İZMİR-ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ: ‘Şahmeran’ın Koruyucuları’ isimli çalışmasını parasızlıktan tamamlayamayan mask sanatçısı Eylem Sürer, belediyede çalıştığı atölye kapatılınca işsiz kaldı. Ancak çalışmalarına devam eden Eylem, “Maskeler aslında hayatımızın merkezinde. Doğduğumuz andan öldüğümüz ana kadar bir sürü yüzle yaşıyoruz. Maske zaten hayatımızda var” diyor.


JINNEWS'ten Safiye Alağaş'un haberine göre;  “Her kadın yaşadıklarıyla yazılmamış bir romandır” düşüncesinden yola çıkarak kadınların direniş ile geçen yaşam öykülerini, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne özel hazırladığımız "8 Mart’a 8 Kadın Hikayesi" çalışmamızla sizlerle buluşturmak istedik. Kuşkusuz kalemimizin yazdığından daha fazlasıdır kadınların hikayeleri. “Vardık, varız, var olacağız” seslerini yükselten, mücadelelerini büyüten kadınlar yeniden tarih yazıyor. 8 Mart’a sayılı günler kala, bağımsız mask sanatçısı Eylem Sürer'in hikayesini dinleyelim.


Bağımsız mask sanatçısı Eylem Sürer daha önce “Sizin Yüzünüzden” ve “Yaşayan Yüzler” isimli iki sergi gerçekleştirdi. Mask sanatıyla yaşamını sürdürmeye çalışan Eylem’in mask ile buluşma hikayesi 10 yıl öncesine dayanıyor. Eşinden boşandıktan sonra iş aramaya başlayan Eylem, bir türlü kendisine uygun iş bulamıyor, kendisini ifade edemiyor.


‘O an sihirli kapının anahtarını buldum’


İş başvurularında işveren henüz yeteneğini görmeden geri çeviriyor. Bunun üzerine İzmir’in Menemen ilçesinde takı kursu almak için Halk Eğitim Merkezi’ne giden Eylem, müdürle görüştükten sonra hiç bilmemesine rağmen mask sanatını bildiğini söyleyerek bir serüvene başlıyor. Eylem, “Müdür bana ‘Mask yapmayı biliyor musun?’ dedi. O an sihirli kapının anahtarını buldum. Birkaç saniye düşündüm. ‘Mağaradaki insanın resim hocası mı vardı?’ ‘Mimar Sinan büyük bir yetenekti hocası mı vardı?’ diye hızlıca aklımdan geçirdim ve ‘biliyorum’ dedim. Burada bir yalan söz konusu ama kendi potansiyelimi biliyorum. Biliyorum deyince o da ‘İzmir’de bir mask müzesi açılıyor. Çalışmalarını al götür oraya. Onlar bir değerlendirsinler’ dedi. İnternette de bu kadar yoğun bilgiye ulaşamıyordun o süreçte. Birkaç derici arkadaştan maskelerini aldım götürdüm. Nasıl yapacağını onlardan biraz öğrendim. Temel prensibini öğrendim. Müzeye gittim ve kabul edildi” dedi.


‘Hikâyenin peşine düşmüş oldum’


Kurslara katılmaya başlayan Eylem’e, bir süre sonra “Deri değil Venedik maskesi yapmaya başlayacaksın” deniliyor. Ancak Venedik maskesiyle ilgili hiçbir şey bilmediğini vurgulayan Eylem, “Sınıfta 12 kadın oturuyor. Dedim ki ‘aranızda daha önce döküm yapan var mı?’ Neyse ki şanslıyım bir tanesi döküm yapıyormuş. O diğer arkadaşlara gösterirken ben de gözlemledim. Bir günü beş günmüş gibi yaşayarak çalışmaya başladım.  Sonra maskelerin tarihini araştırdım. ‘Nereden çıkmış, nereye gidiyor, neden yapıldı, hangi toplum, hangi kültür hangi maskeleri yaptı’ sorularıyla bir hikayenin peşine düşmüş oldum” diye anlattı.


‘Bir kalıba sığamadım’


9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Resim Öğretmenliği sınavını geçemediği için çok üzülen Eylem, bugün alaylı bir sanatçı olduğu için daha çok mutlu olduğunu söylüyor. “Bazen de iyi ki gitmemişim diyorum çünkü bir kalıba sığamadım. Ben alaylı bir sanatçı olarak bir başarı öyküsü yazdığımı düşünüyorum” diyen Eylem, mask müzesinde 5 yıl atölye eğitmenliği yapıyor. Her yıl onlarca kadına maskeler konusunda eğitim veren Eylem, seçimlerden sonra belediye başkanı değişince atölyeyi de kapattığını söylüyor. Eylem, “Dolayısıyla bize de yol göründü. O sırada ben Urla’da ‘Düşlerdeki kulüpler’ diye bir sergi yapmıştım. Bir motosiklet kulübü sergimi gezmişti. Diyalogumuz gelişti. Atölyesiz kaldığımı anlatınca ‘kulüp senin, biz sanata ve kadına değer veriyoruz’ dediler. Sahiden de öyleler.”


‘Nereye sanat yapacağım’


Bir kolejde atölye çalışmalarına devam eden Eylem, “Bir süredir işin sanat kısmını yürütemiyorum. Ekonomi ile sanat birbiriyle bağlantılı. Alacağınız malzeme, yapacağınız çalışmanın boyutu, harcayacağınız emek var. Çünkü hayat sürdürüyorsunuz. İki çocuğum var, ev kirası, faturalar var. Bunlar yokmuş gibi davranma şansınız yok. Nereye sanat yapacağım? İçimde patlıyor. Şimdi daha çok günü kurtarma peşindeyim. Küçük takılar, magnetler yapıp satıyorum. Pazarlamacı olmadığım halde dönem dönem stant açıyorum. Ama bunu da öğreniyorum. Maske bana bu toplumda sanat yapmanın zor olduğunu gösterdi. Ama ben yine devam ediyorum. Beni var eden bir şey” diye konuştu.


‘İnsanlar ruhuna maske takıyor’ 


Maskelerin aslında hayatın merkezinde olduğunu düşünen Eylem, “Bu süreçte ben insanların ruhuna maske takıldığını düşünüyorum. İnsanlar kendi ruhuna maske takıyor. Doğduğumuz andan öldüğümüz ana kadar bir sürü yüzle yaşıyoruz. Maske zaten hayatımızda var. İnsanların buna ilgisiz olduğunu düşünmüyorum. İki cümlelerinden biri de ‘Maskeliydi, yüzünü göremedik’tir. Dolayısıyla hayatımızın tamda merkezinde maskeler var” diye ekledi.

Sanatın Türkiye’de ‘için için kanayarak’ ilerlediğini söyleyen Eylem, “Belirli isimler devam ediyor. Onlar da sanıyorum güçleriyle ilgili. Dünyanın tarihine baktığımız zaman her zaman iktidarların sanatçıları olmuştur. Bu ilk defa olmuyor. Bir de öldükten sonra değeri bilinenler vardır. Bazen ölmek gerekir” diye belirtti.


‘Şahmaran’la hikayemiz 6 yaşında başlıyor’


Eylem’in en önemli çalışmalarından biri Şahmaran figürü. Şahmaran hikayeleriyle 6 yaşında tanıştığını söyleyen Eylem, “Rahmetli dedemlerin evinde Şahmaran resmi duvarda asılıydı. Uzun uzun kilitlenip baktığımı hatırlıyorum. Korksam mı, sevsem mi bilemedim. O iki duyguyu aynı anda yaşadığımı çok iyi hatırlıyorum. O duygu benim kırılma noktalarımdan biri. Yıllarca sempati duydum. Sonra öyküsü bende çok daha derin izler yaratmaya başladı. İnsanın insana ihanetini anlatır. İhanet edebileceğini anlatır. Sonsuz güven kavramını bir kenara bırakmamız gerektiğini anlatır. O yüzden mühür gibi görürüm ben onu. Kendimle bir bütünlük sağlıyorum. Boynuzlarının olmasını beğeniyorum. Püsküllerini beğeniyorum.”


‘Şahmaran geri döner’


Boynuzun geçmişte kadınların doğurganlığını simgelediği için ve gücün de simgesi olduğu için çalışmalarında boynuz kullanmayı sevdiğinin altını çizen Eylem, “Ama bizim toplumda böyle algılanmıyor. Ben de her defasında anlatıyorum. Okuduğum bir cenk hikayesinde ‘Her sanatçı kendi Şahmaran’ını yaratır’ diyor. Ben böyle algılıyorum, böyle yaşıyorum. Bir dönem Şahmaran’ın dönüşü’ adlı bir sergi yapmak istedim. 7-8 maskeden oluşacaktı. Birkaç kaç tane yapmıştım. Çok parasız kaldığım bir dönemde birkaç tanesini sattım. Bir tane kalmış elimde. Şahmaran’ın koruyucularından biridir. Şahmaran geri döner.  Sonra projeyi öyle bıraktım. Ama o proje hala benim kafamda duruyor. Onu sürdürmek istiyorum” dedi.
Editör: Haber Merkezi