ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ: Eski Bakan Ali Babacan'ın kurduğu Demokrasi ve Atılım Partisi'nin programını Siyaset Bilimciler İsmet Akça ve Güven Gürkan Öztan Evrensel'e değerlendirdi.

 

Eski Ekonomi Bakanı Ali Babacan’ın kurduğu Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) resmileşti. Önceki gün partinin tanıtımı da yapıldı. DEVA’nın programını Siyaset Bilimciler İsmet Akça ve Güven Gürkan Öztan Evrensel'e değerlendirdi.

İsmet Akça, bugün Türkiye ve dünyanın içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi krizi doğuran neoliberal politikaları işaret ederek, sorunların çözümü olarak yeniden neoliberalizmin gösterildiğine dikkat çekti. Akça, neoliberal programla sorunların aşılmayacağına söyledi.

Güven Gürkan Öztan, liberal bir restorasyon vadettiğine vurgu yaparak, “Böyle bir partinin vücuda gelmesi AKP’nin 'normalleşme' ya da 'fabrika ayarlarına' dönme ihtimalinin kalmadığını bir kez daha kanıtladığı gibi AKP sonrası dönemin inşasında yine liberal çözümlere sarılma kolaycılığına işaret ediyor” dedi.

"SORUNLAR NEOLİBERAL PROGRAMLA AŞILMAZ"


AKP’nin parti olmaktan çıkması ve hareketten gelen kadroların tasfiye olmasıyla ve Erdoğan’ın etrafındaki küçük bir kliğin partiyi yönetir hale gelmesiyle birlikte arayışların başladığını anlatan Doç. Dr. İsmet Akça, “Ali Babacan’ın parti kuruluşu da bu arayışın bir sonucu” dedi. Parti programına ilişkin Akça şu değerlendirmeyi yaptı: “2002 AKP fabrika ayarlarına geri dönmeye çalışıyorlar. Programa baktığımızda neoliberal ekonomik politikalar olacak. Bu da asgari yargı işleyişi ve kurumsal düzenlemelerle olacak. Buna da siyasal liberalizm, “demokrasi” eşlik edecek diyen bu program aslında 2002’lerin başında gördüğümüz neoliberal anlatı. Buradaki en büyük yanılgı ve çelişki günün sonunda bugün ortaya çıkan durumun Türkiye ekonomisinde, siyasetinde, devlet kurumlarında tam da 2000’lerde uygulanan bu neoliberal programın ve projenin sonucu olması. Toplumda, bunu büyük oranda yaşayarak deneyimledi. Aynı projeyle yeni bir hegemonya tesis edebileceği düşüncesi var. Halbuki hem devletin kurumsallığının dağılması, Türkiye’deki hiç olmazsa asgari hukuk ve yargının işleyişinin dağılması, bunun yanı sıra sosyal sorunlar, işsizlik vs. Bunlar zaten o programın sonuçlarıydı. Dolayısıyla Babacan’ın 2002 AKP’sinin fabrika ayarlarına geri döneceğiz iddiası ne kadar inandırıcı olacak? Bu oldukça tartışmalı.”


Doç. Dr. İsmet Akça | Fotoğraf: Evrensel

PARTİNİN TANITIMI HEYECAN YARATMADI


Ali Babacan’ın AKP hükümetlerinde 2015’e kadar görev aldığını ve ekonomiyi yöneten isim olduğunu da hatırlatan Akça, “Partinin tanıtımı bir heyecan yaratmadı. Basında pek de bir yer bulamadı. Görebildiğim kadarıyla bir rüzgar ve enerji de yaratmadı. Bunun dışında seçim sathı mahallinde ne yaratır bunu göreceğiz” dedi. Babacan’ın partisinin programının bugün içinde bulunduğumuz ekonomik ve siyasi krizi tetikleyen program olduğuna vurgu yapan Akça şunları söyledi: “2000’lerin başında AKP, 1990’larda neoliberal kapitalizmin yaşadığı iktisadi, politik, ideolojik bir kriz sürecinin arkasından, hemen hemen bütün dünyada benzer vurguları olan ekonomik, sosyal politik programlarla yeni bir neoliberal bir dalganın üzerine binmişti. Dünya kapitalist ekonomik sisteminde genişleme koşullarının söz konusu olduğu bir dönemdi. Dolayısıyla o programın başarılı olması, programa ilişkin bir şey değil, biraz koşulların tarihsel toplumsal bağlamı sonucuydu.”

KÜRT SORUNUNA DAİR GÖNDERMELER VAR


İsmet Akça’nın, partinin Kürt sorunu başta olmak üzere demokrasi meselesine ilişkin programıyla ilgili değerlendirmesi şöyle oldu: “Buradaki büyük yanılgı şu, neoliberalizm ile siyasal liberalizmin ya da demokrasinin bir arada var olabileceği iddiası var. Şimdi kısmen parlamenter demokrasi, asgari hukuk devleti gibi maddeler var. Kürt sorununa dair göndermeler yapılmış. Tek somut şey, ana dil ile ilgili, ‘Daha alan açıcı olacağız’ diyorlar. Bunun ötesinde zaten devasa eksikleriyle var olan demokrasinin de hangi sosyal, sınıfsal dinamiklerin yarattığı otoriterleşme ile dağıldığı görülemez bu programda tabii. Bunu zaten beklemiyoruz.” Neoliberal politikaların yarattığı tahribata dikkat çeken Akça şunları söyledi: “Bu tahribat sonucunda ortaya çıkan sosyal, siyasal tepkiler demokratik yöntemlerle çözülmeyince, demokrasi yerine otoriterleşme tercih edildi. Bu sermaye ve iktidar bloku programında inat ettiğiniz sürece sonuç daha fazla otoriterleşme oluyor, her ülkede farklı biçimlerde oluşuyor. Hâlâ kamu ile özel iş birlikleri vs. bahsediyorsunuz. Güncel olan salgını düşündüğümüzde, sağlık hizmetini kamusal bir hizmet perspektifiyle gerçekleştirmediğiniz sürece, bu tip krizleri, sağlık olur, deprem olur, siz bunları bu mantıkla yönetemezsiniz. Dolayısıyla bu program bu sorunlara cevap veremez.”

"REJİMİ MAHKUM EDEMİYOR"


İktidarın 31 Mart ve 23 Haziran İstanbul yenilgisinin AKP’deki çözülme sürecini hızlandırdığını anlatan Siyaset Bilimci Güven Gürkan Öztan şunları söyledi: “Davutoğlu daha atik davranıp partisinin adını Gelecek koydu ama başlangıcı “yakın geçmiş” üzerinden kişisel bir hesaplaşmayla yaparak istemeden ilginin odağını kendine değil, Saray’a ve Pelikancılara kaydırdı. Daha “sessiz ama derinden” ilerlediği düşünülen Babacan son altı aylık süreyi içeride ve dışarıda lobi faaliyetleriyle geçirdi. Herkesin beklentisi çok daha olgunlaşmış bir siyasi oluşumla karşılaşmaktı fakat DEVA’nın ilk görüntüsü bundan çok uzak. Ne kurucu kadrosu ne de programı “yeni bir başlangıç” yapmak için yeterli. Babacan ve ekibi stratejisini Davutoğlu’nun düştüğü hataya düşmemek ve uygun zamanı kollamak üzerine kurdu. Siyasi üslubunu sükunet ve dinginlik aradığını düşündüğü seçmene göre ayarlayan Babacan, geçmişi değil geleceği tartışalım diyerek sırtındaki yükten kurtulamaya çalışıyor. Ancak bu kolay değil. Babacan da Davutoğlu gibi “Bugünlere gelişte sizin payınız yok mu?” sorusuna muhatap kalıyor, kalacak. O nedenle Babacan, ekonominin başında olduğu AKP dönemini sahiplense de yapısal problemlerin sözünün dinlenmemesi nedeniyle ortaya çıktığını söyleyerek kendini aklamaya çalışıyor.”
Editör: Haber Merkezi