “güvenlik kuvvetleri”nin “olaydan” haberdar olduğu ayan beyan ortaya çıkmıştı. “İddia” artık devlet ricalince de resmiyet kazanmıştı.

Kırmızı Pazartesi işleneceğini herkesin bildiği, ancak mâni olmak adına hiç kimsenin hiçbir şey yapmadığı namus belasına ve gazına işlenmiş bir cinayetin öyküsüdür. Öykünün girizgâh cümlesi, “Santiago Nasar, öldürüleceği gün, piskoposun geldiği vapuru beklemek için sabah saat beş buçukta kalkmıştı,"dır. Piskopos kasabaya sanki bir bela, musibet bırakıp da gider. Santiago Nasar da kasaba sakinlerinin tümünün bildiği, Vicario kardeşlerin daha önceden duyurduğu bir cinayetin maktulü olmuştu. Bu cinayet, kasabadaki herkesçe işlenmişti. Nitekim de Santiago Nasar ölürken, "Ölüyorum, beni siz öldürdünüz!" diye nida eder kasaba mukimlerine. Kasabalılar gerek bu cinayetin işleneceğine inanmayarak, ihtimal vermeyerek, gerek aldırmayarak, gerek üzerine vazife olmadığı kanaatiyle, gerekse de Nasar'ın bunu hak ettiğini düşüncesiyle içten içe destekleyerek cinayete ortak olur, iştirak ederler. Bütün bir kasabanın suskunluğuyla, umursamazlığıyla azmettirdiği ve faili olduğu bir cinayettir bu. Kasabada tam anlamıyla bir "suskunluk sarmalı" örülür. Ancak bu suskunluk, oldukça konuşkan, ağır ve ölüm kokan bir suskunluktur. Bir insan sadece konuşarak değil susarak da iştirak edebilir bir cürüme ne de olsa.

Zaten kitabın İspanyolca ismi şöyledir: "Cronica de Una Muerte Anunciada" "Anunciada" İspanyolcada anons edilmiş, haberi verilmiş, duyurulmuş, beyan edilmiş, bildirilmiş demektir. Yani Duyurulmuş/Haberi Verilmiş Bir Cinayetin Güncesi'dir kelimesi kelimesine çevirisiyle. Türkçeye tercüme eden İnci Kut ise "İşleneceğini Herkesin Bildiği Bir Cİnayetin Öyküsü" alt başlığını uygun görmüş. Yine İngilizceye de "Chronicle of a Death Foretold" yani "Önceden Duyurulmuş/Bildirilmiş Bir Cinayetin Güncesi" olarak tercüme edilmiştir.

Editör: Haber Merkezi