Gazete Durum Yazarı YUSUF KANLIbugünkü köşe yazısında, "Seçimin kaderi Kürt oyunda " kaleme aldı

Duydunuz herhalde. Kabine'nin en vahşi şakalardan sorumlu bakanı Nureddin Nebati yine bir espri patlatmış. Arkadaş hazine ve maliyeden de sorumlu olduğu iddia ediliyor ya milletin hep ülkenin durumunu gözlerine bakarak anlaması gibi sözler edecek değil ya? Arada bir de ekonomiden bahsediyor. 

Şüphesiz sanatının doruğuna “Neo klasik ekonomi düşüncesinden, epistemolojik bir kopuşu temsil eden heteredoks yaklaşım, günümüzde giderek ön plana çıkan; davranışsal ekonomi ve nöroekonomiyle daha fazla önem kazanmaktadır” veciz konuşmasıyla geçmiştir Nebati. Bir daha o rekoru yakalaması herhalde zor. Belli ki konuşmalarını kim yazıyor ise ya Nebati’yi çok entelektüel sanıyor ya da bir garezi var. Kimse o derece acınası komik duruma düşürülmemeli.

Kimse enflasyona ezdirilmemiş

Son fıkra tam manşetlik. TÜİK’in yüzde 85’lik enflasyon açıklaması kadar “gerçek” üstelik. Nebati arkadaşa göre son 20 yıldır AKP iktidarı yurttaşları enflasyona hiç ezdirmemiş. Vaziyetin ne kadar korkunç hale geldiğini kimse anlatmıyor ya da en vahşi şakalardan sorumlu bakan olarak ülkenin içine yuvarlandığı acınası felaket durumu algılayamıyor.

20 yıldır kimse enflasyona ezdirilmemiş… Velev ki her yıl hormonlu resmi enflasyon oranı kadar maaşlar ve asgari ücrette artış yapılmış olsun, refah payı almayan ve üstelik resmi enflasyon ile gerçek enflasyon arasındaki kaybı da dikkate alınmayan halk katmanları ciddi gelir kayıplarıyla hayat standartlarından fedakarlığa zorlandılar.

Dolaylı vergiler, enflasyon fakirliğini yaygınlaştırıyor

Daha da kötüsü Özel Tüketim Vergisi, Katma Değer Vergisi, vergi kademelerinin düşük tutulması gibi birçok dolaylı vergi ile gelir dağılımı iyice bozulmuş, orta direk çoktan ciddi maddi sıkıntılar içerisinde açlıkla sınanır olmuştur. Bu durumda 20 yıllık AKP iktidarları döneminde yurttaşların enflasyona ezdirilmediğini öne sürmek belki ülkedeki tek adam yönetimini mutlu edebilir ancak maalesef doğruyu yansıtmaktan çok uzaktır.

Rahmetli Süleyman Demirel sıklıkla “Boş tencere her iktidarı götürür” derdi sohbetlerinde. Bugün Türkiye’de küçük bir zümre hariç her evde tencereler boş.

İşte bu şartlar altında seçimin yanına bir de sanki ülkenin bir numaralı sorunu başörtüsüymüş gibi anayasa değişikliği referandum sandığı koymaya çalışmak çok sinsi bir oyundur. Aslında dikkatleri ekonomiden aile değerlerine, LGBT ve İslami yaşam tartışmasına çekerek toplumu kutuplaştırarak halkın oyunu manipüle etmek değil de ne amaçlanmaktadır?

Seçimin kaderi Kürt oyunda

Kamuoyuna açıklanan ve açıklanmayan birçok ankette önümüzdeki seçimin kaderinin bir yandan Kürt oyu, bir yandan da merkezde gidişattan hoşlanmayan mütedeyyin, Kemalist ama henüz CHP’ye eli varmayan kararsızların şekillendireceği açıkça görülmektedir.

MHP nasıl anahtar parti ise, Anayasa Mahkemesi'nde kapatılma giyotini altındaki HDP de en azından üç yıl önceki belediye seçimlerinden bu yana anahtar parti halindedir. AKP’nin güya anayasa değişikliği iş birliği arayışıyla daha dün PKK’dan, YPG’den farklı görmediği HDP’yi ziyaret etmesi kendi içinde biraz rahatsızlık yarattı ama gerçek fırtına yakında MHP yönünden esebilir. AKP eğer HDP ile iş birliği imkanı aramaya devam ederse HDP’ye ne verebilecektir? Af mı? Neredeyse dün saldırılan Demirtaş’a özgürlük mü? Bir başkasına ev hapsi olanağı beklemek çok mu romantik olur? Defalarca bir şekilde aldatılan HDP bu defa da aldatılabilir, AKP ile yatağa sokulabilir mi? Hadi o mesele mucizevi bir şekilde gerçekleşti diyelim, MHP öyle bir ortaklığın neresinde olabilir?

Şöyle veya böyle 20 yıllık AKP iktidarı ciddi bir sınava girecek. Hem MHP hem de HDP desteği ya da MHP yanında İYİ Parti'den ciddi bir kayma sağlayamaz ise gerek Cumhurbaşkanlığı gerekse de Meclis'te çoğunluk hayal olabilir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan önümüzdeki dört-beş aylık dönemde rüzgârın yönünü değiştirip AKP yelkenlerini doldurabilir mi?

AKP’ye yardım sadece muhalefetin hatalarıyla gelebilir

AKP’ye tek ciddi yardım adaylık krizi içerisine yuvarlanacak muhalefet olabilir. Hâlâ daha gerek Ankara gerekse de İstanbul belediye başkanları kartı ikide bir birileri tarafından olası aday olarak tedavüle sokuluyor. Sanki ikisinden birisi aday olursa CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’ndan çok daha rahat birinci turda seçilebileceği iddiası etrafta dolanıyor.

Halbuki Tuncelili ve Alevi Kılıçdaroğlu ile Türkiye hem devlet olarak ekonomik, sosyolojik ve politik yeni bir restorasyon imkanı hem de ciddi bir demokrasi rüzgârı yakalayabilir. Üstelik o çok çekinilen yüzyıllara dayanan geçmiş olan Sünni-Alevi mezhepsel sorununa yumuşak bir çözüm sağlayıp, o meseleyi tarihe gömebilir.

Değişim şimdi değilse ne zaman?

Editör: Haber Merkezi