Seçim süreci, hatta sonucu büyük sürpriz değildi. Rejim değişikliği, kararnameler bombardımanı altında hızlı ilerlerken muhalefetin çok vakti yok. Üzerlerindeki yük, her zamankinden fazla.





24 Haziran’ın ardından ortaya atılan onca soru, hala cevap bekliyor. Anlaşılan o ki bazılarına doğru ve tatmin edici bir yanıt bulmak, belki uzun zaman mümkün olmayacak.

Mesela seçim gecesi CHP’nin adayı İnce başta olmak üzere, Karamollaoğlu ve Akşener’den de ses çıkmamasına anlam verilemiyor. Demirtaş ise tutuklu bulunduğu cezaevinden mesaj yollayabildi.

İşin tuhafı, muhalefet liderlerinin kabuğa çekilme politikası, seçim “şoku” sonrasında atlatılmadı. Bir tek İnce cephesinde hareketlilik başladı: Geç gelen demeçlerin, özürlerin ardından Kurultay için imza toplanıyor. Başarılı olur mu, olmaz mı bilinmez. CHP’de köklü bir değişime İnce önayak olabilir mi, o da meçhul...

Malum, Deniz Baykal’dan Kılıçdaroğlu’na, Genel Başkan olan, bir öncekinin hatalarını tekrarlamakta ve koltuğa yapışmakta –tabii ki devletin bekası için!

CHP meselesi bir yana, diğer partiler de birbirlerine kenetleneceğine suçlama yarışındalar. İYİ Parti, bu seçime CHP sayesinde girdiğini unutarak ve ilk kez, eşitsiz koşullarda girdiği seçimden, yüzde 9.96 oy çıkarmayı “beğenmeyerek” CHP ile ittifakın kendilerine yaramadığını açıklayabiliyor mesela.

OYUNDA KÜSEN ÇOCUKLAR GİBİ

Millet İttifakı da seçimden hemen sonra dağıldı. İYİ Parti sözcüsü, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ve nihayet, CHP de “birlikteliğimiz seçim içindi” deyip geçiverdiler.

Tamam, müthiş bir uyum içinde çalışmaları beklenmiyordu. Ama rejim değişikliğini yaşarken, böyle bir seçime girmiş ve bu sonuçları almışken, oyunda hayal kırıklığına uğramış çocuklar gibi, herkesin kendi köşesine çekilmesi anlaşılır gibi değil. Sanki Meclis’te kendi başlarına kapladıkları koltuk sayısı, etkin bir siyaset üretmeye yetecek!

Muhalefet, Meclis’te çoğunluğu sağlacak olsaydı acaba ne yapacaklardı? Seçmenin böyle baktığını, tam da bu yüzden güven duygusunu yaratamadıklarını düşünemiyorlar ama “Onunla birlikteydim ondan oy kaybettim” diye topu birbirlerine atıyorlar. Alkış.

HDP’nin Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş da tek tük açıklamalar haricinde sessizliğe büründü. Demirtaş, elindeki tek seçeneği, sosyal medyayı kullanarak mesaj iletmeyi o kadar yoğun ve başarılı biçimde yürüttü ki...

HDP’nin barajı geçmesinde, tutuklu Demirtaş’ın seçmenle kurduğu iletişim çok önemliydi. Ama ketıl hattı aniden kesildi.

HDP YENİ HAT ÇİZİYOR

Demirtaş’ın sessizliğinin sebebini, artıtv’de SözBizim programına katılan HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm’e sordum. (16.07.2018) Gülüm, partinin, Demirtaş’la dönemi birlikte değerlendirme ve tartışma sürecinde olduğunu ve yeni bir hat çizdiklerini söyledi. Demirtaş’ın mesajlarını iletmesinin önünde bir engel, ya da tavır olmadığını da sözlerine ekledi.

Her unsuruyla antidemokratik olan seçime, adaletten en uzak şartlarda adaylık mücadelesini veren Demirtaş, en çok saldırıya uğrayan parti ise HDP’ydi... Halen de öyle ve baskı azalacak gibi değil; daha önceki gün iki yeni vekile soruşturma açıldı.

Herkesin ne olduğunu anlamaya, anlamlandırmaya çalıştığı “fırtınanın gözünde” HDP’nin frene basması, yeni bir siyaset üretmek için güç toplaması anlaşılır.

Ancak seçim süreci, hatta sonucu büyük sürpriz değildi. Rejim değişikliği, kararnameler bombardımanı altında hızlı ilerlerken muhalefetin çok vakti yok. Üzerlerindeki yük, her zamankinden fazla.

Sadece seçime kadar veya seçimden seçime değil, asıl şimdi daha dinamik, daha etkin ve farklı politikalar üretmenin zamanı. Ve bu, her muhalefet partisi için geçerli.

Tek adam sistemine eyvallah demeyen -en az- yüzde 48’e borcunuz var.

Editör: Haber Merkezi