İZMİR - Nafaka düzenlemesiyle kayıt dışı çalışmanın daha da artacağını belirten Avukat Sena Gül, "Erkekler bu ücreti ödememek için kayıt dışı çalışıyorlar. Ya da belli bir zaman sonra af çıkıyor ve ödenemez hale geliyor. Durum bu kadar problemliyken yapılan düzenleme daha da mağduriyet yaratır. Bu da aslında devletin de kendisini zorlayan ve kayıt dışına yönelten bir durum” dedi.


Kadının en temel haklarından biri olan ve Medeni Kanun'un 175. Maddesi’nde yer alan nafaka düzenlemesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 3 Ağustos’ta açıkladığı 100 Günlük Eylem Planı’nda yer alması ardından yeni bir düzenleme tartışmaları başladı. Bu plan kapsamında “nafaka sisteminin adil bir hale getirilmesi” gerekçesiyle Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Adalet Bakanlığı tarafından “Gündem Buluşmaları: Nafaka Sistemi” programı düzenlendi. Programda konuşan Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, kanunda yer alan “süresiz nafaka”nın esnetilmesi için harekete geçildiğini açıkladı.


'Programa kadın örgütleri çağrılmadı' 


175. madde ve yapılması planlanan değişikliklere ilişkin değerlendirmede bulunan İzmir Barosu avukatlarından Mevluda Sena Yazıbağlı Gül, kanunun içinin boşaltılmak istendiğini belirerek, “süresiz” ifadesinin manipüle edilmeye açık bir ibare olduğunu dile getirdi. Sena, “Çeşitli çalışmalar yapılarak, 1 ve 5 yıl arasında belli süre kısıtlamaları getirilerek kanunun içi boşaltılmak isteniyor. Ancak bu düzenlemeye ihtiyaç var mı noktasına ilişkin herhangi bir çalışmaya rastlamadık" dedi.

Sena, düzenlenen programa Türk Kadınlar Birliği ve Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu dışında bunca yıllık birikimi olan sivil toplum kuruluşlarının çağrılmamasının da bunun en büyük göstergesi olduğunu belirtti.


'Yoksulluk nafakası uygulamada kadına bağlanmaktadır'


175'inci maddede cinsiyet belirtilmediğini ve iki tarafın da nafaka talep edebileceğini ifade eden Sena, "Ancak yoksulluk nafakası uygulamada kadınlara bağlanmaktadır. Burası önemli bir mesele, çünkü yapılan istatistiklere göre her 5 kadından sadece bir tanesi okuyabilmiş. Dünya Ekonomik Forumu'nun 2017 raporuna göre, cinsiyet eşitsizliği uçurumu kapanacağı yerde daha da büyüyor. Kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olması için 100 yıl, erkeklerle eşit ücrete sahip olması içinse 217 yıl beklemesi gerekiyor. İnsanlar her ne kadar boşanmak için evlenmiyor olsalar bile ev içi şiddete maruz kalındığında, toplumsal cinsiyet rollerinin kendilerine yüklediği yükümlülüğün altında dayanamaz hale geldiklerinde, yani şartlar değiştiğinde boşanmak çözüm oluyor. Ancak nafakanın bu şekilde sınırlandırılmasıyla kadının cesaretlenmesi ortadan kaldırılıyor" diye konuştu.


‘Erkekler nafakayı ödememek için kayıt dışı çalışıyor’


Sena, boşanma mevzusunun sadece bunlarla sınırlı olmayıp, sonrasında çocukları vermeme tehdidiyle karşılaşan kadının zaten evin bütün yükümlülüklerini sırtlamış olduğunu ve evlilik sona erdiği zaman yoksulluğa düşen tarafın da kadın olduğunu kaydetti. Problemli bir durumla karşı karşıya olunduğunun altını çizen Sena, "Kadınlar iş yaşamının neresindeler mesela? Bu gün 288 bin kadın evlerinde boncuk yapımı gibi işlerde kayıt dışı çalışıyorlar. Bir de nafakanın ortadan kalkması daha da zorlaştıracaktır. Zaten belirlenen de sembolik bir rakam. Kaç kadının 500 TL-1000 TL, kaçının 1600 TL-2000 TL arasında nafaka aldığına dair bile bir araştırma yok. Üstüne üstelik erkekler de bu ücreti ödememek için kayıt dışı çalışıyorlar. Ya da belli bir zaman sonra af çıkıyor ve ödenemez hale geliyor. Durum bu kadar problemliyken yapılan düzenleme daha da mağduriyet yaratır" dedi.


'Sosyal devlet anlayışında tarafların mağdur bırakılmaması gerekir'


Sosyal medyada erkeklerin mağdur olarak gösterildiğini ve nafaka ödeyebilmek için neredeyse böbreklerini satar duruma geldikleri şeklinde yapılan açıklamalara dikkat çeken Sena, "Ne kadar ödüyorlar? Zaten sembolik bir rakam, araştırılması gereken asıl sorun asgari ücretle geçinen birisinin bu miktarı ödeyememesinden yakınmasının nedenleridir. Ciddi bir şekilde ülkede yoksulluk problemi var ve böylece bu da erkeğe zor geliyor. Fakat 'bu kadar süre evli kaldım, sana bu parayı ödemek zorunda mıyım' şeklinde yorum yapmak da çok adil değil. Sosyal devlet anlayışında iki tarafın da mağdur bırakılmaması gerekir, yapılması gereken ise istihdam koşullarının değerlendirilmesidir" ifadelerini kullandı.


‘Kadının toplumsal alana dahil olmasını istemiyorlar’


Evlilik kurumunun kadının sahip olduğu nitelikleri köreltmesine yol açtığını vurgulayan Sena, kadının nafakayı aldıktan sonra “yan gelip yatıyormuş” gibi bir algı yaratıldığını ekledi. Boşanma sonucunda kadının kendi yaşamına ve çocuklarına yetebilmek için ekstra kayıt dışı işler yapmak zorunda kaldığının altını çizen Sena, şöyle dedi: "Bu da aslında devletin de kendisini zorlayan ve kayıt dışına yönelten bir durum. Düzenleme böyle olunca haliyle boşanmalar gerçekleştirilmeyecek. Bu tarz araştırmaların yapılması gerekirken bakanlıkların yaptığı çalışma, boşanmanın engellenmesine ilişkin komisyon oluşturma oluyor. Mevzu boşanma değil aile yapısının bizlere yüklediği sorumlulukların eşit bir şekilde dağılımını gerçekleştirebilmek. Bu düzenlemeler boşanmaların önünü kesecek ve kadının katmerleşmiş bir şekilde şiddete maruz kalmasına sebep olacak. Demek ki kadının toplumsal alana dâhil olup, özgürleşmesini istemiyorlar."


'Kusur ibaresinin nereye tekabül ettiğini anlamış değiliz’


Nafaka olarak manipüle etmeye çalıştıkları şeyin güvencesinin 176'ıncı maddede zaten söz konusu olduğunu belirten Sena, "Tarafların sahip olduğu statülerin değişmesi durumunda zaten bu nafakanın iptali için başvurular gerçekleşebiliyordu. Ancak bizim takip ettiğimiz, 'kusur ibaresi'. Kusur ibaresine takılmış durumdalar. İstenilen şey gerçekleşmediği takdirde hâkimler bunları içtihatlarla doldurmaya çalışacak. Kadınların hangi şekillerde kusurlu olduğu çok tehlikeli bir ifade, belki de kadının dans ettiği için, giyiminden dolayı boşanmayı hak ettiği düşüncesi nafakalar için de söz konusu olacak. Kusur ibaresinin nereye tekabül ettiğini çok anlamış değiliz" diye ekledi.
Editör: Haber Merkezi