1915 yılında ‘Müslümanlaştırma’, ‘Türkleştirme’ politikalarıyla Bethnahrin dahil olmak üzere birçok bölgede yaşam süren 500 bin Süryani’nin ‘yok edildiği’ Sayfo Süryani Soykırımı’na ilişkin bellek tazeliyoruz.”

Marta Sömek- JINNEWS 

Bethnahrin’in (Mezopotamya) en eski ve yerleşik halklarından olmakla birlikte, İsa Peygamber’in konuştuğu dil olan Süryaniceyi ilk kullanan ve Hıristiyanlığı kabul eden ilk halk olan Süryani’ler, 1915 yılında Sayfo yani ‘kılıç’ diye adlandırılan Süryani-Asuri-Keldani Soykırımı’na maruz bırakıldı. Süryaniler soykırımda ağırlıklı olarak kılıç ve hançerlerle katledildiği için bu adlandırmayı kullanırlar.

Sistematik Soykırımın bir parçası olan Sayfo

Sayfo, 1915 yılında asimilasyon politikaları kapsamında “Müslümanlaştırma” ve “Türkleştirme” yoluyla Türkiye’nin Bethnahrin dahil olmak üzere birçok bölgesinde yaşayan halklara sistematik bir şekilde uygulanan soykırımdan biriydi. Sayfo ile nüfuslarının üçte ikisini kaybeden 700 bin Süryani’den geriye yalnızca 200 bin kişi kaldı.

500 bin Süryani ‘canlı kırımı’ yaşandı

Sayfo Süryani Soykırımı’nda Kilise kayıtlarına göre Süryanilerin 300 bini katledilerek, 200 bini de kimliksizleştirilerek, yaklaşık 500 bin Süryani ‘yok edildi’. Soykırım politikasının sirayet eden bir uygulaması olan ‘canlı kırımı’ Ermeni Soykırımı’nda olduğu gibi Sayfo’da da uygulandı, soykırıma maruz bırakılan Süryani halkıyla beraber yüzlerce hayvan da katledildi. Öte yandan yüzlerce kadın ve çocuk cinsel saldırı ve istismara maruz bırakıldı, “Müslümanlaştırılmak” adı altında “satıldı”.

Zorunlu göç

Soykırımın ardından ise zorunlu göçler başladı, Türkleştirme ve Müslümanlaştırma politikalarıyla birçok Süryani kimliğini kaybetti, gözaltında veya “faili meçhul” cinayetlerle zorla kaybettirildi. Geriye kalan yaklaşık 200 bin kişiden bir kısmı baskı ve tehditlerden ötürü din değiştirmek zorunda kalıp kimliğini kaybetti, bir kısmı da yaşadığı coğrafyayı, topraklarını terk etmek zorunda kalarak gidebildiği yere kaçtı.

‘Faili meçhuller’ ülkesi

1915 Sayfo Süryani Soykırımı’nın ağırlıklı olarak yaşandığı Bethnahrin bölgesinde Süryani nüfusu 200 bine düştü. 1980’li yıllarda ise kimliğini ve kültürünü yaşatmaya çalışan son Süryanilere karşı zorla kaybettirme ve zorunlu göç politikaları uygulandı, binlerce Süryani yeniden göç yollarına koyularak topraklarını, evlerini terk etmek zorunda kaldı. Yüzlerce insan da soykırımın tüm süreğenliğiyle “faili meçhul” katliamlarla yok edilmeye devam etti.

Soykırım mülk gasplarıyla devam etti

Günümüzde Türkiye’de yaşayan Süryanilerin nüfusu yaklaşık 35 bin civarında. Üzerinden 100 yıldan fazla zaman geçmesine rağmen soykırım politikaları her fırsatta bir avuç kalan Süryanilere uygulanmaya devam etti, binlerce mülk, kilise, manastır gasp edildi. Turabdin’deki Mor Gabriel Manastırı defalarca kez Diyanet’e devredildi ve milyonlarca liralar karşılığında ‘geri alındı’, son bir yıl içerisinde üç kilise “satılığa çıkarıldı”, “altın var” iddiaları üzerine kiliselerde “yasal” kazılar yapıldı, ahırlara çevrildi, mezarlıklar tahrip edildi, kiliseler ve manastırlar göz göre göre bombalandı, yakıldı, yıkıldı.

Kimliklerini ve anadillerini yitirdiler

“Yok etme” politikasının en önemli sonuçlarından biri de asimilasyon oldu. Halkın, kültürün, geleneklerin, eğitimin ve anadilin sürdürülebilirlik tehlikesi açısından önce kilise papazları, rahipleri, rahibeleri katledildi, yok edildi, daha sonra okullar yakılıp yıkıldı, böylelikle Süryani kültürü, ibadetleri ve dili yaşatılamadı. Bugün Süryanice tehlike altındaki diller arasında yer alıyor. Çünkü Sayfo’nun ardından Süryanice eğitim veren tüm akademiler ve okullar ya yakıldı ya da yıkıldı.

Bir kişi bile kalmadı

Bugün yalnızca Turabdin’deki manastırlarda ve İstanbul’da bir anaokulunda Süryanice dil eğitimi veriliyor, Süryani halkıyla beraber, anadili de yok olmaya yüz tutmuş durumda. Bununla beraber Şırnak, Hakkari, Bitlis, Van gibi birçok kentte Süryanilerden bir kişi bile kalmadı, baskı ve tehditler nedeniyle tamamı göç etmek zorunda kaldı.

Faili meçhullerin son örneği: Şimuni ve Hurmüz Diril

Süryaniler son yıllarda topraklarına geri dönme isteğiyle yaz aylarında Türkiye’ye geliyorlardı, son olarak da Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinde defalarca boşaltılan Süryanice ismi Mehre olan Kovankaya köyüne dönüş yaparak ekolojik bir yaşam kuran Keldani Şimuni ve Hurmüz Diril, Süryanilere bir umut olmuştu. Bunun üzerine 7 Ocak 2020 tarihinde Şimuni ve Hurmüz Diril kaçırıldı, tam 520 günü aşkındır etkin bir arama çalışması dahi yapılmadı.

‘Geri dönmeyin’ mesajı

Şimuni Diril 70 gün sonra çocukları tarafından yaşamını yitirmiş şekilde bulundu. Hurmüz Diril’den ise 520 günü aşkındır hiçbir haber alınamıyor. Yaşanan bu kaybettirilme örneği Süryani halkı için “geri dönmeyin” mesajından başka bir şey değildir ve soykırım politikalarının yaşatıldığının da apaçık bir örneğidir.

Editör: Haber Merkezi