Birden güğümlerle eve su taşıdığımız çocukluk yıllarımızı hatırladım ve oldukça hüzünlendim… Anadolu’da çeşmelerin ve pınarların önünden su doldurularak evlere taşımaya yarayan en eski bakır kaplar arasında el yapımı güğümlerimiz vardı. Bakır güğümlerle su taşırken küçücük ellerimiz kızarır, bellerimiz kopardı. Kana kana buz gibi suyunu içirmek isteyen bakır güğümlerin suyla dolu eve gelmesini hasretle beklerdik. Güğümden kalaylı bakır taslara alınıp içilen bu suyun tadına doyum olmazdı.
Köyümüzde dere kenarlarında taşın gözünden kaynayan buz gibi pınarlar vardı ki bunlara kimi yaşlılarımız “pınar veya puar” derler ve çok değer verirlerdi. Su gibi aziz ol denirdi. Su bizim için her zaman aziz ve kutsaldı. Varlığı hiç tartışılmazdı, çok değerliydi.
Koca bakır güğümlerin şirin yavruları da vardı. Ateşin acısından islenerek kararmış, abdest ve bulaşık için kullanılan bu küçük güğümlere "ibrik" denirdi. Ne güğümlerin ne de ibriklerin yüzlerindeki o kapkara isler öyle kolayca çıkmazdı, kumla ,külle veya vimle ova ova rengi birazcık açılır, bakırı parlardı...Bu kara yüzlü güğümler, ibrikler yılların haşmetini, ateşin suya olan düşkünlüğünü, geçmişin anılarını pullandırıp, biz eskilere önemini ve işlevini hatırlatırlardı.



Sonraları plastik kovalar, rengârenk bidonlar ortaya çıktı...Son yıllarda pınara su almak için giderken ellerimizde artık plastik bidonlar taşır olduk. Bakır ürünlerin daha sağlıklı olduğu büyük dedelerin ninelerin 80-90 yaşına gelmelerine rağmen dinç olmalarından anlaşılıyor. Bakırla birlikte güğümler de kullanımdan kalktı, genelde 40- 50 yaş üstü insanlar aksesuar için alıyor. Gençlerimiz ise, bakır da neymiş diyerek bakır eşyaları tercih etmiyor, güğümü de almıyor.Hey gidi eski güğümlü günler hey...
Fotoğraf ve yazı:Naim Güney

( Kaynak: https://www.karadenizekspres.com/)

Editör: Haber Merkezi