Yalçın Doğan

 

20 Aralık günü Edirne'ye bir Bulgar yurttaşı geliyor, bin dolar bozduruyor, o günkü kur 17 lira. O kurdan bin dolar karşılığında 17 bin lira alıyor.

Bulgar alış veriş yapıyor, yiyip içiyor, eğleniyor, hepsi 4 bin lira tutuyor, cebinde 13 bin lira kalıyor.

Aynı akşam Tayyip Erdoğan halka çağrıda bulunuyor, dolar 13 liraya düşüyor.

"Bin dolar bozdurup, 17 bin lira alan Bulgar yurttaşı, cebinde kalan 13 bin lirayı tekrar dolara çeviriyor, dolar 13 liraya düştüğü için onun karşılığında yeniden bin dolar alıyor."

Soru şu:

"Cebinden beş kuruş ödemeden, yiyip içip, alış veriş yapan Bulgar yurttaşının harcadığı 4 bin lira kimin cebinden çıkıyor?.."

Çok basit soru:

"Birisi harcıyor ama, o parayı kim ödüyor, kim?.."

Bu örnek yeni açıklanan sistemi anlatıyor, kim ödeyecek?..

"Sen, ben!.."

Aynı olayı döviz hesabından TL hesabına geçen bütün Türk yurttaşları için uygulandığında, ortaya ne çıkıyor?..

"Akıl almaz bir gelir transferi, yoksuldan zengine, dolar hesabı olup, dolardan TL hesabına dönenlere gelir transferi."

Tek bir cente muhtaç

Son alınan kararlarla bağlantılı, uzun lafın kısası şu:

"- Varsa, bankadaki dövizini bozdur,

- TL hesabında faize yatır,

- Kur daha fazla artarsa, artıştan eksik kalan parayı (faizi) ben öderim,  tamamlanan paradan da vergi almam."

Bankalardaki dövizleri Türk Lirası'na dönüştürmek amacıyla Tayyip Erdoğan'ın yaptığı çağrının özü bu.

1- Dövizdeki hızlı yükselişi önlemek,

2- Tek bir cente muhtaç duruma düşürdüğü ekonomiye döviz sağlamak.

Yoksullaşma

Bulgar yurttaş örneğine ya da dolardan TL'ye  dönenler örneğine dönersek...

Yeni sistem, çok açık, bir gelir transferi. Vergi verenden, bankada dolar hesabı olanlara gelir transferi.

Ağırlaşan krize paralel olarak, bunun sonucu var:

"- Gelir bölüşümünün daha çok bozulması,

- Daha çok yoksullaşma,

- Geniş kitlelerin öncelikle gıdaya, sağlığa, eğitime daha uzak kalması."

"Yerli ve milli" yerle bir

Yeni sistemin yaratacağı başka sonuçlar da var.

"Tasarruflar ya dövizde duruyor ya da dövize endeksli TL hesaplarına dönüşüyor, yani dolar ve dolar!.."

Her şeyin dolara dayandığı, dolarla döndüğü bir ekonomide, bunun bir adı var:

"Dolarizasyon!.. Döviz ya da dövize endeksli bir Türkiye!.."

Bunun da, Türkçesi var:

"Yerli ve milli paranın gözden düşmesi!.."

E hani, bu arkadaşlar "yerli ve milli" olmakla övünmüyorlar mı?..

Nerede kalıyor "yerli ve milli" olmak?..

Sen "kendi yerli ve milli paranı" gözden düşürüyorsun, sonra da "yerli ve milliyim" diye caka satıyorsun!..

Pek çok örnekteki gibi, getirdiğin bu sistem de, o cakaya bir kez daha son veriyor.

"Yeni Türkiye" nerede?

"Yerli ve milli olmak" yerle bir olurken, bu arkadaşların bir başka sloganı daha yerle bir oluyor.

Sık sık "yeni Türkiye" diyorlar, sık sık "eski Türkiye'yi" eleştiriyorlar ya...

Getirdikleri model "yarım yüz yıl öncesinin eski Türkiye'sinden" bir kopya. Üstelik, o modeli "‘eski Türkiye" sonradan terk ediyor. Zarar edildiğini, aşırı borç yükü getirdiğini görünce, vazgeçiyor.

Kötü bir kopyacılık!..

Kim sattı o gece?

20 Aralık akşamı Tayyip Erdoğan yeni kararları açıklıyor.

O açıklarken...

Dolar aynı anda düşmeye başlıyor.

Neden?..

"Önceden planlandığı biçimde, Erdoğan konuşurken, kamu bankaları dolar satmaya başlıyor.

Böylelikle bir algı yaratılıyor, ‘bak Erdoğan konuştu, dolar düştü' algısı."

Bu tür oyunları bu arkadaşlar geçmişte de, sık sık yapıyor.

Algı operasyonlarını artık kimse yutmuyor. Operasyon ötesinde, can alıcı başka bir konu var.

"Doları 17 liradan satıyor, sattığı dolar yedi, sekiz saat sonra 12 liraya kadar düşüyor.  Bin dolar satsa, 17.000 lira, ertesi sabah 17.000 lirayı 12 liradan yeniden dolara çevirse, bin dolar birkaç saat içinde oluyor sana, yaklaşık 1.500 dolar, yazının girişindeki Bulgar örneğindeki gibi."

Bu hesabı birkaç yüz bin dolarlarla, milyon dolarla hesaplayın, birkaç saat içinde taş atıp kolu yorulmadan olağanüstü bir kazanç.

Soru şu:

"O gece dolarları kimler sattı?..

Kimler spekülasyona dayalı aşırı kazanç elde etti?.."

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu BDDK'nın bunu soruşturması gerekmez mi?.. BDDK'nın bu işin peşine düşmesi gerekmez mi?..

Hem de, nasıl!..

Düşer mi?..

Hiç sanmıyorum.

Yem geçti, gitti

Döviz kurunu frenlemek telaşı AKP'nin savunduğu, kendi getirdiği modeli unutturuyor.

Hani, YEM yani "yeni ekonomik model" var ya...

Faiz düşecek, ihracat artacak, ithalat düşecek, cari açık fazlaya dönüşecek, ithalat azaldığı için yerli üretim artacak, büyüme hızı yükselecek, enflasyon düşecek safsatası.

Bu model tutmuyor, kısa sürede tutmadığını kendileri de görüyor.

Ve bu arada:

"Faiz sebep, enflasyon sonuç derken, dövizin yükselişini görüp, bir de döviz piyasası olduğunu fark ediyorlar...

Ve aniden, kendilerine göre, o piyasaya dönüşe geçiyorlar.

YEM ne oluyor?..

Unutulanlar dizine katılıyor."

Neden?..

"Nass" da unutuldu

Faizi bütün kötülüklerin anası görürken, şimdi yeniden faize dönülüyor, faize ama, çaktırmadan "örtülü faize!.."

Erdoğan diyor ya:

"Nass orada... Nass varken, faiz haramdır."

"Yeni ekonomik model" buradan doğuyor.

Şimdi kur farkından doğan faizi "ben öderim, hatta ondan vergi bile almam" diyor.

Nerede kalıyor "Nass?.."

Şaşıyorum

Bütün bu çelişkiler, ondan öte çıkmazlar ve enflasyonu hızlandıracak, gelir bölüşümünü daha da bozacak bir sisteme gidilirken...

Şaşıyorum....

"Ekonomiden anlayan, anlamayan birilerinin, gazeteci kılıklı olanlar dahil, bu kararları alkışlamalarını anlamıyorum.

Siz de, yeni oluşacak borç yükünün altına giriyorsunuz.

Bu borcu sizin çocuklarınız da, ödemek zorunda kalacak."

İktidarı destekleyeceğim derken, anlayan anlamayan, alkışlarla tempo tutuyor ya...

Bindikleri dalı kesiyorlar, farkında değiller.

"Nass orada", örtülü faiz, ağır borç yükü burada, hiper enflasyon yolda!..

Editör: Haber Merkezi