ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ: Antalya’daki kadına yönelik şiddet, çocuk istismarları ve cinsel saldırıları Antalya Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurulundan Zeliha Şengöz ile konuştuk.




Kadın hakları kurulları Türkiye’deki tüm barolarda var aslında. Türkiye Barolar Birliği bünyesinde TÜBAKKOM şeklinde kısaltılan Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonu da yılda iki kez tüm baroların kadın hakları kurulları ile toplantı yapıyor. Bu kurullar bazı illerde daha atıl, bazı illerde ise aktif. Çünkü bu bir “gönüllü çalışma” ve az kişi ile bu ağır çalışmayı sürdürmek yorucu olabiliyor veya baro yönetimleri ile karşı karşıya kalan avukatlar kurullardan ayrılmak durumunda kalıyor. Yani süreklilik zor oluyor. Kadın hakları kurulları Türkiye’deki tüm barolarda var aslında. Türkiye Barolar Birliği bünyesinde TÜBAKKOM şeklinde kısaltılan Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonu da yılda iki kez tüm baroların kadın hakları kurulları ile toplantı yapıyor. Bu kurullar bazı illerde daha atıl, bazı illerde ise aktif. Çünkü bu bir “gönüllü çalışma” ve az kişi ile bu ağır çalışmayı sürdürmek yorucu olabiliyor veya baro yönetimleri ile karşı karşıya kalan avukatlar kurullardan ayrılmak durumunda kalıyor. Yani süreklilik zor oluyor. Bu kurulların önemini, kadınların ve çocukların yaşadığı cinsel saldırı ve şiddeti Antalya Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurulundan Zeliha Şengöz ile konuştuk.

Öncelikle kurulun kuruluş aşamasını ve amacını anlatabilir misiniz?
Antalya’da 2009-2010 yılları arasında bir cinsel saldırı dosyasının mağduru ulaşmıştı bize. Dosyada çokça hukuki ihmal ve özensizlik vardı. Kadın yalnızdı. Ve gönüllü olarak bu dosyaya yardım ile başlayan süreç bizim de bir kurul oluşturmamıza kadar vardı. Özellikle 2000’lerin başında Medeni Kanun’da yapılmak istenen değişikliğe kadın meslektaşlarımız insan hakları kurulu için olsa da çokça katkı sunup aktif görev almışlar ama işte biraz önce dediğim sebeplerden bir kopukluk olmuş ve aktifliğini yitirmiş.
Bu kurul 2010’da yeniden kurulmuş oldu. Daha sonra da İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasanın yürürlüğe girmesi ile; kurulumuzun isminde değişikliğe gittik, farklı cinsel yönelimlerdeki insanların hakkının da bu kapsamda olduğu düşüncesi ile 2016’da Antalya Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurulu olduk. Türkiye de ilk baro olduk bu anlamda halada bu şekilde tek. Bazı barolar ayrı LGBTİ kurulları kurdu. Ankara Barosu gibi. Maalesef biz de bunu yapamadık baro yönetiminden direnç gördük ve talep reddedildi.
Oysa İstanbul Sözleşmesi bu gerek kadın gerek LGBTİ’ler için hak savunuculuğu anlamında kurul kurmaları ve aktif olmaları için her türlü olanağı yaratma sorumluluğu yüklüyor.

Biraz kendi yaşadığımız ile de odaklanırsak, Antalya’da kadına yönelik şiddet ve çocuk istismarları oldukça fazla, bu konuda sizin elinizde bir veri var mı? Erken yaşta evliliklerde buradaki mevcut durum nedir?
Veri toplamak bizim işimiz değil. Devletin işi istatistikleri tutmak. Fakat ulaşmak da zor bu verilere. Çok özel çabalar gerekiyor ama, alanın yoğunluğundan burada çok fırsat olmuyor. Ancak kadın örgütlerinin istatistiki verilerinden ve bize yapılan yoğun başvurulardan da diyebiliriz ki Antalya ili, kadına yönelik şiddette ilk 3’e giriyor. Sadece 2012 ve 2018 yılları arasında mahkeme istatistiklerine bakma şansımız olmuştu erken yaşta evliliklerle ilgili. Burada mahkeme izni gerektiği için başvuru sayısına bakmıştık. Antalya ilinde 2012’de sayı ortalama 80 iken 2018’e gelindiğinde sayı 190 civarına çıkmış. Bu tabii ki çok acıklı bir durum idi bizim açımızdan. Erken evliliğin önünün açıldığını toplumsal cinsiyet eşitliğinin ciddi zarar gördüğünü, kız çocuklarının okul hayatından da uzaklaştığını görmüş olduk. Tabii bu 4+4+4 eğitim sisteminin bir sonucu olarak da görülebilir. Tek sebep olmasa da büyük etkenlerden biri...

Şiddet ve istismar davalarında cezai hükümler sizce yeterli mi?
Gerek Kadın cinayetleri gerekse cinsel saldırı, istismar dosyalarında maalesef ki uygulama kötü... Aslında mevzuatlar yeterli belki ufak tefek değişikliklere ihtiyaç var ama uygulayıcıların bakış açısı hala sıkıntılı. Buna biz cinsiyet körü adalet sistemi diyoruz. İyi yasalar olması yeterli olmuyor. Çoğu uygulayıcı İstanbul Sözleşmesini ya bilmiyor ya da önemsemiyor. “Kadının Anayasası” diyoruz İstanbul Sözleşmesine biz ve yasal olarak Anayasa’dan da üstünlüğü var tüm uluslararası sözleşmelerde olduğu gibi... Ancak uygulamada çok zayıfız 2014’te yürürlükte sözleşme, 6284 sayılı yasada 2012’den beri yürürlükte ama çok yavaş yol alınıyor hatta geriye gidiş var. Maalesef ki sosyal medya da ön plana çıkarılabilen dosyalarda daha başarılı sonuç alınırken yüzlerce sessiz dosyada hukuk hiçe sayılabiliyor. Hukukçu olarak bu durumdan utanç duyuyoruz.

Kadınlara yönelik şiddet ile mücadelede ne esas alınmalı, ve talepler neler olabilir?
Talep ve çözümler başlığında yüzlerce şey sıralanabilir ama süreçte de gördük ki toplumsal cinsiyet eşitliğine kafa yorulmalı okul öncesi eğitimden meslek içi eğitimlere kadar her kademede örülmeli bu... Uzmanlaşma önemli pedagog okullardaki PDR öğretmenleri tüm kamu ve barolardaki mensupların uzmanlaşma, eğitimleri alması gerekli...Genel yargı mensuplarının tümü uzmanlık ve farkındalık eğitimleri almalı... Bu konuda bütçe ayrılmalı, gönüllü çabalarla ilerlemek zor çünkü. Yapılan eğitimler de kağıt üstünde olmamalı. Uzun ve yavaş bir yol bu mücadele, o yüzden bu yolda herkesin taşın altına elini koyması lazım. Kadınlara güçlendirme çalışmaları şiddet sonrası psikolojik destek, iş vs. konularında sosyal anlayışın gelişmesi, belediyelerin ve bakanlığın bu konuda ayrı çalışması yapması gerekiyor. Yapılan katkılar olsa da çok yetersiz.

Editör: Haber Merkezi