Yusuf Karadaş

Evrensel Gazete' sinin Yusuf Karadaş, " Sol-Sosyalist partiler toplantısı ve halka karşı sorumluluğun gereği! "  bugünkü köşesine taşıdı.

Bir süreden beri cumhur ve millet ittifakları karşısında halk güçlerinin devrimci seçeneğini yaratmak konusunda kendi aralarında görüşmeler yapan sol ve sosyalist partiler, bugün bir araya gelecek. HDP, EMEP, TİP, TKP, TÖP, EHP, Halkevleri ve SMF’nin katılacağı açıklanan toplantı -ki daha önce katılımcılar arasında adı geçen Sol Parti, bu çalışmanın bir parçası olmayacağına dair bir açıklama yaptı- sömürülen ve ezilen halk kitlelerinin acil talepleri ve bu taleplerin karşılanması için nasıl bir mücadele ve ittifak politikası izlenmesi gerektiği sorularına ortak bir yanıt bulunması, üçüncü seçeneğin yaratılması bakımından önemli bir adım olacak. Elbette bu partilerin daha önce açıkladıkları tutum belgelerine, konferans kararlarına ve bildirgelere bakınca bu güçlerin birliğinin sağlanmasının ve halk ittifakının kurulmasının öyle kolay olmayacağını da söylemek gerekiyor. Ancak ülkenin ve halklarımızın kaderinin iki burjuva seçenek arasında hapsedilmeye çalışıldığı bugünkü süreç, bu partilere bütün zorlukları aşarak emek ve halk güçlerinin devrimci ittifakını oluşturma sorumluluğunu yüklüyor.

Bugün yapılacak toplantının hemen öncesinde Emek Partisi’nin önceki gün açıkladığı "Bağımsız, demokratik bir ülke ve insanca yaşam bildirgesi"; Cumhur İttifakı’nı yıkacak, Millet İttifakı karşısında sömürülen ve ezilen halk kitlelerinin haklarını kararlıkla savunacak bir seçeneğin hangi talepler etrafında ve nasıl kurulabileceği sorusunun yanıtı bakımından oldukça kolaylaştırıcı bir çerçeve sunuyor.

EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz’in “Birlikte kazanacağız, halk kazanacak!” sloganıyla açıkladığı bildirge; bir yandan tek adam iktidarına son verilmesi, halkın seçtiği temsilcilerden oluşacak bir kurucu meclis tarafından demokratik bir anayasanın oluşturulması, gerçek bir laiklik, Kürt sorununun tam hak eşitliği temelinde çözümü, savaşçı-yayılmacı politikalara son verilmesi ve emperyalistlerle yapılan anlaşmaların iptal edilmesi, mültecilerin statü ve haklarının yasal güvenceye alınması gibi “ülke yönetiminin demokratikleştirilmesi, temel hakları ve barış” başlığı altındaki talepleri kapsıyor. Öte yandan da zamların geri alınması, işçi-emekçilerin ve emeklilerin ücretlerinin insanca yaşayacakları bir düzeyde arttırılması, işten atmaların yasaklanması ve çalışma saatlerinin kısaltılması, temel tüketim maddelerine konulan vergilerin kaldırılıp büyük sermaye ve toprak sahiplerinden alınan vergilerin arttırılması, yoksulluk sınırının altında yaşayanlar için elektrik, su, doğalgaz ve telefon-internet hizmetlerinin ücretsiz olması gibi insanca çalışma ve yaşama dair talepleri içeriyor.

Bu bildirge, tek adam iktidarının yıkılması göreviyle birlikte işçi sınıfı ve halklarımızın talep ve beklentilerinin millet ittifakı tarafından istismar edilmesinin önüne geçilmesini ve halk güçlerinin devrimci seçeneğinin yaratılmasını sağlayacak bir platform sunmakla kalmıyor; bunun yanı sıra bildirgenin açıklandığı toplantıya katılan aydın, sanatçı ve emek örgütü temsilcilerinin işaret ettiği gibi, halk güçlerinin birliğini merkezine koyan ve bu yönde sorumluluk alan bir anlayışla hazırlanmış olması bakımından da dikkat çekiyor.

Şurası açıktır ki; tek adam iktidarı ve onun cumhur ittifakının baskı ve yasaklara, ırkçı ve din istismarcısı politikalara daha fazla sarılmasına rağmen güç kaybını engelleyemediği; millet ittifakının da halkın tepkilerini yatıştırmaya, insanca yaşam ve demokrasi talepleri konusunda beklenti yaratmaya ve dolayısıyla bu baskı ve sömürü düzenini restore etmeye dayalı tutumunun daha görünür hale geldiği bugünkü koşullar, halk güçlerinin devrimci seçeneğini yaratma ihtiyacını daha önce olmadığı kadar önemli hale getiriyor. Zaten tarifleri bakımından farklılıklar olsa da tutum belgesi, konferans kararları ya da bildirge açıklayan bütün partilerin ortak mücadele ve ittifaklar konusuna özel bir vurgu yapmaları da bu gerçeğe işaret ediyor.

Ancak devrimci-sosyalist güçlerin, işçi sınıfı ve halklarımıza karşı sorumluluğunun da gereği olan bu görevin başarılması için bugüne kadar yaşananlardan ve yapılan tartışmalardan da dersler çıkarmak gerekiyor.

Öncelikle bugün yan yana gelecek partiler arasında önemli ideolojik-politik ayrılıklar olduğu, dolayısıyla her partinin durduğu yerden diğerlerini eleştirecek birçok nokta bulabileceği bir sır değil. Ancak bugünün devrimci görevi, örgütsel ayrılıkları öne sürmeyi değil; halk mücadelesinin dönemsel ihtiyaçları temelinde ortaklaşma yönünde çaba sarf etmeyi ve sorumlukla davranmayı dayatıyor.

Aynı şekilde var olan ayrılıklar, ortak mücadele zemininin yaratılması için sabırlı bir çalışmanın gerektiğini de ortaya koyuyor. Bu nedenle de geçmiş tartışmalarda karşımıza çıktığı gibi ortaklaşma zeminini tahrip edecek tutum ve söylemlerden uzak durmak önem taşıyor.

Reklam

Öte yandan bir ittifak hukukunun oluşturulabilmesi için her partinin diğerleri üzerinde hegemonya kurma tutumundan uzak durması ve ayrıca her bileşenin katılımının kendi gücünün ötesinde, bu seçeneğin oluşturulması bakımından ayrı bir sinerji yaratabileceği gerçeğiyle hareket edilmesi gerekiyor.

Sonuç olarak, işçi sınıfı ve halk güçlerinin mücadele yönelimi içinde bulunan kesimlerinin gözü, bugün bu toplantıda olacak. Dolayısıyla katılımcı partilerin de geleceği birlikte kazanma sorumluluğuyla hareket etmelerini ve bu toplantıyı geleceği birlikte kazanmak için yürünecek yolun ilk adımı yapmalarını umut ediyoruz.

Editör: Haber Merkezi