MAHSA’NIN ARDINDAN

Ah Mahsa, bacım, kız kardeşim, kızım, annem! Sanırım bundan sonra senin adının böylesi anlamları olacak. Keşke “öldürülen son kadın” anlamını taşısaydı adın. Ama yok… . İran’da Kürd, üstüne bir de kadın olmak ateş çemberi içinde yaşamak gibidir biliyoruz. Senin bedenin henüz soğumadan ardından kaç kadın daha sana yoldaş olsun diye hayattan koparıldı, sen görmedin. Yirmi yaşında Hadis, otuz iki yaşında Ghazaleh, yirmi üç yaşında Hananeh, on sekiz yaşında Mehsa, Minu ve altmış yaşındaki kadından 13 yaşındaki kız çocuğuna kadar isimlerini öğrenemediğimiz birçok kadının kanı akıtıldı. Hepsi senin yasını çığlıklar atarak tutarken sokak ortasında vuruldu. Yani anlayacağın kadınlığımızdan defalarca defalarca vurulduk.

Sana söyleyecek umut dolu haberlerim de var elbette. Ardından sadece Kürd kadınlar değil, ülkenin tüm kadınları mollalar rejimine inat, rüzgârda savrulan saçtan bayrağı diktiler ülkenin her yanına. Kendini kadının saçına bit gibi yerleştirmiş rejime inat, kadınlı erkekli her kesimden insan, o bitleri temizlemek için saçlarını kesiyor. Bilirsin saça bit dadandı mı taramayla, yıkamayla kurtulamazsın. Bitleri, yavşak ve sirkeleriyle birlikte temizlemenin en iyi çözümü saçları kesmek ya da kazıtmaktır. Saçlarını temizleyen kadın bilir ki yastık-yorganı da temizlemek gerek. Sanırım rejimin ve yanlılarının en büyük korkusu da bu… Dört kadınla ve daha küçük yaşta kız çocuklarıyla yapılan evlilikleri ellerinden gidecek korkusu sardı. Başörtüsü zorunluluğunu kaldıran kadınlar durmayacak ve sosyal hakları için de savaşacak. Evet, bu onların uçkur cennetini yıkmak gibi bir şey.. . Ülkenin kadınları başlarındaki örtüleri rejimin ahlâksız ahlâk polislerine sallayıp gözlerine gözlerine gözlerine sokup ateşe veriyorlar. Bitlerden tamamen kurtulmanın bir yolu da bu; yakmak…

Ve biliyor musun, ahlaksız olan sadece rejimin kendisi ve polisleri değil. Hepsi AB üyesi batılı kadın siyasetçiler senin memleketine gelirken rejimin bu absürt kanunlarına uygun başlarını kapatıyorlar onları meşrulaştırmak ve dünya kamuoyuna da kabullendirmek için. Aynı ahlaksızlığı Afganistan ve Rojava için de yaptılar. Dünya sermayesinin sahibi devletler, kendi elleriyle besleyip büyüttüğü Taliban’ın ülke yönetimini ele almasını onaylayıp kadınları o cehennemin içinde bırakarak “Endişeyle izleyeceğiz!” dediler. Afgan Kadın Hakları aktivisti Seraj Mahbouba Avrupa’dan yayın yapan bir tv programında dünya liderlerine seslenerek, “Hepiniz iğrençsiniz, utanın!” demişti, utanmadılar. Neylersin ki ezilen halklar bir araya gelemiyor.

Senin ardından hemşerin kadın gazeteci- aktivist Masih Alinejad sokaklarda, ekranlarda ve AB Parlamento’sunda elinde mikrofon,” Batıya ve özellikle Biden’a sesleniyorum. Batının bize demokrasi getirmesini istediğimiz yok. O işi biz İran halkı olarak sokaklarda molla rejimiyle savaşarak zaten yapıyoruz. Sadece Batının bu rejimi kurtarmayı bırakmasını istiyoruz. “ diye veryansın ediyor. Fakat yine utanmıyorlar… Utanma duygusu senin canını alan Azrail’de olur, onlarda olmaz…

Mahsa kız kardeşim, kadın saçı devrimi getirir mi, bilemiyorum ama İran’da molla rejimini yıkacak gibi. İdam cezalarının infazlarını resmi rakamlarından gizleyen, özellikle muhalif ve kadınlara yönelik kurdukları o dar ağaçlarını yerle bir edecek. Faşist rejimin, kadınların baş örtüsünün altına gizledikleri yolsuzluk, sömürü ve sapkınlıklarının ortaya saçılması onları çılgına çevirmiş durumda. Bozuk düzenlerinin çarkına kadın saçı dolandı. O çarkın dişlileri bir bir kırılacak!