ANKARA - Taliban’ın tehdit ve baskıları sonucu önce İran’a ardından ise Türkiye’ye yerleşerek yaşamını sürdüren aktivist P.T., Afganistan’daki durumun sorumlusu olarak siyasi iktidarları işaret ediyor ve ekliyor: “Tüm dünyadan bir şey istersem bile bir faydası yok çünkü tüm dünya bizim ülkemizdeydi. Birkaç gün önceye kadar oradalardı. Tüm dünya yüzünden ülkemiz böyle oldu.”

“Bir gün Taliban’ın gelip yavaş yavaş ülkeyi ele geçireceğini asla düşünmüyorduk. Kadınların olmadığı bir ülkede, bir ortamda, bir toplumda ne düşünebilirsiniz” sözleri, yaşamı göç yollarında geçen Afganistanlı kadın aktivist P.T.’ye ait. Adeta savaş ve kaosla anılır hale getirilen Ortadoğu ülkelerinde yaşananları bu sözleriyle özetleyen P.T. Ankara’nın Altındağ ilçesinde konuk olduğumuz evinde Afganistan’dan Türkiye’ye uzanan göç hikayesini JINNEWS'ten Dilan Babat - Öznur Değer'e anlatı.

İlk göç 1 yaşında

Afganistan’ın Kunduz kentinde doğan P.T. (34), henüz 1 yaşındayken tanışıyor göç ile. Ülkede süren Sovyet-Afganistan savaşı dolayısıyla ailesi ile 1988’de Afganistan’dan İran’a  göç etmek zorunda kalan P.T., 16 yaşına kadar İran’da bir mülteci olarak yaşıyor. P.T.’nin İran’da süren 15 yıllık mülteci yaşamı ABD’nin Afganistan’ı işgali ve Taliban’ın ülkeden çekilmesinin ardından 2002 yılında tekrar ülkesine dönmesiyle sona eriyor.

Taliban tarafından hedef alındı

Kendi ülkesinde yeni bir yaşam kurduğunu dile getiren P.T., Taliban zulmünün hiçbir zaman sona ermediğini aktarıyor. Özelde 2014 yılının ardından ülkenin tamamen değiştiğini, tehlike ve tehdit altında yaşamaya başladıklarını kaydeden P.T., o sıralarda eşi ve çocuğu ile birlikte yaşadığı Kunduz’da Taliban tarafından tehdit edilmeye başladığını söylüyor. Yabancı bir kurum ile kadın hakları alanında çalışan P.T., Taliban’ın bu nedenle kendisini hedef aldığını, yabancılarla çalışmaması yönünde tehditler aldığını ifade ediyor.    

‘Şehrin dört bir çevresinde örgütlenmeye başladılar’

P.T., yaşadığı süreci şu sözlerle anlatıyor: “2015 yılının ardından Afganistan’da yaşamımız çok zorlaştı. 4 yıl önce yaşadığım Kunduz iline Taliban girdi. Yavaş yavaş her yere saldırmaya başladılar.  Şehrin dört bir yanında örgütlenmeye başladılar ve birçok kişi Taliban’a katıldı. Ben uluslararası bir kurumda cinsiyet eşitliği ve kadın hakları alanında çalışıyordum. Taliban kente girdikten sonra yabancılarla çalışan insanları bulmaya ve devletle çalışanları da rahatsız etmeye başladı.”

Taliban tehditleri devam ediyor

Kunduz’da Taliban tarafından aldığı tehditlerin ardından başka bir şehre yerleşmek zorunda kalan P.T., taşındıkları yerde de Taliban’ın tehditlerine maruz kalmaya devam ediyor. “Bizim peşimizdelerdi. Yabancılarla çalıştığımız için bizim peşimizi bırakmıyorlardı” sözleriyle Taliban’ın tehditlerini anlatan P.T., “Ardından eşim ve kardeşi Taliban askerleri tarafından tutuklandı. Bizden para istediler ve bir daha çalışmayacağımız noktasında söz vermemizi istediler. Eşim de Alman bir şirketle çalışıyordu, ancak Taliban’ın tehdit ve baskılarından sonra işi bırakmak zorunda kaldı ve ticaret yapmaya başladı” diyor.

‘Kızımın barış ortamında büyümesini istedim’

Durumun kötü olduğunun altını çizen P.T., “Biz oradayken 3 kez şehrimize girip ele geçirdiler. Böylece herkes Kunduz’dan çıkmaya başladı, başka şehir ve ülkelere gitmek zorunda kaldılar. Güvende değildik. Amerikan askerleri 2014’ten sonra ülkeden çıkmaya başladılar. 2014’ten sonra şehri ele geçirmeler ve patlamalar başladı. Birden bire her şey karıştı ve herkes korkuyordu. En sonunda biz de çıkmaya karar verdik. Hepimiz tehlikedeydik. Kızımın özel bir durumu vardı ve onun hayatının mahvolmasını istemedim. Onun barış ortamında, insani bir ortamda büyümesini istedim” şeklinde konuşuyor.

‘Mecbur kaldık’

2016 yılına kadar durumun düzelme ihtimalini beklediklerini kaydeden P.T., Taliban’ın bu kadar ileriye gidebileceğini düşünmediklerini belirtiyor. P.T., Taliban’ın varlığının yolları özellikle kadınlar için tehlikeli hale getirdiğini ifade ederken, “Ülkemizi seviyorduk, çıkmak istemezdik. Çalışıyordum ve işimi seviyordum, bırakmak istemiyordum ama çıkmaya mecbur kaldık. Korkuyorduk. 2016’nın sonunda ülkeden çıkmaya karar vererek İran’a gittik. Orada bir süre kalıp ülkenin düzelmesini bekleyip geri dönmek istiyorduk” diye belirtiyor.

‘Afganistan’a dönmek, İran’da kimliksiz olmaktan iyiydi…’

İkinci defa yeniden İran’a geldikten sonra 6 ay orada kaldığını dile getiren P.T., “O zamanki İran eski İran değildi. İran da mültecilere hiçbir zaman haklar vermiyor. Geleceğimiz ve çocuklarımızın geleceği belli değildi. ‘Bize kimlik verilir mi’, ‘Çocuğum okula alınır mı’ diye düşünüyorduk. Çocuğumun okula gitmesi gerekiyordu ancak bizi hep oyaladılar ve sınırlı sayıda yabancı öğrenci alıyorlardı. İran’da iş imkanı yoktu ve ağır işlerde ucuza çalıştırıyorlardı. Bize herhangi bir kimlik falan da verilmedi. Geçici kimlik alabilmek için her yere başvurdum ancak hiçbir yerden bir cevap alamadım. Ben nasıl yaşayabilirdim orada? Herhangi bir kimliğim olmadan, hiçbir yasal hakkım olmadan, geleceğim belli olmadan nasıl yaşayabilirdim? Bunun ardından Afganistan’a geri dönmeye karar verdim. Afganistan bile bu durumdan daha iyiydi. Ama geri dönmek de kolay değildi. Her gün bir patlama oluyordu ve bütün akrabalarımız oradan çıkmıştı. Oradakiler, durumun eskisinden daha kötü olduğunu, gelmememiz gerektiğini söylediler” diyor.

‘Türkiye’ye yolun yarısını yürüyerek geldik’

İran’dan çıkmayı düşündükleri sırada akrabalarının da İran’a geldiğini söyleyen P.T, ülkeden asla çıkmayacaklarını söyleyenlerin bile çıkmaya mecbur kaldıklarına dikkat çekiyor. İran’da yaşayamayacaklarını anladıklarını ifade eden P.T., Türkiye’ye gelmeye karar verdiklerini söylüyor. Türkiye’ye gelişini “Çok zordu, tehlikeliydi” sözleriyle özetlerken, şöyle devam ediyor: “İlk defa kaçak olarak başka bir yere gidecektim. Yolun yarısını yürüyerek geldik. Korkuyorduk. Her türlü tehlikenin ihtimali vardı o yolda.”

‘Kim olduğumuzu ve nasıl haklarımız olduğunu biliyoruz’

2017 yılından beri Türkiye’de yaşadığını belirten P.T., başkasının ülkesinde yaşamanın iyi bir duygu olmadığının altını çiziyor: “Başka ülkede bir yabancı olarak yaşadığın zaman kendinden hissetmiyorsun. 4 yıldır buradayız. Artık alıştık. İran’a göre burası daha iyi. Türkiye’ye geldiğimizde haklarımız tanındı ve geçici kimlik kartı verildi bize. Uluslararası koruma altındayız. Kim olduğumuzu ve nasıl haklarımız olduğunu biliyoruz.”

‘Afganistan’da gözyaşları akıyor’

20 yılın ardından Afganistan yönetimini ele geçiren Taliban’ın halka yaşattığı zulmü anlatan P.T., duygusal anlar yaşamaya başlarken, Afganistan’daki insanların yaşamının tehlike altında olduğunu bir kez daha dile getiriyor. P., “Şu an Afganistan’da gözyaşları akıyor. Afganistan’da kötü şeyler oluyor. 20 yıllık mücadelemiz, yaptıklarımız boşa gitti. Bunu hiç düşünmüyorduk. Bir gün Taliban’ın gelip ülkeyi yavaş yavaş ele geçireceğini ve başbakanımızın kaçacağını düşünemiyorduk. Bizim devletimiz de iyi bir devlet değildi ve elindeki fırsatı iyi değerlendiremedi. Halk ile hiçbir zaman dost olmadı ve faşist bir devletti. Sonucunu ise görüyoruz” ifadelerini kullanıyor.

‘Kadınların olmadığı bir toplumda ne düşünebilirsiniz?’

Afganistan’da en çok kadınların tehlike altında yaşadıklarını sözlerine ekleyen P.T., erkeklerin çoğunun Taliban’a katıldığını ifade ediyor. Devlet memuru olanların şu an Taliban’ın askeri olduğuna dikkat çeken P.T., kadınların durumuna dair ise şunlara dikkat çekiyor: “Kadınlar evde gizlice yaşayarak neler olacağını bekliyorlar. Önce Taliban’ın kadınlara hak verdiğini söylediler ardından ise İslami çerçevede bir hak verdiklerini söyleyerek kız çocuklarının 6’ncı sınıftan sonra okuyamayacaklarını söylediler. Kadınlara devlet tarafından yetki verilmiyor. Kadınların olmadığı bir ülkede, bir ortamda, bir toplumda ne düşünebilirsiniz? Kadınların durumu çok kötü. Tüm dünya kadınları Afganistanlı kadınlar için ayağa kalktı ve haklarını savunuyor. Güzel sonuçlar doğmasını istiyorum. Haklarını isteyen kadınlar eylem yaparken saldırıya uğradı, yaralandı ve öldürülen oldu. Taliban isterse kadınları öldürebilir, öldürecekler ve öldürdüler de birkaç kadını ama bunlar medyada çok paylaşılmıyor çünkü medya şu an Taliban’ın elinde. Oradaki kadınların hayatları tehlikede.”

‘Dünya bizim ülkemizin iyiliğini istemedi’

Taliban yönetimdeyken sadece kendisinin değil, ülkeden çıkanların da ülkelerine dönmek istemediğini söylüyor. Oradaki insanların da çıkmaya çalıştıklarını ancak çıkmanın da oldukça zorlaştığını ifade eden P.T., “Tüm dünyadan bir şey istersem bile bir faydası yok çünkü tüm dünya bizim ülkemizdeydi. Birkaç gün önceye kadar oradalardı. Tüm dünyanın askerleri oradaydı. Bir sürü asker çıktı ülkemizden. Dünya bizim ülkemizin iyiliğini istemedi ve istemiyor. Ülkemiz artık dünyanın oyuncağı olmuş. Ne olacağını bilmiyoruz. Eğer tüm dünya ülkemize müdahale etmeseydi halkımız, devletimiz belki de ülkeyi savunur ve korurdu. Ama tüm dünya yüzünden ülkemiz böyle oldu” sözleriyle dünya ülkelerinin müdahalesini anlatıyor.

‘Peki biz kiminle mücadele edeceğiz?’

Afganistan’daki durumun sorumlusunun siyasi iktidarlar olduğunun altını çizen P.T., dünya ülkelerinin bu durumda mültecilere yardımcı olmaları gerektiğini vurguluyor. Türkiye’de yaşayan kimi Türklerin kendilerine, “Siz niye kendi ülkenizde mücadele etmiyorsunuz, şehit olmuyorsunuz? Biz milyonlarca şehit verdik bu duruma sahibiz şu an” dediğini ifade eden P.T., “Ama sizin ülkelerinize herkes karışmadı. Sizin ülkenizin savaşı belli birileriyle gerçekleşti. Karşınızda belli birisi duruyordu ve onun karşısında savaşıyordunuz. Peki biz kiminle mücadele edeceğiz? Bizim ülkemizde kendi kardeşlerimiz başka ülkeler tarafından tahrik ediliyor. Eğitim alıp silahlandırılıyor, sonra da gelip kardeşlerini öldürüyor. Biz kiminle savaşacağız? Bütün dünya bizim ülkemizdeydi bir şey yapmadılar. En azından şimdi onlara insani haklar versinler. Kadınlar da mücadelelerine devam etsinler” sözlerine yer veriyor.

‘Kadınlar sadece göçmen olarak tanınıyorlar’

Ülkeden çıktıktan sonra kendisini her zaman kötü hissettiğini aktaran P.T., son olarak, duygularını şöyle ifade ediyor: “5 yıl oldu ülkeden çıkalı ama hala da kendimi kötü hissediyorum. Türkiye’deki kadınların bizim kadınlarımıza manevi destekte bulunmasını istiyorum. Buradaki kadınlar unutulmuş bir hale gelmişler. Sadece göçmen olarak tanınıyorlar. Kadın olarak onlara destek sunulmalı ve hakları tanıtılmalı.”

( Kaynak: JINNEWS- http://jinnews36.xyz/TUM-HABERLER/content/view/172018

Editör: Haber Merkezi